Mutlu Olmak, İnsan Olmak!

0
72

Değerli okurlarım, hepimizin “güven duyduğu” insanlar olduğu gibi, güven duyduğumuz mekânlar da vardır şüphesiz. Oralarda sonsuza kadar rahat edeceğimizi düşünürüz. Kişinin evi kalesidir, evimiz en büyük şatomuzdur ve en özgür olabileceğimiz alan, mekân olmasıdır. Bazen bilemeyiz bunun değerini ve özgürlüğünün başkalarının ayakları altında paspas olmasına izin vererek bir noktada ihanet ederiz ona.

Kalende mutsuz olmak, huzursuz yaşamak kadar zor bir yaşam biçimi düşünemiyorum. Evinde mutlu olamazsan, nerede olacaksın ki? Bazı insanlar mutsuzluğu çok rahat başarır. Zaten mutluluğu bilmezler ki. Üstelik sorunlarını da çözemezler, mızmızlanıp dururlar, bu noktaya gelindiği için de mutsuz olurlar. Kendilerine sık-sık şu soruyu sorarlar; “Ben neden mutlu olamıyorum, neden mutsuzum?”

Oysa bir önemli şeyi hep unuturlar, bilmeyi bile düşünmezler. Mutlu olmak için kendini tanımalısın önce, ne istediğini ilmelisin. Seni neyi mutlu edeceğini anlamalısın. Mutluluğa götüren araçlarla, mutluluğun bizzat kendisini birbirinden ayırmayı bilmelisin. Küçük şeylerden mutlu olma sanatını öğrenmelisin. Kendinden ve yaşamdan olmayacak şeyler istememelisin. Mutluluğunu başkanlarının dramı üzerine kurmayı düşünmemelisin bile. Mutluluğun tek başına bir şey ifade etmeyeceğini, onu paylaşarak çoğaltmanı gerektiğini kafana kazımalısın.

Mutluluğun seni gelip bulmayacağını, onu aramak gerektiğini anlamalısın. Duracağın yeri bilmeli, mutluluğa karşı da bir duruş göstermelisin. Başkalarının seni değil, senin başkalarını mutlu ederek, daha mutlu olacağını bilmelisin. Mutlu olmak kolay bir hadise değildir.

Hayat karşısında yenilgiden yenilgiye uğramanın bir yolu da, insanın “kendini rehin alması”dır. Kendine uymayan, yakışmayan bir hayat tarzını da yatırsın kendine… Çevreni kendinden daha değerli sayar, onların da dayatmalarını kabullenirsin sessizce. Geleneksel bir zaman için gerekli olduğuna inanmaz ve hiç değişmeyecek kurallar dizisi olarak alırsan onları hayatının içine. Acımakla sevgiyi birbirine karıştırır, kendi ellerinle katledersin mutluluğunu.

Aşkı tutku, tutkuyu aşk zanneder, heder edersin kendini birilerinin peşinde. Kendi haline bakmadan acımaya başlarsın başkalarına ve çok geçmeden acınacak bir durumda bulurun kendini. Mutluluğun ve mutsuzluğun birazda seçeceğin yaşam biçimine bağlı olduğunu unutur, keşkeler ile tüketirsin ömrünü.

Umutlarla beklersin yarınların gelmesini. Hayatın çok kısa olduğunu düşünmez, yuvarlanıp giderken, yaşlı ve yorgun bir insan olarak bulursun kendini. Böylece de her türden acıyı, mutsuzluğu baştan davet etmiş, kapıları açık bırakmış olursun, kendine yazık edersin. Mutlu olmak, insan olmak, düşünüldüğü kadar kolay bit hadise değildir. Adımlar düşünülerek atılmalıdır. Sevmelisin ve biraz da aşıl olmalısın. Onun bir tebessümü bile seni arşa çıkarmaya yetmelidir. Daha ne söylememi bekliyorsunuz?

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Mutluluğun Sınırı

Değerli okurlarım, mutluluk öylesine bir kavram ki, ne zaman gelir, ne zaman gider, yeniden gelir mi? Bu konuda fikir yürütmek olanaksız. Bir dostumuza “Mutlu musun?” diye sorsak, sessiz kalıp, başını önüne eğerse, yanlış seçim yapmışızdır ve belki de pot kırmışızdır. O tür dostlarımızın mutluluk anlayışı aslında bir noktada yoğunlaşıyor. Doğrusunu isterseniz bizde o noktayı düşünenlerdeniz.

Ne kadar güzeldir, eşiyle ailesiyle mutlu olmak ve mutlu kalmak. Buna kimselerin bir şey dediği yok. Sadece mutluluğun tek tip olmadığını söylemeye çalışıyoruz hepsi o. Yaşamımızın her anında mutlu olmak ve pozitif düşünmek tamamıyla zor bir hadise. Her an pozitif düşünmek daha da zor olmalı. Bazı şetlerin elimizde olmasına rağmen bu konuda yine de becerikli sayılmayız…

Ne Yapmamız Gerekir?…

Öncelikle mutluluğu kesin olarak istemeliyiz. Duygu ve düşüncelerimiz kesin olarak yörüngede olmalı. Güzellikleri, nadide huyları alışkanlık haline getirmeliyiz. İşimize giderken, başka yerlere gitmek aklımızdan geçmiyorsa, mutlu olmanın da yolu, onu istemekten geçer! Bunun içinde bazı hedeflere odaklanmak şart. Bildiğimiz kadarıyla bu hedefleri sıralayalım…

