“Çılgın Projeler Değil, Akıllı Projeler…” Diyor Başkan Civelek

1
100

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İskenderun’da hayat  normale dönmeye başladı diyeceğim ama diyemiyorum çalışmalar hala bütün hızı ile devam ediyor. Şimdi bizim mahallenin  ana yolları  ve ara  sokakları kazılıyor doğal gaz için.  Kazılan yerler hemen dolduruluyor, herkes birden çalışıyor arı gibi… Gürültüden, tozdan, dumandan şikâyetimiz yok. Ama  şu sürücüler yok mu?  İşte onlardan şikâyetimiz çok ama çok. Bazılarında düşüncenin “D”si yok canım. Sanki babalarının yağ, bal  dökülmüş sokaklarında  hız yapıyorlar. Bir giriyorlar ki sokağa her taraf toz duman. Onlar bile önlerini göremez duruma geliyorlar buna rağmen yavaşlamayı düşünmüyorlar bile. Ayrıca  bazıları yol kesik işaret var, buna rağmen yola girmekten hiç çekinmiyorlar. Adam geliyor iniyor arabasından, yolu kesen şeridi yana itip  geçip, gidiyor! Balkondan izliyorum. Ve bekliyorum hadi yanlış girdin dönmek istemiyorsun ama kesinlikle hata sende bile, bile girdin, ona da “amin” dedik. Peki, indin arabandan şeridi kaldırdın. Şimdi ne yapman gerekiyor? Bekliyorum ki yana çektiği  şeridi yerine getirsin. Ama adam ne yaptı bastı gaza çekti gitti! Ardında toz duman… Bakakaldım bu rahatlığa, bu umarsızlığa, bu benciliğe.

Ve bu örnekler ne yazık ki çok fazla. İşçiler asfalt dökecek sokağın boş olması lazım. Dünyanın zamanı boşa gidiyor. Kaldırım kenarına tünemiş arabaların çekmek  işlemleri için. Kardeşim önceden zaten bildiriyorlar neden çekip bu adamlara azıcık yardımcı olmazsınız Allah aşkınıza ya? Yolların bozukluğundan şikayet eden siz, buna rağmen çabuk bitsin bu çile diyerek çalışanlara yardım etmeyen ve onlara yine köstek olan siz… Yani olmuyor valla yakışmıyor bize bu görüntüler. Alt yapı bitene dek ne olur  araçları olan insanlar onları garajlara çekselerdi ve kullanmasalardı en azından ana  arterlerin olmadığı ara sokaklarda

Şimdi yine bakıyorum. Kaldırımın  kenarında araçlar  dizi dizi tozdan dumandan çamur rengine dönmüş üstleri başları… İşçiler yolu açacak teker, teker kapı çalıyorlar gelin arabanızı çekin diye. Aksine araba sahipleri evde yok… Gel de sinirlenme durumları tavan yapıyor.

Ve aklıma çok bildik bir öykü geliyor defalarca sizlerle paylaştığım şimdi tam yeri. Zamanların birinde bir padişah, geniş ve uzun bir yol yaptır ve yol bitince açılışa gelen vatandaşlara. “kim bu yolu en çabuk geçerse  ona ödül olarak bir torba altın vereceğim” der. Bunun üzerine şehrin gençleri ödül için yola dökülürler, herkes yolu erken bitirmek için önüne bile bakmadan hızlı, hızlı yürümeye başlar. Aralarında yalnızca bir tanesi, yola dökülmüş taşları yana atarak  yürüyormuş. Tabi olarak ta yolu en geç bitiren o olmuş.

Hepsi padişahın önüne çıkmışlar. “Sen neden en sona kaldın der” arkalarda duran genç adama. Genç adam “padişahım” demiş “yolda kocaman taşlar vardı ben onları arkamdan geleceklere temizlemek için geç kaldım”

“İşte demiş padişah benimde  bu yarışı düzenlemedeki  amacım tamda buydu. Bakalım hanginiz amacınıza doğru ilerlerken yol üzerindeki  taşları fark edip arkanızdan gelecekler için temizleyeceksiniz diye. Aranızda onları fark edip temizleyen bir tek kişi olduğu için ödülü de ona vereceğim ayrıca kızımla evlendireceğim demiş.

