Eski Yılı Uğurlarken Karınca Duası

0
98

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah sanki yağmur var. Hava kapalı, ama o nazda niyazda bir türlü karar veremiyor yağmaya. İki gün önceki fırtına aslında habercisiydi ancak yinede istendiği ve beklendiği gibi olmadı. Fırtınada maşallah aniden çıktı sanki birilerine öfkesi varmış gibi ve bir güzel tozu toprağı kattı önüne börtü böceği de, bir güzel esti ah ya bayılıyorum, öfkesine, heybetine, dehşetine. (Az kalsın atölyemin kapısının altında kalacaktım) Sahildeki ağaçları sökmüş. Tavanları uçurmuş. Ama her nedense sonradan yaptığından hoşnut olmamış ki başlamış ağlamaya birkaç damla ile de sakinleşmiş biz uyurken.

Ha yağmur duası demişken, geçenlerde yerel gazetelerin birinde okudum mealini. Valla şimdiye kadar bilmiyordum yalanım yok. Aranızda benim gibi bilmeyenler varsa diye ve hoşuma gittiği için ve yeri de gelmişken buraya taşımak istiyorum.

Hz. Süleyman bilirsiniz inlerden, cinlerden, ifritlerden çok büyük bir orduya ve bir o kadar servete sahip güçlü bir peygamberdi. Ve ordusu ile karınca vadisinden geçip kuraklıktan kıvranan ülkesine yağmur yağdırması için yalvarmaya gidiyormuş. Kuran-ı Kerim’de (Nemil süresinde) şöyle anlatılır. Hz Süleyman oradan geçerken karıncalarından biri hemen “ey karıncalar Süleyman’ın ordusu geliyor hemen gizlenin yoksa sizi fark etmeyip ezerler” dediğini duyar.

Ve gülümser. Sonra “ya rabim beni nefsime hâkim kıl ki bana, anneme, babama ihsan ettiğin nimetlerine şükredeyim. Ve hoşnut olacağın işler yapayım. Ve beni rahmetinle iyi kulların arasına sok” der. Bendenizin bildiği de buydu. Yani Nemil süresi. Ama karınca duasını bilmiyordum. Duanın mealinde şöyleymiş; “Aynı ordu o karınca vadisinden geçerken büyük olasılıkla aynı karınca dua ediyor. Ya rabbim bizi sen yarattın. Ya bize su gönder ya da bizi helak et takdir senindir. Hz. Süleyman bu duayı duyar. (bu yüzden Allah’tan ilk dileği  nefsine hakim olması  için yardım etmesiydi zahar? Düşün bir ordu geçiyor yeri göğü titreterek ve bir karınca yani onların yanında atom parçacıklarından biri ve Hz. Süleyman o sesi duyuyor!)

Ve Cebrail A.S. karıncanın duasını Allah’ın kabul ettiğini Hz. Süleyman’a bildirir. Bunun üzerine geri dönerler. Ve karıncanın duası sayesinde kurtulmuş olurlar. Tabi Allah duaların sahibi…

Bu günlerde herkes grip… Tanıdığım herkes  hasta. Grip deyip geçmemek lazım… Bendeniz her zaman böyle yaparım ama ona saygısızlığımdan ya da umursamadığımdan değil kendimi tanıdığımdan sadece. Arkadaşlarım yatak döşek yatıyorlar, tavuk suyu çorbalar, mendil kaseleri, (buruşuk kirli mendillerin durduğu kase, eskilerin gözyaşı kaseleri gibi) ilaç kutuları ve bardak sürahi ile dolu komodinin üstü. Dantel örtüye zeval gelmesin diye gümüş tepsi içinde duruyorlar. Elektrik sobası ful yanıyor.

Ve kapalı ağır perdeler buna uygun endişeli asık yüzler!! Sanki eski bir Fransız  filmi izler gibi! Lahavle çekesim geliyor. Yaklaşma diyorlar sanki lepralıymışlar gibi. Ki ona bile rahatlıkla yaklaşabilirsiniz. Ne olmuş grip olmuşlar, çok ağır ateş, öksürük, burun tıkanıklığı, bezeler şiş falan. Eyvallah hepsi olabilir. Ama bu durumda kalırsanız yani eski Fransız filmi hallerinde bence zor iyileşirsiniz. Bir defa o mendil kasesi çok kötü ve iğrenç bir şey ve orada üreyen mikroplar havanın ısısı ile bir deveyi bile yere serebilir. Önce ondan kurtulun, sonra şu kalın perdeleri açın, güneşi  buyur edin içeri. Günlerce pencere önünde bekliyor içeri girmek için her eve. Değerini bilin canım, millet bir demetine  hasret.  Sonra pencereleri açın odanızı bir güzel havalandırın.

