O Bestelere Hayranım!

0
114

Değerli okurlarım, sessizlik fazla itibar edilecek bir şey değildir ama zaman-zaman da olsa ona ihtiyaç duymuyor değiliz. Bu sütunlarda sizlere güzel şeyler verebilmek için sessizliğe ihtiyacım olduğuna inanıyorum. Bu sanat ve kültür sayfasında ne okuduysanız hepsi de gerçektir ve de dolu-dolu yaşanmıştır. Fazla itibar etmediğimiz sessizlik sayesinde çoğu zaman yarım asır gerilere gidiyor ve oralardaki anılarımı sizlerle paylaşıyorum.

Yukarıdaki başlığı neden attığıma gelince: Besteleriyle bizleri hayal âlemine götüren o güzel insanlar, eğer sevmeselerdi, o güzelim besteleri yapabilirler miydi? Teknolojinin sıfır altı seyrettiği dönemlerde bile, radyoyu göğsümüze bastırdık o şarkıları dinleyebilmek için.

Bestekar sevgisinin ışığında görevini yapıyor ve topluma güzel eserler sunuyor. Yorumlama yetkisi olmayabilir ama o besteleri öyle kişiler yorumluyor ki, sevmiş olan ve sevgisini esirgemeyen yorumcular onlara sanatçı diyoruz. İşte bu sanatçılar besteleri yorumlarken biz de onlara eşlik ediyor vede kendimizden geçiyoruz.

Öyle Mahzun Yüzü Vardı / Öyle Güzel Gözleri Vardı

Öyle Melek Huyu Vardı / Öyle Güzel Sözleri Vardı

O zamanın delikanlısı, şimdilerin ak saçlı sanatçısı Ferdi Tayfur, sevgilisi için gözyaşlarıyla bu mısraları okuyordu. Birisi bana “Sizin havalarınızda bir mesaj yok” demişti…

Ayağında Kundura, Yar Gelir Dura- Dura…

Bu türkü de İbrahim Tatlıses’i yarattı. Hiç mesaj olmaz olur mu? Uzun yıllar önce Ankara’nın Bomonti Bahçesi’nde şöyle bir melodi arşa kadar yükseliyordu. İnanın tüylerim diken-diken olmuştu…

öcal sanat2

Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin,

Bana Ait Çizgiler Dikkat Et Silinmesin…

Sanat Güneşimiz Merhum Zeki Müren, her şeyiyle kendisine ait olan bu muhteşem eseri kadife sesiyle öyle bir yorumluyordu ki, şu anda bile gözlerimin önünde ve unutabilmem mümkün değil.

Efendim, şarkıları güzel okuyabilmek, bir beste yapabilmek, bir şiir yazabilmek, bir sanat eseri yaratabilmek için sevmenin şart olduğunu düşünenlerdenim. En çirkin insanlar bile şayet seviyorsanız sizde dünya güzeli gözükür. İşte sevgi öylesine kutsal, öylesine ulvi, öylesine yüce ve aynı zamanda vazgeçilmez bir hadisedir. Bu güzel şarkılar, ölümsüz besteler olmasa bir şeyler hatırlayabilmemiz mümkün olabilir miydi?

Sözü buraya getirmişken, ismini hatırlayamadığım zamanımız şairlerinden birisi, yıllar önce yitirdiği sevgilisi için neler söylemiş…

Bazen kilisenin önünde beklerim,

Girenleri seyrederim,

Bir suçlu gibi orada tünerim,

İçeri girmeyi düşünmedim,

Çünkü yüreğim kaldırmaz…

Bu acı yaşanacak

Gözlerde yaş kalmayacak,

Her şey tamamlanacak

Ecel kapımı çalacak

Oraya gelmemin yararı olmayacak

Sana yaşlı gözlerle bir ihtiyar bakacak

Kendimi sana tanıtamam

Çünkü yüreğim kaldırmaz.

Böyle sevgi olur belki ama siz, siz olun da böyle sevgiye yanaşmayın. Hiç önermem. Yine de siz bilirsiniz. Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Bizim Kuşak Aslan Gibidir

Değerli okurlarım, bizim kuşağın dokunulmazlığı, yani yoktur. Şöyle bir Dünyaya baktığımızda, ülkeleri yönetenler, kırılmayan rekorlar, gençlere nasihat edenler hep bizim kuşaktan. Genel olarak Hakk’ın rahmetine kavuşanlar da yine bizim kuşaktan.

Ayrıca, bizim kuşak ateş hattında ama merek etmeyin ateş hattıyla aramızda oldukça uzun bir mesafe var. Etkilenmiyoruz ve de etkilenmeyeceğiz. Bir aksilik olur diye önlemini de almışız. Elimizde en kralından yangın söndürme cihazları bulunmakta. Yetmez mi?

Efendim, bizim kuşak, ilginç insanlarla dolu. Yüzümüzü ağartan, göğsümüzü kabartanlar da bizde, yüzümüzü kızartanlar da, bizi yer ile yeksen edenler de bizde… Kasımpaşalı bir arkadaşım var. Zamanında biraz top tekmelediği için yan-yan yürüyor. Bu özelliğinden dolayı ona Yengeç Reco derdik. Önceleri birazcık kızdı ya, sonradan alıştı. Daha sonra siyasete atıldı ve Al Kapon Partisini kurdu.