Kıssadan hisse. Bu kıssalar ben denizin hayat yolundaki yoldaşlardır. Dilerim  bazılarının da olsun. Ve asıl olan yoldan geçmek değil,  geçtiğimiz  yolun ayrımında olmak. Maddi ve manevi olarak  bu böyledir… Ve keşke diyorum  hepimiz şikâyet edeceğimize. İşlerin çabuklaşması için elimizden geleni yapabilseydik. Kişisel hırslarımıza yenilmeden…

 Ve  dün   deniz kenarında yürüdük kardeşimle. Yeni yapılan yolda. 3 nolu belediye tesislerinden çıkıp ta yelken kulübe kadar olan yolda. Kardeşim ve ben ilk olarak oradan geçiyoruz. Ve gerçekten derin bir “oh” çekip denizin kokusunu soluma fırsatı bulduk çok uzun bir  zamandan sonra. Bizim çok hoşumuza gitti. İskenderun’da doğmuş büyümüş bizler denizin tam kenarında yürüdük bir zamanlara. Aramızda yollar, kaldırımlar, taşlar, kayalar yoktu. Geniş bir kumsal ve deniz… Balıkçıların ağ çekmesini izlerdik okul çıkışı. Denize yalın ayak basardık hissederdik ayaklarımızda dalgaların hafif dokunuşunu. Bu yüzden şimdiki yol bizim için çok değerli. “Bırak şuradan atlayım denize” dedim kardeşime. “a sakın” dedi. Sanki yapacakmışım gibi. Ama gerçekten  içimden gelen oydu…

Ve aynı anda  Başkan  sevgili eşi ile yürüyordu. Ardında kimse olmadan… Selamlaştık ve ayaküzeri söyleştik. Büyük şehir için aday adaylığını yürekten destekliyorum ve diliyorum ki aday olsun. Ve kazansın. Aday adaylarını inceliyorum hepsi de birbiriden değerli insanlar. Ancak hiç kimse  sayın Civelek kadar  bu işe yatkın değil kendi görüşüme göre.  İlk başta herkes mesleğini yapsın diyordum “doktorsa doktor kalsın canım” türünden. Ancak yanıldım. Bir defa doktor bey çok cesur ve gözü kara. Sorunu kökten halletmeye çalışan bir başkan. Belki doktorluğun bir avantajı da bu… Ameliyatı yarım bırakmıyor. Sorunu iyi tespit ediyor ve girilmesi gereken yerden müdahale edebiliyor. Ve eğer seçilir ise ilk başta şehrin alt yapısını düzeltmekten söz ediyor. “Çılgın değil akıllı” projelere imza atacağını söylüyor. Gerçekten yaptıkları yapacaklarının göstergesi bence de. Bu kadar kısa bir zamda bu kadar iş yapmak herkesin yapabileceği bir şey değil.

Tabi hak yememekte lazım… Bazı projeler, önceki başkan tarafından başlatılmıştı. (yeni su projesi gibi) Civelek devam ettirdi, ancak devamından çok nasıl devam ettirdiği ve tamamladığı da çok önemli…

Ve yine çoktan beri kulağıma gelen ancak inanmak istemediğim söylentileri burada  yazmak durumundayım ki  başkanın haberi yoksa (ki bu da bir kusur, her işten haberdar olmak zorunda yöneticiler) haberi olsun ve icabında  araştırsın yalanlasın ya da   birilerinin  rant peşinde olduğunu ve  yoktan var olduklarının ayrımına varsın. Onlara kesinlikle “dur” desin.

Kendisinin rant  peşinde olmadığını çoğumuz biliyoruz. Ancak bazı belediye çalışanlarının haksız kazanç sağladıklarını söyleyenler var. Hem de azımsanmayacak kadar, bu da başkana zarar veriyor. Bence hemen işe el koyması gerekiyor. “Bal bulaşan el yalanır” sözüne de hiç inanmıyorum. Bal  bulaşan el yıkanıp temizlenmeli ki sinekler üşüşmesin.

Ve başkanın bu sorununda üstesinden geleceğine inanıyorum. Rant sofrasında olup ta, ranta el atmamak doğru ise de başkalarının atmasına da engel olunmalı. Hatta o sofrayı tümden ortadan kaldırmak  en doğrusudur. Dost acı söyler. Benden söylemesi.

