Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez, Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Gaziantep Baro Başkanı Bektaş Şarklı, Mersin Baro Başkanı Alpay Antmen ve Osmaniye Baro Başkanı Dilem Aksoy, ortak basın açıklaması yaparak Sultanahmet’te önceki gün yaşanan canlı bomba saldırısına tepki gösterdi.
Ortak yapılan açıklamada, artık basın açıklaması yapmak ya da saldırıları kınamanın hiçbir anlam ifade etmediği belirtildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi;
“Reyhanlı’nın ardından Suruç; Suruç’un acıları dinmeden Ankara ve maalesef önleyici tedbirler almak yerine bunları seyreden bir siyasi iktidar… Güzel ülkemizin, güzel insanlarımızın kaderi bu olmamalıdır. Güzel ülkemiz Ortadoğu bataklığında çırpınan bir güvercin olamaz. Ancak artık siyasi iktidarın ‘Yurtta sulh cihanda sulh ilkesini’ kabul ederek önce ülkemiz içindeki barışı tesis etmesi; sonra da komşularımızla sıfırdan iyi ilişkiler kurması hayati önem taşımaktadır. Bu ve bunun gibi alçak terör saldırılarını önlemek siyasi iktidarın işidir. Ancak görünen o ki iktidar sadece, bizim gibi, olayları kınamakla iktifa etmektedir.
Bugün ülkemizin yaşadığı bu hain terör saldırıları da Suriye devletinin toprak bütünlüğünün bugünkü haline getirilmesinin bir sonucudur. Hiç bir yerli ya da yabancı güç, çete veya katiller sürüsünün Türkiye Cumhuriyeti topraklarında terör estirme; siyasi görüşünü beğenmediği grupları katletme yurttaşlarımıza ders verme, ülke siyasetine ayar verme hak, yetki ya da haddi olamaz. Suriye‘de olduğu gibi ülkemizde de siyasal, mezhepsel ve etnik bir ayrışmayı körükleyen emperyalist işbirlikçi cihadist güçlerin ve tüm sorumluların, artık ülkemiz sınırlarında kan dökmesinin hesabı adalet önünde sorulmalı; siyaseten sorumlu olanlar da halka hesap vermelidir. Ancak olayın başka bir acı yönü de bu hain ve alçak terör saldırısı hakkında yayın yasağı konulmasıdır. Hiçbir siyasi güç halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlamamalıdır ve kısıtlayamaz.
Ülkemizin güney doğusunda her gün güvenlik güçlerimiz şehit vermektedir. Her gün sivil insanlarımız hayatlarını kaybetmektedir. Keza, silahlı terör örgütü de hendek siyaseti ile barış çığlıklarının güçlü çıkmasına mani olmaktadır. Bunlar yetmezmiş, başka bir derdimiz kalmamış gibi parlamenter sistemin yıkılması ve tek adamlık sistemine geçiş tüm gündemi işgal etmektedir. Bu da yetmemekte, Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemizde mezhep ayrımını körüklemekte ya da insanların özel hayatlarına müdahale etmeyi kendinde hak görmektedir; daha da acısı cinsiyet ayrımcılığını had safhaya ulaştırmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’de yargı siyasallaşmıştır. Ülke terör örgütleri anlamında yolgeçen hanına dönmüştür. Terörü önleyici istihbarat görevini yerine getirmemektedir. Görevlerini yapmayanlar halen makam ve mevkilerinde durmaya devam etmektedir. Yayın yasakları ile halkın bilgi alma hakkı elinden alınmaktadır. Başta Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayeti olmak üzere faili meçhuller çözülememekte ve maalesef kaos derinleşmektedir. Unutmayınız failleri yakalanmayan, ihmalleri olanların halen görevde tutulması yeni faili meçhulleri ve terör olaylarını getirir.”