Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? İnsanın çıldırası geliyor yeminle. Adam kasını dövüyor gözünü çıkarıyor ve iyi hal alıyor ve kadın bir türlü bu adamdan boşanamıyor! Bu nasıl bir şey? Valla “düşün taşın işin zor” diyerek geçemiyoruz; sinirden çıldırıyoruz. Olmaz yani bu kadarı! Korona’dan daha çok kadın öldürülüyor ülkemizde ve beli ki kimsenin umurunda olmuyor ki ödül gibi teşvik gibi cezalar veriliyor. Ve biz saf-saf hala günlerden medet umuyoruz.
5 Aralık’ta Dünya Kadınlar Günü kutlandı. Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazandığı günde de “kadın cinayetleri” sokağa taşmıştı! Dünyada daha kadın adı yokken Atatürk 5 Aralık 1934’te Türk kadınları için dünyaya örnek olacak bir kararla, siyasi hayatta “seçme ve seçilme” özgürlüğü için çalışmaya başladı. Ve o günden bu güne biz kadınlar en demokratik haklarımızdan birini kullanıyoruz. Çok şükür!
Bizleri bu hakka layık gören büyük Atatürk, içinde bulunduğumuz durumu bilseydi ne derdi acaba? Bu kararları veren hâkimlerin, eşleri, çocukları, aileleri yok mu? Hiç mi kimse azıcık duygudaşlık yapmaz kardeşim? Hadi iyi hal verdiniz, neden boşamıyorsunuz yoksa öldürülmesini mi bekleniyorsunuz bu kadıncağızın ve onun gibilerin?
Ve Aşı…
Korona hanımın sonunu getirmek için uzun araştırmalar sonunda Aşı üretildi, karaborsaya bile düştü. Valla bendeniz aşı falan olamam çünkü maşallah korona’dan daha güçlü alerjik bir bünyem var. Aşı ülkemizde de denmeye başladı, bu çok büyük bir şey. Tabi yeterli sayıda ve belli planda olabilirse, bunun içinde gerekeli koşullar gerçekleştirilebilirse. İnşallah her şey yolunda gider de bu sıkıntıdan en kısa zamanda hep birlikte kurtuluruz. Yoksa iş çığırından çıktı valla, aynen sinirlerimiz gibi.

Her apartmanda bir aile hasta ve evde tedavi görüyor. Yakında, “korona öyküleri” adlı bir yazı dizisi ile yaşanmışlıkları, psikolojik, biyolojik ve sosyolojik yönünden irdeleyerek karşınızda olacağım. Keşke böyle olmasaydı ama vakalar artıkça çevremizde öyküler de arttı. Herkesin öyküsü bir başka, bir isyan ettirici, bir sevindirici, ancak sonunda sağlık olduğu için ders verici!
Ve sevgili okuyucularım, bugün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve Mehmetçiğimiz, Azerbaycan’da bulunuyorlar. Dağlık Karabağ Zaferini kutlamak için. TV’lerden izlemek bile insanı çok etkiliyor. Kendi kurtuluşumuz geliyor aklımıza, koşulları ve çekilen acıları. Hayırlı uğurlu olsun inşallah değerini bilirler ve ülkelerini korumaya devam ederler.
Ve sevgili okuyucularım, isyan öfke ve inançsızlık içinde maddi-manevi yoksulluklar içinde koronalı günler yaşamağa devam ediyoruz. Ama hala sokakta sigara içiyoruz, hala maskeyi burun altı kullanıyoruz, hala taşıyıcı olduğumuzu bile-bile sokağa çıkabiliyoruz. Ve biz aşı icat etsek, sattın alsak ne olur Allah aşkınız! Biz kendimizi korumasak kimden medet bekleyeceğiz? Kafamızı değiştirmesek o bizi değiştirecek artık.
Ve şimdilik sağlıkla sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız ve lütfen korunalım. Yase
& & & & &
İKİ KEŞİŞ HİKÂYESİ
İki Keşiş/İnanç-Bilgelik

İki keşiş nehir boyunca giderken, nehrin karşısına geçmek için yardım bekleyen bir kadına rastlamışlar. Kadın yüzme bilmiyormuş ve bu yüzden çok korkuyormuş. Keşişlerden genç olanı kadına yardım edemeyeceklerini çünkü inançları gereği kadınlarla temas kurmalarının yasak olduğunu söylemiş. Fakat kesişlerden yaşlı olan, genç kadına yardım edeceğini söylemiş ve kadını sırtına alarak nehrin diğer yanına geçirmiş. Diğer keşiş bu durumdan hiç memnun olmamış. Ama kadın keşişe yardım ettiği için çok teşekkür etmiş, şükranını göstermek için tekrar-tekrar önünde eğilmiş.
Keşişler yollarına devam etmişler. Yol boyu genç keşiş kendi kendine söyleniyormuş. Yaşlı keşiş dayanamayıp yaklaşık bir mil sonra sormuş: “-Neden hala söyleniyorsun, bir sıkıntın mı var?” Genç keşiş kızmış olarak cevap vermiş: “-Biz keşişiz; bir kadını sırtında taşıyıp karşıya geçirmek şöyle dursun, kadınlara bakmamız bile yasak. Nasıl böyle bir hareket yapabildin?”
Diğer keşiş gülümseyerek cevap vermiş; “-Ben o genç kadını bir mil geride bıraktım. Sen neden hala taşıyorsun!?..”
Günün Sözü
Kimin doğru olduğunu tartışmayın, neyin doğru olduğuna karar verin.
Konfüçyus
Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.
Montaigne
Sanıyorlar ki bütün düşünceler çıplak doğar. Heykeltıraş düşüncesini mermere aktarmaya çalışmaz, doğrudan mermerle düşünür.
Oscar Wilde