Ve ayrıca  görmedim, belgem yok ancak  kulağıma sıkça geliyor. Yalanlamak ya da doğrulamak benim işim değil  ancak söyleyenlerin yalancısıyım. Ve bu söylentiler benimde canımı yakıyor… Ancak doğruya ve düzene olan inancım baki. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum sevgili okuyucularım her zaman el ele huzur içinde. Yase

Günün Şiiri

Türküler Dolusu

Kirazın derisinin altında kiraz

Narın içinde nar

Benim yüreğimde boylu boyunca

Memleketim var

Canıma ciğerime dek işlemiş

Canıma ciğerime

Sapına kadar.

Elma dalından uzağa düşmez

Ne yana gitsem nafile.

Memleketin hali gözümden gitmez

Binbir yerimden bağlanmışım

Bundan ötesine aklım ermez.

Yerliyim yerli olmasına

İlmik ilmik, damar damar

Yerliyim.

Bir dilim Trabzon peyniri

Bir avuç tiftik

Bir çimdik çavdar

Bir tutam şile bezi gibi

Dişimden tırnağıma kadar

Ressamım.

Yurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım

Taşıma toprağıma toz konduranın

Alnını karışlarım.

Şairim şair olmasına

Canım kurban şiirin gerçeğine hasına

İçerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum

Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter

Eğri büğrü, kör topal kabulüm

Şairim

Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası

Ayak seslerinden tanırım

Ne zaman bir köy türküsü duysam

Şairliğimden utanırım

Şairim

Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum

Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim

Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm.

Hey hey, yine de hey hey

Salınsın türküler bir uçtan bir uca

Evelallah hepsinde varım

Onlar kadar sahici

Onlar kadar gerçek

İnsancasına, erkekçesine

“Bana bir bardak su” dercesine

Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.

Ah bu türküler, Türkülerimiz

Ana südü gibi candan

Ana südü gibi temiz

Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla

Köyümüz, köylümüz,  memleketimiz.

Ah bu türküler, köy türküleri

Dilimizin tuzu biberi

Memleket ahvalini onlardan sor

Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i

Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni…

Ben türkülerden aldım haberi.

Ah bu türküler, köy türküleri

Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak

Hilesiz hurdasız, çırılçıplak

Dişisi dişi, erkeği erkek

Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara, bıçağı bıçak.

Ah bu türküler, köy türküleri

Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi

Kiminin reyhasından geçilmez

Kimi zehir, kimi zemberek gibi.

Ah bu türküler, köy türküleri

Olgun bir karpuz gibi yarılır içim

Kan damlar ucundan, mürekkep değil

İşte söz, işte ses, işte biçim:

“Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar”

İliklerine kadar işlemiş sızı

Artık iflah olmaz kavak ağacı

Bu türkünün yüreğinde sancı var.

Ah bu türküler, köy türküleri

Ne düzeni belli, ne yazanı

Altlarında imza yok ama

İçlerinde yürek var

Cennet misali sevişen

Cehennemler gibi dövüşen

Bir çocuk gibi gülüp

Mağaralar gibi inleyen

Nasıl unutur nasıl

Ömründe bir kez olsun

Halk türküsü dinleyen…

Bedri Rahmi EYUBOĞLU

1 YORUM

  1. Sayın Tümkaya, Belediye Başkanı İskenderun’da önemli bir projeyi yürütüyor. Ama herkesin görüşü, tabii benim de görüşüm işler plansız bir şekilde yürüyor. Bütün şehrin aynı anda kazılması fevkalade yanlış olmuştur. Hangi sokağa girseniz kapalı levhası ile karşılaşıyorsunuz. Tam bir keşmekeş. Hele bize yutturulan tozlar da işin cabası, tuzu biberi.. Acaba birileri sayın başkanı yanlış mı yönlendirdiler diye düşünüyorum. Bir başka konu da İskenderun’a yapılacak olan Hilton Oteli. Otel yapacak başka yer bulamamışlar demek ki tarihi Şükrü Kanatlı Kışlasının hemen bitişiğine yapmaya karar vermişler. Sayın Başkan anladığım kadarıyla bu işe olumlu bakıyor ama gidin görün medeni ülkeleri böyle bir şeye asla müsaade etmezler. Güzel yazılarınızdan birini de bu konuya ayırırsanız yerinde olur diye düşünüyorum. Ayrıca bugün çok güzel bir şiir koymuşsunuz köşenize, her zaman olduğu gibi..Saygılarımla.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here