Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Gülüşümüzü, neşemizi çaldılar. Her tarafta asık suratlar, düşünceli ya da öfkeli insanlar. Hayvanlar börtü böcekler havalar bile sıkıntılı… Ne oldu bize? Hep birlikte mi çıldırdık ne oldu gerçekten?
Yahu nasıl olurda genç bir babanın boğazına kırık şişe dayayabilir kendine insan diyenler? Bunlar Sokaktaki tinerci ya da hırsız değil bir iş bir mevki sahibi yaratıklar? Haşa tinercileri tenzih ederim bunların yanında. Bunların eğer adalet varsa, eğer hak hukuk varsa ömür boyu hücre cezasında tutulmaları gerekir, eşleri, çocukları, hatta kedileri, köpekleri ile görüştürülmemesi. Nasıl ki bir aileyi söndürdüler, genç bir insanın yaşamını hunharca elinden aldılar, kendileri de bunun cezasını çeksinler, giden geri gelmez ancak kalanların bir avuntusu olur bari hak, hukuk var diyebilirler. Çok fena öfkeliyim, beddua okumayı bilmem ama bütün yüreğimle, Allahlarından bulsunlar cezalarını ve ömür boyu vicdanları onları rahat bırakmasın mezarda bile diyorum…
Yahu ne oluyor, bu ne tahammülsüzlük? Sizin de çocuğunuz var, anneniz, babanız, kardeşiniz var, onların yüzüne nasıl bakacaksınız, hiç mi aklınıza gelmedi? Ama akıl, vicdan yok ki nasıl gelsin?
Sarhoşluğa sığınmasın kimse, içinde bu öfkeyi, bu vahşeti taşımayanlar asla böyle bir şey yapmazlar, sarhoş olsalar, zorda kalsalar bile. Bu nasıl bir şey, dışarıda bekle ve kırık şişeyle boğaz kes, akılara zarar valla, çıldırmak işten bile değil. Allah’ım ya rabbim ne hale geldik böyle ya! Allah sabır versin eşine, anasına, babasına, bebeğine..
Bir şarkı için değer miydi diyorlar yahu değil şarkı kendi hayatları tehlikede bile olsa bir cana üstelik bu şekilde kıyamaz insan. Savaşta düşmanına bile yapamaz böyle bir şeyi. Üstelik yanında kadınlarda var!!!
Allah’tan bulun inşallah.
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım tümden kafayı yedik her taraftan inşaatlar fışkırıyor… Sokaklar inşaat artıkları ve hayvan pisliğinden geçilmiyor, her yerde pislik, kardeşim hayvanının varsa pisliğini temizlemeyi de göze alacaksın almıyorsan bunun bir yaptırımı olması gerekmiyor mu? Yetkilerle soruyorum.
& & & & &
Ve seçimler yaklaşıyor artık sağ yok, sol yok yalnızca biz varız. Biz olmayı ancak beceremediğimizi ne yazık ki görüyoruz hala ufak tefek partiler, birlik yerine oy kaybettirmek için uğraşıyorlar sanki. Kazanmayacaklarını bile bile neden birlik yolunu seçmezler? Gerçekten anlamak zor ve insan sinirleniyor elinde olmadan. Tamam, kabul ettik siz doğrusunuz, biz yanlışız yine de el ele verelim çok daha büyük bir yanlış yapmamak için olmaz mı, neyin peşindesiniz Allah aşkınıza bu vatan hepimizin?
& & & & &
Şimdi yenilikler peşindeyiz hiç kimsenin anlamadığı bir dil kullanıyoruz, örneğin epistomejik. Ne oldu bize böyle anlamadığımız kelimeleri kullandığınızda enflasyonun ne kadar yükseldiğini, alım gücümüzün nerdeyse yok olduğunu bilemeyecek miyiz? Öyle mi sanıyorsunuz yoksa… Neyse bu yüzden en azından üzerimdeki ağırlık azıcık sıyrılıyor, gülüyoruz kendi kendimize. Malum öyküdeki gibi…
& & & & &
Ve saçları görünüyor diye hunharca katledilen 22 yaşındaki İranlı genç kız. Valla insanın kanı donuyor nasıl bir inanç karmaşası içindeyiz? Allah peygamberine bile “ben seni onların üzerine murakıp kılmadım” diyorsa Kutsal kitapta. Bunlar peki ne yapıyor ve kim oluyor? Allah adına Allah’ın emrinden çıkanlara ne demeli. Öldürmeyeceksin diyor biz hunharca öldürüyoruz!!!
