Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İlk eğitime yeni başlayan bebeler önceki gün okula ilk kez “merhaba” dedi. Bizim apartmanın 6 yaşındaki beyefendi maskotu da dün okula başladı. Bir heyecan, bir sevinç, bir coşku içinde ki görülmeğe değer. Onun coşkusu bizi de etkiliyor doğal olarak kendi çocukluğumuzu ve en önemlisi kaygısızlığımızı yeniden yaşamaya başladık onun sayesinde. Oysa hiçte kaygısız ve sıkıntısız başlamadı okul hayatı annesi için, çocuğu on metre uzaklıktaki okula yazdırana dek akla karayı seçti kadıncağız. Defalarca sıcaklarda gitti geldi.
Elektrik, su faturaları, deprem vergisi, şu bu ne varsa evle ilgili bütün evrakları doğru ve düzgün olmasına rağmen evine teftişe geldiler. Nasıl bir şey bu anlamak mümkün değil? Tamam, eş dostun evini ikametgâh olarak gösterenler tabii ki oluyor. Ve sokağı boydan boya dolduran trafiği felç eden öğrenci servisleri zaten bunun en büyük kanıtı. “Acaba” diyorum. On metre ötedeki eve gösterdikleri hassasiyeti bu öğrenci servisiler ile gelen öğrencilerin evlerine teftişe giderek gösteriyor mu sevgili yetkililer? Üstelik apartmana nerdeyse bir ay ya da biraz fazla zaman önce biz yazlıktayken taşınan bu beyefendi, oğlunu bir arka sokaktan yine aynı okulun ana sınıfına gönderiyorlardı bakar mısınız?! İnsan kara kara düşünmeden yapamıyor doğrusu…
Haksızlıklar ve sıkıntılar olsa da sonunda çocuğumuz okullu oldu. Ve biz hepimiz şimdi onunla birlikte okulluyuz.
Hediye almaktan tutunda balkondan okula gidişini izlemek için erken uyanmayı göze almak bile var. Valla yazarken bile gülümsüyorum. Zıp zıp yerinde duramayan, sürekli okumak, yazmak isteyen, boyu şimdiden yaşıtlarından uzun olan ve ben denizi herkesten önce fark edip “a bakın Yaşemin Teyze” (s)’i telaffuz edemiyor ya da böyle söylemek hoşuna gidiyor ki bendenizin de çok hoşuna gidiyor Yaşemin teyze olmak. O zaman onu kollarıma alıp uçurup, öpücüklere boğuyorum, öpülmekten hoşlanmadığı halde bir tek bana yok demiyor ya da diyemiyor?
Ve sevgili okuyucularım, yazlıktan döndük ama hala eski hayatımıza dönemedik. Düzenimiz alt üstmüş gibi geliyor daha bendenize. Dün kardeşim evine İstanbul’a gitti. Onun telaşı ve uzun zaman bir arada olmanın alışkanlığından sonra otogardan eve yalnız dönmek hiçte hoş olmadı bendeniz için. Ama tabi havalar değiştikçe bizde değişeceğiz, eski düzenimizi kuracağız. Yaz mevsimini her zaman hayattan çalınmış bir zaman diye düşündüğümden havalar sonbahardan kışa dönene dek rahat edemiyorum.

Ve bu olağan dışı sıcaklar ve dünyayı kasıp kavuran fırtınalar içimizde de esiyor, aynı tahribatı yaparak… “dikkat timsah çıkabilir” diye levhalar asılmış Florida’da… Bizim içimizdeki timsahlarda başlarını kaldırmış bekliyor dikkat etmezsek bizi zehirlemeleri an meselesi. Ama çok şükür ki okula yeni başlayan bebeler bizi bundan koruyor. Ve bendenizi güldüren her şeye şükrediyorum. Ve bu derin gamzeli saçları iyice kısaltılmış maskotumun “Yaşemin teyze” diye bir defa seslenmesi yetiyor hayata yeniden gülümsemeye. ”GÜLÜMSEMEK SADAKADIR.” Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız hep birlikte her zaman… Yase
& & & & &
Başarı
Başarı deyince aklımıza farklı şeyler gelir. Toplumun gözünde başarı; iyi bir maddi gelir getiren kariyer, büyük bir ev, lüks bir arabadır. Aslında bunlar başarılı olmanın tanımı olamaz. Ralph Waldo Emerson, başarıyı şöyle tanımlamıştır:
Başarı;
Sık sık gülmek ve çok sevmektir,
Akıllı insanların ve çocukların sevgisini kazanmaktır;
Dürüst eleştirmenlerin onayını almak;
Sahte dostların arkadan vurmalarına dayanmaktır.
Güzeli sevmektir;
Herkesin en iyi yanlarını bulmaktır.
Karşılık beklemeyi hiç düşünmeden kendiliğinden vermektir.
Geride ister sağlıklı bir çocuk, ister kurtarılmış bir ruh, ister bir parça yeşil bahçe,
ister iyileştirilen bir sosyal durum bırakarak dünyanın iyileşmesine katkıda bulunmaktır.
Gönlünce eğlenmek ve gülmek,
Kendinden geçerek şarkı söylemektir.
Tek bir kişi bile olsa, birinin sizin varlığınızdan ötürü daha rahat nefes aldığını bilmektir.
İşte tüm bunlar başarılı olmaktır.
& & & & &
Akrep
Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışırken yanına bir akrep gelir. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını akrebe uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar. Yakınlarındaki başka biri ona, sürekli onu sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der: Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?
& & & & &
Hayatın Anlamı
Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı… Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir yanıtı olmalı diyormuş… Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki… Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona -Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın yanıtı verebilir, demişler.
Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş… Bilge “sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor” demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. -Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel… Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin…
Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş “kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?” Adam şaşkın… – Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki… -Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge…
Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü… Geri geldiğinde bilge adama “bahçe nasıldı” diye sormuş… Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş: -Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın… Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır… Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli… Arif’i anlatacağız bugün size. Hem şiirleriyle, hem kendi ağzından sözlerle, hem de birkaç kendimizce cümleyle.
Günün Şiiri
Anadolu (Bölüm 1)
Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun?
Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun?
AHMED ARİF
Anadolu (Bölüm 2)
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultan’ı ve Bedrettin’i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun?
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?
“Asıl adım Ahmed Önal, Ahmed Arif olarak bilinirim. Öz anamın adı Sayre, Kürt’tür. İki yaşındayken kaybettim onu, kardeşimin doğumu sırasında. Beni büyüten, emziren, yedirip içiren, eğiten Arife anamdır. Babam; Kerküklü Arif Hikmet, Kürt değildir. Rivayete göre, babamın büyük babası Rumeli’den göçmüş buralara. Bu üçünü de çok severim, hayatta laf söyletmem onlara.”
Günün Sözü
Güler yüz altın anahtardır. Gülersen, bütün dünya seninle birlikte güler. Ağlarsan tek başına ağlarsın.




