Kutuplaşmanın Anatomisi

0
40

Sanat Yazısı

Değerli okurlarım, kutuplaşmak, ayrışmak, cepheleşmek, bu kavramlar birbirine göbekten bağlıdır ve aynı anlama gelir. Aslına bakarsanız bu kutuplaşmanın iyi tarafı yoktur ya, kötü yönleri o kadar çoktu ki saymakla bitmez.

Hastalıkların tedavisi olduğunu ve kendini mesleğine adamış bir doktora gittiğinizde rahatsızlığınıza kesin teşhis konulacağını biliyoruz. Günümüzde böylesine kesin teşhisler söz konusu değil. Hepimizin de çok iyi bildiği gibi bir doktor günde en azından elli hastaya bakmak zorunda kalırsa tedavi gerçekleşir mi? Ona da sizler karar verin. Zaten konumuz bu değil…

Kutuplaşmanın virüsü kalıcıdır, bir tarafa kımıldamaz. Kemikleşmiş huylarla donanımlı kişiler kendine empoze edilen fikirlerin esiridir. Karşıt fikirlerin tamamen yanlış olduğunu düşünürler ve işte burada mantıksızlık zirve yapmıştır.

Bu çok kötü bir saplantıdır, üretken olamazlar, kimselere ve hatta ailesine bile saygı göstermezler. Aşılanan ve muhtemelen yanlış fikirleri bir süre sonra kendi fikri olarak kabul ve sonuçta “Kibirli insan” olur çıkar. Kibirlenince kendini kurtarmış oluyor mu? Kesinlikle hayır, daha beter oluyor, fikrine karşı olanları dinlemek yerine, onları düşman kabul ediyor.

O kişi ve kişilerde üretmek ve dinleme kültürü olsa, insanlara gereken değeri verse, az da olsa ikna olabilir. Kutuplaşmanın ya da kibrin istilasına uğramış, esiri olmuş kişiler artık bir sömürgedir, yalan yanlış empoze edilen fikirlerin kölesidir, kurtulması da mümkün değildir.

Kibirli olmak, kişinin başına çok büyük işler açar, bu tedavisi hastalığa duçar olanlar toplumda itibar göremezler. Kibirli olmak, onurdan, gururdan çok öte, güvensizliğin eseridir, onun göstergesidir. Kibirli insanların sofrasına da oturulmaz, lokmalarınızı saymasa bile gereksiz sözlerle sizi rahatsız eder, pişman olursunuz.

Durup dururken, aynı zamanda ilgisi de yokken, kendisine çok saygı duyulduğunu ve çok önemli insanlarla görüştüğünü anlatır durur. Söylediğim gibi, kendine güveni yoktur, büyük laflar ederek insanları sindirmeye çalışır.

Böyle insanlarla dost olunmaz, fikirlerin karşı çıktığınızda o dostluk başlamadan biter. Daha sonra da sizi olur olmaz yerlerde ve de olumsuz yönde çekiştirir durur. Bu tiplerden kız da alınmaz, kız da verilmez. Sonu hüsran olur da ondan. Hasım olunmasa bile, bu tür insanlardan hısım da olmaz.

Son on beş yıldır kutuplaştık, taraf olduk. Herkesin seceresi bir tarafta yazılı. %50+1 deniliyor da başka bir şey denilmiyor. Ülkemizde böyle şey ilk kez yaşanıyor. Bir taraf yağlanıyor ballanıyor, bir taraf isotlanıyor. Her şey sandıkta saklı. Bu uğurda neler yapılmıyor ki…

Şehitlerimize selam olsun, Allah’ın selamı üzerinize olsun…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Doğanın Seslenişi

Değerli Okurlarım, dünyadaki tüm insanlar ve bağlı bulunduğu ülkelerin kendilerine ait bir dilleri vardır. Yani insanlar konuşarak dertlerini, sevinçlerini anlatabilirler. Yeryüzündeki yüzlerce ülkenin bir o kadar da konuştuğu dil vardır. Konuşma dillerinin nasıl oluştuğu da, şu anda konumuzun dışında.