Ve sevgili okuyucularım valla canımız yanıyor ve neşeli bir yazı çıkmıyor artık içimizden parmaklara uzanan bu yüzden gerçekten özür dilerim ve her şeye rağmen sağlıkla, sevgiyle hep birlikte kalalım diyorum ayrımsız, gayrımsız malumların dışında. Yase
& & & & &
Kuyruk Acısı
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaradana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş;
“-Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edeceğim” demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve “-Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim!” demiş. Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Ailesi dâhil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Bir gün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış. Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış “-Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle; yılan sana altın verecek!” demiş.

Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, “-Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!” diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı…
“-Hatalı olan oğlum olmalı!” demiş ve yılandan özür dilemiş. “-Tekrar dost olalım!” demiş. Yılan ise acı acı gülümsemiş: “Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!” demiş.
Günün Şiiri
Köylü Kadınlar
köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar
topraktan doğup da toprağı yoğurandır onlar
veresiye canlarını doğurandır onlar
köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar
yüzleri güneştir onların yanık
ayakları topraktır onların yarık
doyulmadan güzelliğine
tarlalarda solandırlar
köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar
Bülent Ecevit
Anadolu Toprağı
Senelerce sana hasret taşıyan
Bir gönülle kollarına atılsam.
Ben de, bir gün, kucağında yaşayan
Bahtiyarlar arasına katılsam.
Bu bakımsız, en kuytu bir bucağın
Bence İrem Bağı gibi güzeldir.
Bir yıkılmış evin, harâb ocağın,
Şu heybetli saraylara bedeldir.
Kadîr Mevlam, eğer senden uzakta
Bana takdir eylemişse ölümü;
Rahat etmem bu yabancı toprakta,
Cennette de avutamam gönlümü.
Anladım ki: Sevda, gençlik,şeref, şan…
Asılsızmış şu yalancı dünyada.
Hasretinle yâd ellerde dolaşan
Hızr’ı bulsa yine ermez murâda.
Yalnız senin tatlı esen havanda
Kendi milli gururumu sezerim.
Yalnız senin dağında, ya ovanda
Başım gökte, alnım açık gezerim.
Hürüm derim, eskisinden daha hür,
Zincirinle bağlansa da ayağım.
Şimdikinden daha ferah görünür,
Zindanında olsa bile durağım.
Bir gün olup kucağına ulaşsam,
Gözlerimden döksem sevinç yaşını.
Sancağının gölgesinde dolaşsam,
Öpsem, öpsem toprağını taşını!
Orhan Seyfi ORHON
Vedâ
Hani, o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken vedâ busemi,
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
Hani, ey gözlerim bu son vedâda,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?
Gelse de en acı sözler dilime,
Uçacak sanırım birkaç kelime…
Bir alev halinde düştün elime,
Hani, ey gözyaşım akmayacaktın?
Orhan Seyfi ORHON
Günün Fıkrası
Adamın biri misafirliğe gitmiş. Akşam olunca haliyle sormuşlar. Bizim odada mı yatarsınız, bebeğin odasında mı, yoksa boş bir odada mı? Adam düşünmüş: Karı-kocanın yanında yatılmaz, bebekte uyanır ağlarsa uykusu kaçacak ben boş odada yatarım demiş, Sabah olunca adam elini yüzünü yıkamış, bir de bakmış çok güzel bir kız adama havlu tutuyor, Adam: “Kızım senin ismin ne?” diye sormuş. Kız; “Bebek amcacığım ya sizin isminiz?”
Adam: “Eşşek kızım eşşeeeek.”
Günün Sözü
Kimin doğru olduğunu tartışmayın, neyin doğru olduğuna karar verin.
Konfüçyus
Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Bernard SHAW