*Önce istemek (yukarıda söylemiştim), *Kendinle barışık olacaksın, saygın da olacak, *Sosyal olmaya, pozitif düşünmeye özen göstermeliyiz. *Gülmeyi de espri yapmayı da becermeliyiz, *Herkesten daha güzel ve sevimli olduğumuzu düşünmeyeceğiz, *Sivri sözler etmemeye özen göstereceğiz. *Ömrümüzün sınırlı olduğunu unutmayacağız, *Herkese yardım etmeyi düşünmeliyiz, *Hayvanları ve doğayı da sevmeliyiz.

Bunların hepsini alt alta koyup topladığımızda çıkan sonuç mutluluğun ta kendisidir. Bunların hepsini uygulamamız tabi ki mümkün değil ama içlerinde bazıları vardır ki sıcak bakılması halinde kişiyi yaşama bağlar ve mutlu eder.

öcal sanat16

Soğuk bir kış gününde sokakta miyavlayan bir kediye ya da inleyen bir köpeğe sevgi dolu gözlerle bakmak onların içini ısıtır. Siz de yüksek moralle yolunuza devam edersiniz. O hayvanların bir lokma ekmekten çok, bir yudum sevgiye ihtiyaçları olduğunu unutmamalıyız. Özellikle kendinize ait bir köpeğiniz varsa, onunla üç beş dakika ilgilenmeniz size çok şeyler kazandırır. Stres denilen hadisenin size yaklaşmayacağını kesin olarak söyleyebilirim.

Eli Bastonlu yaşlı bir ihtiyarı karşı kaldırıma kadar götürdüğünüzde, duyduğunuz mutluluğu tarif etmeniz imkânsızdır. Diğer taraftan olumsuz, pısırık, karamsar, kuruntulu ve korkak bir kişilik yapısı insanı sadece mutsuz eder, başka hiçbir işe yaramaz. Taviz vermemiz gerekiyorsa, korkaklığa varmayacak bir biçimde olmalı. Yeri geldiğinde sesimizi yükseltmeyi de bilmeliyiz. Bunun bir sakıncası yok ama sık-sık olmamak kaydıyla.

Ve SPOR! İşte ruh halini düzeltmenin ve kendine güvenin en büyük dopingi. Yaşama yapılan en önemli motivasyon. Rahat bir elbise ve özellikle rahat bir ayakkabı yürü arkadaşım, yürüyebildiğin kadar yürü. Evine gelene kadar da belki kırk kişi ile selamlaşırsın. Onlar senin uğraşını yapamıyorlar, gıpta ediyorlar. Neyse sen yine evine gel, duşunu al. Zaten karanlık olmuştur, “bulut renkli lezzeti” ufak-ufak yudumla. İnanın ilham gelecektir. Şaşıracaksınız ama tamamıyla doğru. Ben öyle yapıyorum. Aksi halde bu kadar yazıyı nasıl yazarım.

Stressiz ve mutlu güler sizin olsun. Hayvanları sohbeti ve bir de spor yapmayı hep planlayın. Planlarınız arasında olsun. Kazanırsınız!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Mutlu Olmanız Elinizde

Hanımefendiler, mutlu olmak sizin elinizde ve bu konuda Cenabı Allah sizlere o kadar cömert davranmış ki sözle anlatabilmek mümkün değil. Akşama kadar tarlada ırgatlık yaptıktan sonra, sırtında çalı çırpıyla yemek yapmak için evine dönen ve de “Bayrağı Yere Düşürürsen Sütümü Haram Ederim” diyen o asil analarımızı konu dışında tutuyor ve saygıyla yâd ediyorum.

İçinizde modern kadınlığa özenenlerde var. Zararı yok, bugün özenir, yarın gerçekleşir. Fakat asıl özentiniz kadın olmayı bilmek olmalıdır. Kadın evinde ve de bulunduğu toplumda ilgi odağı olabilir. Bunun için yağlı boya gibi makyaj yapmak, gereksiz yere sesini yükseltmek bu iş olmaz. Önce susmayı bileceksiniz. Bilmediklerinizi susmakla öğreneceksiniz. Suskunluk en önemli cevaptır ve size prestij kazandıracağı gibi, bulunduğunuz ortamda fark edileceksiniz. Bunlar zor işler değil ve yapmanızı öneririm.

‘Dost Acı Söyler’ Sizin düşmanınız değilim. Zor durumlara düşmeniz hepimizi üzecektir bundan emin olur. Erkeğiyle dost olmayan kadınların, bu dünyada da, öbür tarafta da yeri olmayacağını da biliyor musunuz? Öncelikle kadın olduğunuzu unutmayın, özellikle şu dil kondisyonunuzu biraz olsun aşağı çekin lütfen. Yaklaşan “Kadınlar Günü”nü en iyi dileklerimle kutlarım.

 Günün Sözü

Aşk, Dünyanın En Güzel Belasıdır

Öcal’dan İnciler

Çevren Temizse, Ruhun da Temizdir

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here