Peki, doğanın seslenişi nasıl, ormanların, bu uçsuz bucaksız yeşil alanların sakinleri nasıl anlaşıyorlar dersiniz? Bunu hiç düşündünüz mü?

Doğa olarak tanımlayacağımız ve Kubbe-i Arz’ın altında yer alan dağlar, tepeler, okyanuslar, denizler, ırmaklar, ormanlar falan. Bunların dili var mıdır? Tabi ki vardır, vardır ya, bazılarının dillerini duyamayız, kulağımızla duyacağımız bir dil değildir.

Onlara sevgi ile bakmak, gönül gözü ile dinlemek suretiyle bazı duyguları tadabilir, onların seslenişine ortak olabiliriz. Şayet yüreğimizde onlara karşı kırıntısı yoksa bazıları insanlar böyledir. O zaman onları anlamamız mümkün değildir.

Örneğin, derelerin akarken çıkardığı sesi, köpeklerin havlaması, kedilerin miyavlaması, denizlerin mevsiminde dalgalarının çıkardığı sesleri, bir aslanın kükremesi, bahçemizde yetiştirdiğimiz bir gülün görüntüsü, meyveli ağaçların varlığı, meyvesiz ağaçların haşmeti, yüceliği…

Aslanın kükremesi onu dilidir ve kükrediği zaman tüm ailesi etrafında ve hizmetindedir. Köpekler yabancıya havlar, bu havlayış bir mesajdır ve de onun dilidir.

Doğada var olmuş canlıların kendine has bir ifade şekli vardır. fakat ifadelerini ne anlarız ne de duyabiliriz. Sadece hissederiz. Doğanın bir parçası olan çiçekleri neden seyrediyor, kokluyoruz ki…

Bizler, doğanın bu yöndeki sakinlerini hem görüyoruz ve hem de dokunuyoruz. Onlardan gerektiği kadar da yararlanıyoruz. Biz insanlar, petrol ya da maden için doğayı delik deşik ediyoruz. Bu zalimliği yaparken doğada yaşayan binlerce canlının yuvasını da yıkıyoruz. Bu gaddarlık denizde de, karada da yapılıyor.

İnsanların bu yaptıkları yanlarına mı kalıyor? Kesinlikle Hayır…

Ya bir heyelan, ya bir deprem, ya da bir tsunami… Doğa bu şekilde dillerini kullanıyor ve muhtemelen gücünü gösteriyor. Acaba bunu yani yaptığımız katliamın cezasıdır diye kabulleniyor muyuz? Hayır…

Sevdiğimiz her canlının bize hitap ediş şekli ve bir dili vardır. Bunu herkes anlayamaz ve hele hayvan düşmanları, onları sevmediği gibi, “Aman yaklaşmasın abdestimiz bozulur, uğursuzluk olur…” derler. Ben onları yakından tanıyorum. Her şeyliği yaparlarda hayvanı sevmezler.

Doğayı ve hayvanları kimler sever biliyor musunuz? Tabi ki hayvan severler, şairler, yazarlar, duygusal insanlar, bestekârlar. Bu insanlar hayvanlarla iç içe yaşamayı da sever ve de insanlardan üstün tutanlar da vardır. Onlara selam olsun.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Tabakları Küçültelim

Kilo verememekten yakınanların yapacağı bazı işlemler olmalıdır. Bunların başında, özellikle akşam yemeklerinde tabaklarını küçültmelidirler. Çorba ve salata yenmek de bir sakınca olmayabilir ama yüksek protein ihtiva eden yemeklerin tüketilmesinde hem küçük tabak ve hem de küçük çatal bıçak kullanılmasını önerebilirim.

Kilolarından şikayetçi olanlar bu önerilerime uyarlarsa büyük mesafe kat etmiş olurlar. Tabakları küçültmek güzelde, gelin akşamları yemek yerine meyve tüketin. Sonuç sizleri çok mutlu edecektir. O anda meyve yoksa, normalden biraz erken uyumaya çalışın. Göreceksiniz, sabahleyin tok uyanacaksınız…

Günün Sözü
Sevmiş Olanlar Duruşundan Bellidir

Öcal’dan İnciler
Aşk Saygındır Sev de Gör!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here