Yapabiliyorsanız hafif bir duş alın çok sıcak olmayan. Biliyorum çok kötüsünüz. Ayağa bile kalkamıyorsunuz. Hadi ya herkes kalkabilir o kadar da değil yani. Tuvalete gitmiyor musunuz? Tabi  gidiyorsunuz işte ne güzel  banyoda elinizi yıkarken  kendinizi de yıkayın bir güzel. Şöyle bir ferahlayın. İnanın çok iyi algılayacaksınız kendinizi.  Üzerinize yeni giysiler geçirin, insanın üzerini değiştirmesi de çok önemli bütün gün ve gece aynı eşofmanla dolaşmak hem moral yönünden hem de sağlık yönünden zararlıdır diye düşünüyorum. Bunları söylediğimde ooo tüyleri diken, diken oldu  valla sevgili dostlarımın. Tabi sen iyisin dediler. Konuşmak kolay senin için.

O çok şükür ki iyiyim hem de çok iyiyim,  aslında ince hastalığa yakalanmış iken.  Yine eski Türk filmlerindeki gibi. Kesik öksürüklerle bol terleme, kemiklerin hepsinin teker teker kırılıyormuş gibi ağrıması. Kafanın  hallaç pamuğu gibi darmadağınık uğul uğul olmasını boğaza akan burun akıntılarını falan saymazsak hiçbir şeyim yok. Ve çok şükür ayaktayım, işimi yapıyorum, yazıyorum, okuyorum ve olmadığım kadar aktif yaşıyorum. Neden peki bütün bunları yapabildim. Bendeniz iksirli okunmuş biri miyim yani? Hiç de değil. Yalnızca temiz havaya, düzgün beslenmeye ve hastalıktan daha güçlü olduğuma inandığım için böyleyim. Ömrümde mendil bulundurmadım yanımda, bazen çok kötü durumlara düştüm bu yüzden. Ama yinede bulundurmama gibi bir huy içindeyim. Burnumu hiç mendille silmem bir defa ne keten ne de kağıt. Direk su altında temizlerim burnumu. On defa temizlemem gerekse de öyle yaparım. Bu şekilde kalkıp oturduğum için enerjimde kendini şarj ediyor aslında. Her gün duşumu muhakkak  alırım duvarlara tutunmak zorunda olsam bile. Ve yürüyüşümü temiz havada akşama varmadan yaparım. Sergim esnasında yoruldum en az yüz kez merdiven indim çıktım, terledim, soğudum ve açılış günü ayaklarım dondu, ince ayakkabılardan. Ne de olsa botlarım nerdeyse yaz kış ayaklarımda özellikle bu yıl yolların hali malum ya. İşte ne olduysa ayaklarımı üşütmekle oldu. Akşamı zor buldum eve gidip üstümü değiştirdim ayaklarıma kalın çorapları ve botlarımı geçirip salona geri döndüm. Ah bu insanlar var ya aradan milyarlarca yıl geçse yinede “ye kürküm ye” felsefesindeler. Ne yaptın diye baktılar olmaz böyle şey dediler. Bal gibi olur ve oldu dedim. Kendime ve sağlığıma olan saygım dış görünüşümden ki -dış görünüşümün  çokta   değiştiği yok  bunca yıldan beri- daha önemlidir.

Buna rağmen yinede davetiyeyi almıştı sayın bay grip ya da soğuk algınlığı diyelim, geldi. E ne yapalım şimdi onu buyur edip biz mi göçelim kendimizden? Olmaz böyle şey ev sahipliğinde kusur etmeden onu  savmanın çarelerine bir bakmak lazım dedik. Ve hayat tarzımızı milim değiştirmeden onu kovmayı başardık, mı daha değil. Tavuk suyuna çorba, taze meyve sebze, yorulmadan yürümek, ılık kısacık duşlar. Azıcık zencefil azıcık bal karışımı ve bol, bol temiz hava. Ve ne önemlisi iki üç yoga hareketi… Çok yatırmak istedi aslında ve yatsam belki iyi olurdu. Güneş dolu odamda ama yinede yatmak bana yakışmıyor her ne kadar  zatürreeyi anımsatıyorsa da  ahvalim yinede  yüz vermem eski Fransız filmlerine.

hayat ağır ile ilgili görsel sonucu

Şaka bir yana sevgili okuyucularım her zaman söylüyorum bünyeler farklıdır size ağır gelen bana hafif gelebilir. Ve herkes kendini bilmelidir. Ve hiçbir şeyi hafife almak doğru değildir. Bu yüzden grip ile kendi yönteminizle baş edemiyorsanız muhakkak hastaneye gidin yardım alın ama temiz hava, bol su  taze sebze meyve ve tavuk suyu çorbadan vazgeçmeyin. Ve yapabiliyorsanız birkaç nefes alma hareketi ile kendinize yardım edin.