Bir sohbetimizde bana aynen şunları söyledi:

“…Ya Kardeşim, sende futbol oynadın ama niyeyse yan-yan yürümüyorsun. Öyle olsaydı, Allah’ın izniyle sana da bir lakap bulurlardı. Neyse şimdi. Dinimizde yalan çok günahtır. Allah’ın izniyle inanıyoruz da, günah olan şeylerin o kadar faydasını görüyorum ki, anlatmakla bitmez.

Örneğin, kabiledeki arkadaşlarım var ya, onların durumunu düşündükçe gülmekten kendimi alamıyorum, katıla-katıla gülüyorum. Onları öylesine bağlamışım ki hele bir kıpırdasınlar bellerim Allah’ın izniyle. Bizim kabile işte böylesine kabile.

Yalandan söz ettim ya. Bu çok doğru… İnkâr edeceksin, yalan söyleyeceksin. Rakibinin isnatlarına, aynısıyla karşılık vereceksin. Her tarafta üstüne bastıra bastıra ısrarla alanlarımı söylüyorum Allah’ın izniyle. Kaset masetmiş. Bu kaset dinlemeyi çok severim. İbrahim Tatlıses’in uzun hava kasetlerine bayılıyorum. Daha doğrusu yıllar önce bir kaset çıkardım ki birileri tepe taklak gitti ve hala kendini toparlayamadı. Bizim kuşağın önde gelenlerindensin, önerilerin olacak mı?”

“-Nasıl olmaz. Senin gibi dürüst namuslu, Allah korkusu içinde olan, yan-yan yürüyen ve bizim kuşağın yüz karası birini bulmuşum da. Burada seni uyarmak istiyorum. Allah herkesin yanındadır ama dürüst olanların daha yakınındadır. Allah’ı istismar etmekle bir yere varamazsın. Sana öyle bir bela verir ki, nereden geldiğini bilemezsin. Azıcık mantıklı ol, hemen istifa et.”

“-Yapma, ciddi mi söylüyorsun?”

“-Allah rızası için doğruyu söylüyorum.”

Eskileri de dahil olmak üzere, bunlar bizim yüz karalarımız. Nasıl kurtuluruz, şimdilik bir şey söylenmez. Ama mutlaka kurtulacağız…

Bizim kuşağın yüz akları da var. Hem de çok. Bir 68 Kuşak var. Doğumları 1940-1950 arası. Yani hayatta olsalardı, altmış beş, altmışaltı yaşlarında olacaklardı. Bu yoldaşlar ecelleriyle ölmediler, katledildiler. Bu gencecik fidanlar, hayatlarının baharında, doğru dürüst karınları doymadan ama aç olanları ekmeklerine ortak ederek yaşadılar ve katledildiler.

Çok ilginçtir ki, şimdi de heykelleri dikilecek. Bunlar bizim kuşağın yüz akları. Onların hepsini rahmet ve şükranla anıyorum. Hepsi de Atatürkçü idi ve O’nun devrimlerinden yola çıkmışlardı. Yukarıdan bazıları Atatürk’le alay ediyor. Yanlış yoldalar. Çünkü şimdiye kadar Ulu Önder’e hırsız diyen çıkmadı. İnsan Ata’sına hiç saygısızlık eder mi?

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Duruşun Önemi

Vücut dili, her kişide değişiktir. Bu değişkenlik kendileri için hem avantaj ve hem de dezavantaj olabilir. Bazı liderler vardır ki, verdiği sözün gerçekleşmesi mümkün değildir. Ancak sözleriyle değil ama vücut dili ve kendine güveniyle artı puan kazanabilir.

Yine bazı liderler, gerçeklerden bile söz ederken, pısırıktır, içine kapalıdır, güven vermez. Seçmen karşısındaki duruşu faullüdür. Bu siyasiden de köy, kasaba olmaz. Bir görev verilmiştir, o kişide bu görevi yapmıştır, o kadar. Ülkemizdeki liderlerin birçoklarıyla tokalaştım. İnsanların gözüne bakarak konuştuğumdan, çoğunun ne mal olduğunu hemen anlayabiliyorum. Bu kişilerin duruşlarında bozukluk olduğundan, güven de vermiyorlar.

Sonuçta, seçmen olmak da kolay değil. Duruştan anlamak gerekiyor. Aksi halde oylar boşa gider. Liderlerle işimiz olmadığından önce kendimize bakalım. İyi bir duruş kişinin kendisine saygısından kaynaklanır. Bunun kadar önemli bir yaklaşım da, yüreğimizden sevgiyi ve inancı, yüzünüzden tebessümü eksik etmeyin. Daha çok mutlu olacağınızı kesin olarak söyleyebilirim.

Günün Sözü

Bulut Renkli Lezzet Şarap Değildir

Öcal’dan İnciler

Her Rakı İçen, Hoşsohbet Olmaz!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here