Yücel DEMİRAY
(Em. Fel. Öğr./İş İd. Uz.)
Ülkelerin “kalkınmışlık” düzeyleri, vatandaş başına düşen milli gelirle birlikte sahip olduğu “eğitilmiş insan” gücü ile ölçülür. Kaldı ki milli geliri arttıran da eğitilmiş insan gücüdür.
Her ulusun kendi yurttaşına verdiği eğitim ve öğretimin bir felsefesi vardır. Bir eğitim felsefesi olmazsa hedefe ulaşılamaz. Bugün ülkemizde ne yazık ki eğitimdeki yanlışlıklar istenmeyen sonuçlara bizleri sürüklemektedir.
Bilim ve teknolojide, gelişmiş ülkelerin temel dayanağı eğitim ve öğretime verdikleri önemdir. Eğitimin temel felsefesi; eleştiren, öğrenen, sorgulayan, özgür düşünen insan temeline dayanır. Bu konuda ilk çağlarda yaşamış bazı düşünürler eğitim ve öğretimin önemini kavramış olacaklar ki, yöneticilerine uyarıda bulunmuşlardır. Örneğin:
M.Ö. yaşamış Sokrates’e göre; Kötülüğün kaynağı bilgisizliktir. Çin filozofu Konfüçyüs ise insanlara dostluğu ve adaleti öğütler. Ona göre: Erdemli yaşamak bilgiden doğar demiştir. Eğitimin önemini üç bin yıl önce yaşamış Çin düşünürü Kuantzu ise şöyle anlatmıştır;
Bir kez ürün verir ekersen tohum,
Bir kez ağaç dikersen on kez ürün verir,
Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halkı,
Balık verirsen bir kez doyurursun halkı,
Öğretirsen balık tutmasını, doyar karnı…
Ülkemizin kurucusu eğitimin Başöğretmeni Mustafa Kemal Atatürk’tür. Eğitime önem veren Mustafa Kemal, Cumhuriyet ilan edilmeden 1 Mart 1922’de TBMM’de yaptığı konuşmasında, toplumun çoğunluğunun bilgiden yoksun olduğunu belirterek: “Yurt çocuklarını toplumsal alanlarda etkin ve üretken yapmak için gerekli olan bilgileri vermek ulusal eğitimin temelidir” demiştir. Sadece savaş kazanmakla bağımsız olunmayacağını bunun yanında eğitimin önemli olduğunu da hep dile getirmiştir.
Atatürk’ün milleti eğitme arzusu çağdaş insanlık seviyesine toplumumuzu çıkarmaktır. Bunun için ilk adım olarak tüm eğitim kurumlarını bir çatı altında toplayarak Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Harf devrimi ile okuma yazma seferberliği başlatmıştır. 24 Kasım 1928 yılında millet mektepleri beyannamesi ile de resmileşmiştir. İlk kez kara tahta üzerinde okuma yazma öğrettiğinden “ilk öğretmen” kendisidir. Mustafa Kemal Atatürk eğitimin temel direğinin öğretmenler olduğunu bildiğinden bu mesleğe ayrı bir önem vermiştir.
Atatürk eğitime ve öğretime vermiş olduğu önem sayesinde aydın nesil yetiştirmeye başlamıştır. Öğretmenlerle yaptığı bir toplantıda; “…Çocukları yetiştirdiniz onları yurda, ulusa yararlı bireyler yapınız. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” demiştir. (Bursa 27 Ekim 1922)
Kısaca; toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir.
24 Kasım Öğretmenler Günü çocuklarımızı geleceğe hazırlayan öğretmenlerimizin günüdür. 24 Kasım 1928 ülkemizin kurucusu Atatürk’ün millet mekteplerinin başöğretmenliğini kabul ettiği yıldır. Atatürk’ün 100. doğum günü olan 1981’de tüm öğretmenlerin günü olarak kabul edilmiş olsa da Başöğretmenin izinde tüm öğretmenlerin onurlandırıldığı gündür. Ancak 24 Kasım öğretmenler günü 12 Eylül cuntasının öğretmenlere lütfu olarak değil, Mustafa Kemalin Başöğretmen olduğu günün anlamını kavramak için çok önemli bir gündür.
Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığının laik eğitime karşı tarikatlara bakış açısının yorumlandığı değerlendirildiği gün olarak da algılanmalıdır.
Aslında pek çok ülkede 1963 yılında UNESCO tarafından alınan öğretmen statüsü ile ilgili tavsiye kararlar oy birliğiyle kabul edilmiş, 1993’ten bu yana Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Bugüne yürekten katılıyorum ve destekliyorum.
Bugün ülkemizde ne yazık ki, her bakan değiştiğinde eğitim ve öğretim daha da karmaşık hale gelmektedir. Sistemde; ticaretleşme eğilimi yanında laik eğitimden ödün verme politikaları öne çıkmıştır. Ödün verme girişimleri gerici çevreleri cesaretlendirmiş olacak ki Atatürk’e ve değerlerine saldırmaya başlamışlardır. Ayrıca öğretmenlere karşı işlenen şiddet artmış, sözleşmeli öğretmen ataması, atanamayan öğretmenler ve ekonomik sorunlar öğretmenleri mağdur etmiştir.
24 Kasım 2025 ve sonrasının öğretmenlerin sorunlarının çözüleceği yıl olması dileğimle Atatürk’ü Başöğretmen olarak saygıyla anıyorum.