Bendeniz böyle yapıyorum. Yoksa her gün üç saat bilgisayar başında nasıl  yazabilirdim günlük  yazılarımı ve geceleri geç saatlere dek romanı mı? Ve tabi okumak bunların dışında… Ve bilgisayarımın ağırlığına katlanmak… Ve günlük yürüyüşlerimi yapmak ve yemek seçen konuklarım var yurt dışından onlara her gün değişik yemekleri sunmak ve yaşlı teyzeler var “nasılsın” dememi bekleyen onlara nasıl yetişecektim. Ama  dışarı çıkarken hakkımı yemeyim kendime iyi bakıyorum. Artık iki kazağı üst üste giyiyorum. Kat, kat giymek iyi olmuyor sıkıyor insanı ama bu kadarına da katlanıyorum atkımı hiç boynumdan çıkarmıyorum ve ayaklarımı, ellerimi sıcak tutuyorum. Ah bir uyusam şurada diyen tarafıma yüz vermiyorum.

Ve şimdilik sevgili okuyucularım yine yazmayı düşünmediğim ama kendini yazdıran bir yazıya noktayı koyuyorum yarın buluşmak üzere sağlık sevgi birlik ve beraberlikle kalalım diyorum. Yase

Günün Şiiri

Ağıt ve Raks

Ben oyumu felakete veriyorum seyda
sana dönük yanımda çengiler mat oluyor
saadet-zedelerin morga çevirdiği bir dünyada
bana alevden kostümlerle dans etmek düşüyor
ve seyda ben oyumu felakete veriyorum

Yolum uzadıkça kabaran direncimi
her düştüğüm yeri öperek bileyliyorum
kolay gele demek de nerden çıktı seydam
gürbüz doğumlarda bir nice ananın harcandığını
imbatla gelenin kabayelle gittiğini biliyorum

senin aldanmak dediğin bana merhem oluyor
gördüm kışı zorlu geçmeyen yılın baharını da
saksıya dikme gülleri ilk güneşle soluyor
işte bu kısrak yokuşta çatladı demen için seyda
dünyanın tüm düzlüklerine kin besliyorum.

Geç bi yol, nazlı güleryüzlü şiirler yazamam ben
esenlik şölenleri bitti vakt-i cerağanda
vakt-i kahırda hüzün fasılları demidir bu dem
gör ki raksederek ağlamak da varmış hesapta
ama ne Raks\’ı ne Ağıt\’ı ben Endülüs\’ü evetliyorum

Artık bol kahkahalı çok şükürleri bıraktım
esenlik bildirilerini harcıalem mutlulukları
denizi uslu gösteren kartpostalları yaktım
fakat seydam bir avuç külü yakamadığım için
ben oyumu felakete veriyorum.

Mustafa İslamoğlu

Remzi 

Ne sorayım sana
Kulak dolgunluğu belediklerini mi söylersin
Uyku sersemliği göz gezdirdiğin kitaptan
Aklında kalanları mı
Çalışmadın istediğim gibi
Ya komşunun suyunu taşıdın
Bekar çamaşırı yıkarken annen
Ya da beşiğini salladın kardeşinin
Gaz yoktu belki bu gecelik
Şişesi çatlamıştı lambanın
Karşılıksız kalacak sorularım demek

Ama vakti gelince senden öğreneceğim
Makarna verildiğini karneyle
Bulgaryadan gelen kömür motorlarının
Yanaştığını Kumkapı\’ya
Kulağına kar suyu kaçan toriklerin
Karaya vurduğunu Boğaz\’da
Yaramasa da işimize, kahvenin
Kaça sürüldüğünü el altından
Yaz ortasında bulursun
Hasta için olduktan sonra
Limonun en sulusunu
Mahalle kırılırken uyuzdan
Sen taşırsın kükürtü
Mısır Çarşısı\’ndan
Kursağına girmese de bulursun
Yumurtanın en tazesini

Her derdine koşarsın mahallenin
İnsaflısını verem doktorunun
Dişçinin en ucuzunu
Sen salık verirsin komşulara
Bildiklerin de vardı fazladan
Kalayla çivi üzerine
Biraz daha kurcalarsam
Dökersin içyüzünü nalburların

Benim bilgili becerikli çocuğum
Derse kalktığın zaman
Yüzünün kızarması neden
Üstte başta yok diye mi
Utanmak bize düşer çocuğum
Çalışmadığın içinse
Bildiklerin sana yeter
Notun önceden verilmiş
Bilmediğin şahıs zamirleri olsun

Rıfat ILGAZ

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here