Günaydın, Nasılsınız Bu Sabah?

0
144

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Bu sabah eski bir yazım var günceliğini yitirmeyen yeniden paylaşmak istedim. Her sabah soruyorum; bu beylik bir soru değil, alıştığım içinde sormuyorum.  Gerçekten ilgilendiğim için soruyorum. Şimdi diyebilirsiniz “nasıl olduğumuzu söylesek sen duyar mısın?” Duymam önemli değil ki. Önemli olan, birilerinin birilerine “günaydın nasılsın” diye sorabilmesi. Ve bu temel soruyu yaygınlaştırabilmesi… Bu ne kadar tatlı bir sorudur aslında kendimden biliyorum. Şu sıralarda bana kimse böyle bir soru sormuyor dikkat ettim. Yalnızca Berke unutmuyor telefonu açar açmaz “Gül nasılsın iyi misin?” diye gerçekten içten sorarak başlıyor konuşmasına. Ne kadar hoşuma gidiyor anlatamam. Tabi ki “çok iyiyim” diyorum ve bu yalan olmuyor çünkü o anda algıladığım tek duygu olağan üstü iyi olduğumdur. Belki telefon kapanınca yine eski durumuma döneceğim. Ama biliyorum ki yüzümde sürekli aydınlık bir tebessüm dolaşıp duracak. Bu da az buz bir şey değildir sanırım? Sahte duyguların yaşandığı, kavram kargaşasının tavan yaptığı, sürekli nefret, şiddet söylemleri ve yaptırımların uygulandığı, kan revan yoksulluk ve yokluk içindeki dünyamızda. Ve tamda işte bu yüzden soruyorum, en azından bir tek temiz soluk olabilsin diye. Şimdi yeniden soruyorum “Nasılsınız iyi misiniz?” “Eminim şu anda ya “teşekkür ederim” diyorsunuzdur, ya da kendinize soruyorsunuzdur “nasılım gerçekten iyi miyim?” Aslında kendimize bu soruyu normalde pekte sormayız? Oysa sormamız gerekir! Bunu da anımsatmak amacım.

Ve herkesin birbirine bunu sorması! Çünkü soru en azından, karşımızdaki ile ilgilendiğimizi gösterir ki, bütün insanlar canlı ya da cansız  birilerinin kendileri ile ilgilenmesini şu ya da bu şekilde ister.  Ağaçlarıma, kuşlara ve havaya da her sabah “günaydın nasılsınız?” diye soruyorum. Ve sanıyorum ki hepsi birden çok daha iyi oluyorlar en azından bendeniz için. Herkes kendini sorgulasın, böyle bir soru ile karşılaşınca sevinmiyor mu, ya da hafif bir hayret karışımı hoşuna gitmiyor mu? “Hayırdır bana günaydın” dedi. Hatırımı sordu ne güzel ama şaşırdım, diye  dudak bükenler bile olabilir. Yanılıyor muyum? Sonuçta ne olursa olsun birbirimizle olan iletişimimizi güçlendiriyor. Üstelik yalnızca iki sözcük ve iki sözcük ile kurmaya çalıştığımız iletişim çorap söküğü gibi ilerleyebilir ve yayılabilir.

Arkadaşlarımla, ne kadar toplumca birimize yabancılaştığımızı konuşuyoruz sık, sık sırf bir iki sözcük söylenemiyor diye. Oysa çok kısa ve çok değerli iki sözcük! Ancak bazen çok cimri olabiliyoruz kendimize ve bu sihirli sözcükleri saklıyoruz içimizde. Yani gerçeği söylemem gerekiyor ki bazen gerçekten ağzımdan çıkamıyor “bir günaydın, bir nasılsınız” kafam doluysa abuk sabukluklarla. Çok şükür sık olmuyor ama olunca da, dünyanın en zor işi oluyor bu iki sözcüğü söylemek. Çok, çok ısrar edersem kuru kupkuru bir şey çıkıyor ki çıkmasa daha iyi olur.  Ve böyle olunca, ortada donuk suratlar dolaşıyor, biz öyle olunca herkeste böyle oluyor? Bu da tuhaf ya! “Sen, bugün suratsızsın ama ben değilim, seni neşelendireyim” diye düşünen çıkmıyor? Bu yüzdende yine iş düşünenlere düşüyor ve düşünenler, düşünemeyenlere her zaman düşünmeleri için fırsatlar yaratmalılar. “Aaa ben neden düşünemedim ne kadar kolay bir şeymiş” dedirmeliler.

Ve bugün ders veriyormuş gibi  oldu  yazım affınıza sığınırım ders vermek haddim değil tabi. Ve konumuzu toparlarsak, insanlarla ve bütün canlılarla iyi iletişim içinde bulunmalıyız, bazen kendimize yenilme lüksümüz olsa da bunu alışkanlık yapmamalıyız ondan kurtulmak mümkünse atalım kurtulalım canım, kim kötü görünmek ister ki? Ben çok çirkinleşiyorum valla kötü olunca ya siz? Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım el ele  sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Bu Arkadaşlığın Elidir!!

Bir lise öğretmeni günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?”

Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar. “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”

Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama, ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: “Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”

Bazı öğrenciler torbalarına üçer–beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.

Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde.. hep yanınızda olacaklar.”

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.” “Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık.” “Hem sıkıldık, hem yorulduk…”

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: “Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, hâlbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir…

Günün Şiiri

İnsan

Merhaba sana güzel insan
Hiç kimse sana söyledi mi?
Ne kadar özel bir insan olduğunu
Etrafına yaydığın ışığı
Bir yıldızın ışığı kadar

Hiç kimse sana söyledi mi?
Diğerlerinin hisleri için ne kadar önemli olduğunu

dışarıda biri gülümsüyor.
aşk için o kadar gerçek olan

Hiç kimse sana söyledi mi?
çoğu zaman onlar üzgünken
Senin emailin onları biraz olsun güldürürdü
ve onları memnun ederdi.

bir şeyler göndermek için harcadığın zaman için
Ve bulduğun şeyleri paylaşmak
teşekkür etmeye kelime yoktur
ama birisi senin iyi olduğunu bilir
Hiç kimse sana söyledi mi?

Seni ne kadar sevdiklerini?

Neyse benim en sevgili arkadaşım, bugün sana şunu söylüyorum ki umarım bu emaili geri alırım. İnanıyorum ki arkadaşsız geçen zamanlarda kaçırdığın şeyler çok fazladır.

Arkadaşı ve tanıdığı birbirine karıştırmayın, aralarında bir fark vardır. Çünkü ben seni önemserim, bu ulusal önemseme haftası… Ve bütün arkadaşlarınıza onları önemsediğinize dair mesajlar gönderin ve onların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayın eğer size cevap yazarlarsa bu onların da sizi önemsediği anlamına gelir.

Günün Sözü

İnsanların en iyisi, insanlara iyilik edendir.

Hz. Muhammed

İyiliği başa kalkan kimsenin kusuru, ödülünden büyüktür.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here