Kadınlar Futbola Selam Dursun (5)

0
42

Değerli okurlarım, gazetecilik günümüze gelinceye kadar önemli aşamalardan geçmiştir. O dönemde bırakın bilgisayarı, entertip hadisesi bile yoktu. Muhtemelen ulusal basında bu teknik kullanılıyordu. Kesif mürekkep kokan hurufat kasasının başında tek ya da çift sütuna ayarlanmış kumpasla, yazı dizmeye başlamıştım, Anadolu’nun hücre bir şehrinde. Aslında konumuz bu değil, duygularım bir anda galeyana geldi.

Uzun zaman önce çevremden bir bayan okurum serzenişte bulundu. “Bayanlar neden futbola selam dursun ki?…” Konu bu ve yıllar önce yayınlanmış bir makalemin içeriği bu ve de o hanımefendi de unutmamış. Helal Olsun. Yazdığım tüm makaleler bir gerçeğe dayanmaktadır ve zaten büyük bölümü de yaşanmıştır. Sık-sık söylediğim gibi, sandalyeye oturarak bu yaşa gelmedik ya.

Reklâmını yapıyor demezseniz, hava atıyor diye de düşünmezseniz, yıllar önce bana yazan muhterem bir okurumun bir notunu aynen sunmak istiyorum. Daha önceleri de mektubun içeriğini gündeminize getirdiğimi hatırlıyorum. Efendim, mektup aynen şöyle…

“…Yıllardan beri spor makalelerinizi, sanat ve kültür sayfanızı eşimle beraber zevkle okuyoruz. Yazılarınızı okurken eşimle beraber yıllarca gerilere gidiyoruz, o günleri yeniden yaşıyoruz. Üslubunuzda bir değişiklik olmamakla beraber, okurunuz olduktan sonra kelime haznemizde güçlendi. 41 yaşındayım, Üniversite mezunuyum ve 11 yaşında bir oğlum var. Demokrasinin futbolda da yaşanabileceğine örnek; Fanatik Fenerbahçeli bir eşe sahibim. Ben Galatasaraylıyım. Çünkü Metin Oktay efsaneleriyle büyüdüm. 14 yıl şampiyonluk görememiş büyük bir camianın kızıyım. 2000 yılında, bir şairimizin ‘sende ben imkansızlığı seviyorum güzelim, umutsuzluğu asla değil’ dizeleriyle bire bir özdeş UEFA ve Süper Kupayı da kazanan, kazandıran Sarı-Kırmızılı canların destansı çocukları, biz dişi aslanlarda öyle bir etki yarattı ki.

Beni görenler, inanın ne kadar genç görünüyorsun diyorlar bu takım adrenalin salgımızda öyle güçlü değişiklikler yaptı ki, hiçbir kozmetik ve estetiğe ihtiyaç duymuyorum.

İstanbul’un Sarı-Lacivertli Takımı ile Ankara’nın Kırmızı-Siyahlı Takımları arasında oynana bir maçtaki çirkinlikleri yazacaktım ama size olan saygımızdan ve de üslubunuza ters düşme endişesinden dolayı vazgeçtim. Bundan dolayı da Fenerbahçeli eşimden teşekkür aldım.

Futbol seyir oyunudur ve “GÜZELE BAKMAK SEVAPTIR” bir atamız böyle söylemiş. Bu tamam da futbolun güzeline izlemek herkese nasip olmuyor. Güzel golleri karizmatik olan atar ya da attırırsa, o golün değeri daha bir başka oluyor. Golü atan ayaklar gencecik ve istikbal vadeden olursa. Daha nice Sarı-Kırmızı sevinçlerse buluşmak üzere…”

Bu mesleğin raconunda istenmeyen konular yazılmaz ve yazılmamalı da. O muhterem kardeşimizin yazmamızı istemediği konu ya hakem hatası, seyirci talkınlığı, küfürlü sloganlardır. Şayet böyleyse üzülmesine de gerek yok. Son dönemlerde tribünler öylesine hareketli ki, taraftarlar öylesine ölümüne konuşuyorlar ki, bunları anlatmak bile istemiyorum. Alıştık, çok iyi anlaşıyoruz ve de bunlarla da kadim dost olduk.

Tesadüfen de olsa bire bir konuşmalar, telefonlar, mektuplar falan. Muhtemelen o kardeşimiz işitme zafiyetimi bildiği için mektup yazmıştır. Şartlar ne olursa olsun epeyi yol almışız. Okurlarıma teşekkürler. “Gazeteciliğin dünü” başlıklı makalemi de başka bir zaman…

Mutlu olun mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here