Toplum dediğimiz yapı, çoğu zaman büyük kavramlarla anlatılır. Hukuk, ekonomi, siyaset, kurumlar… Oysa bu yapının görünmeyen ama en sağlam kolonlarını “iyi insanlar” oluşturur. İyi olmayı bir meziyet değil gündelik bir sorumluluk olarak gören insanlar, toplumun sessiz mimarlarıdır.
İyi insanlar öncelikle güven duygusunu besler. Sözünü tutan, hakkı gözeten, kimsenin görmediği yerde bile doğruyu yapmaya çalışan bireyler sayesinde insanlar birbirine yaslanabilir. Güvenin olduğu yerde ise hayat daha az yorucu, ilişkiler daha az savunmacı olur. Bir esnafın tartıda hile yapmaması, bir memurun işini savsaklamaması ya da bir öğretmenin her öğrenciye eşit yaklaşması, küçük gibi görünen ama toplumsal çürümenin önüne set çeken davranışlardır.
*Dayanışmayı Canlı Tutmak
İyi insanların bir diğer katkısı, dayanışmayı canlı tutmalarıdır. Onlar genellikle en yüksek sesle konuşanlar olmak yerine, ihtiyaç anında ilk elini uzatanlar olurlar. Bir komşunun kapısını çalmak, bir yabancının derdini dinlemek ya da haksızlığa uğrayan birinin yanında durmak onların rutin davranışları olur. Bu tutumlar, topluma moral verir. Dayanışma, yalnızca büyük felaketlerin olduğu anlarla sınırlı olmaz. Gündelik hayatın küçük kırılmalarında da toplumu ayakta tutar.

Ayrıca iyi insanlar, başkalarına örnek olarak çoğalırlar. İyilik bulaşıcıdır; tıpkı kabalık gibi. Birinin sabırlı ve adil davrandığını görmek, başkalarının da aynı yolu seçmesini kolaylaştırır. Bu zincirleme etki, toplumsal iklimi yavaş ama kalıcı biçimde dönüştürür.
Sonuçta iyi insanlar dünyayı tek başına kurtarmaz belki ama yaşanabilir kılar. Onlar sayesinde toplum, sadece kurallarla sınırlı kalmaz, vicdanla da ayakta durur. Ve belki de en önemlisi, iyi insanlar bize şunu hatırlatır. Daha iyi bir toplum, önce daha iyi bir insan olmakla başlar.
*Büyük Çarkların Dönmesi
Toplum dediğimiz yapı çoğu zaman büyük kavramlarla açıklanır. Yasalar, kurumlar, ekonomi, siyaset… Ancak bu büyük çarkların sorunsuz dönmesini sağlayan asıl güç, gündelik hayatın içinde sessizce var olan iyi insanlardır. İyi olmayı bir gösteri alanı olarak düşünmeyip doğal bir yaşam biçimi olarak benimseyen bu insanlar, toplumun görünmeyen ama en sağlam temelini oluşturur.
İyi insanlar her şeyden önce güven duygusunu ayakta tutar. Sabah bindiğimiz otobüste şoförün yolcunun canını kendi canı gibi önemsemesi, pazardan aldığımız meyvenin tartısının doğru çıkması ya da bir doktorun hastasına aceleyle değil özenle yaklaşması, toplumsal güvenin küçük ama hayati örnekleridir. Bu güven duygusu kaybolduğunda insanlar birbirine şüpheyle bakmaya başlar, arttığında ise hayat daha sade, ilişkiler daha samimi bir hâl alır.
*Adalet Duygusunun Temsilcileri

İyi insanların topluma kattığı bir diğer önemli değer dayanışmadır. Örneğin, apartmanda yalnız yaşayan yaşlı bir komşunun poşetlerini taşıyan genç, maddi bir katkı sunmaz belki ama güçlü bir bağ kurar. Okulda zorbalığa uğrayan bir çocuğun yanında duran tek bir arkadaş, onun hayatında derin bir iz bırakabilir. Büyük yardımlar kadar küçük destekler de toplumsal yaraları sarar. Mesele, insanı asıl ayakta tutan, yalnız olmadığını hissetmesidir.
Bu insanlar aynı zamanda adalet duygusunun gündelik hayattaki temsilcileridir. Bir iş yerinde torpil yapmayan bir yönetici, sırada beklerken kaynağa göz yummayan bir vatandaş ya da haksızlığa uğrayan birini tanımasa bile savunan biri, adaletin sadece mahkeme salonlarında olmadığını, sokakta da var olabileceğini gösterir. Bu tutumlar, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışının karşısında sessiz ama güçlü bir duruştur.
İyi insanlar örnek olarak çoğalır. Trafikte sabırla yol veren bir sürücünün ardından başkalarının da frene basması gibi nezaket ve anlayış da zincirleme bir etki yaratır. Bir öğretmenin öğrencilerine saygıyla hitap etmesi, o öğrencilerin ileride kendi ilişkilerinde aynı dili kullanmasına zemin hazırlar. Böylece iyilik, nesilden nesle aktarılan bir kültüre dönüşür.
*Güçlü Toplum İyi İnsanların Omuzlarında Yükselir…
Sonuç olarak iyi insanlar dünyayı tek başına değiştirmez ancak yaşanabilir kılar. Onlar sayesinde toplum sadece kurallardan ibaret ayakta durmak yerine vicdanla da ayakta durur. Daha adil daha huzurlu bir hayatın yolu büyük söylemlerden çok, küçük ama samimi iyiliklerden geçer. Çünkü güçlü bir toplum, en temelde iyi insanların omuzlarında yükselir.




