Bu Sabah Güneş Sıcak…

0
75

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Güneş buz gibi bugün dışarıda. Ancak nereye dönsem bahar orada dünden bu güne ne değişti? Diye mi soruyorsunuz. Yok değişen bir şey yok, yalnızca değişen insanın ruh durumu, bir söz, bir tek bakış, minnacık belli belirsiz bir gülümseme, bir şarkı maziden kalma,  uzaktan gelen, bir koku ruh durumumuzu değiştirmeye yeter. O kokular, o renkler, o mazide kalan şarkılar, aynı zamanda yitik anların sahiplerini de taşır ta yanımıza…

Özellikle bu günlerde serçelerin sabah sabah yoğun cıvıltısı, yeni açan çiçekler, portakal, limon, şeftali çiçekleri, lavantalar, hızlı hızlı bir yere yetişmek için koşturan karıncalar.  Ve bu minnacık, minnacık şeyler gerçek bir mucize etkisi yapar bazen insanın ruh durumunda. Bu örneklerden bir tanesini bile görebilecek durumda olmak bir anda insanı, karanlığın en derinden bulutların üzerine taşıyabilir. Dünde vardı bu görüntüler ancak onları kendi karanlığından görebilecek göz yoktu… Ki güneş bu yüzden buz gibiydi dışarıda. Ve ben deniz anların avcısıyım ya, çok zaman anları yaşamadan geçtiğim oluyormuş?

Ve sevgili okuyucularım hayat güzel, yaşamak güzel, sevmek daha güzel, sevilmekte… Ne demiş atalarımız “acıyı her zaman yaşayabilirsiniz ama güzeli kaçırmayın.” Dünya güzellik üzerine kurulmuş aslında. Habil ile Kabil zamanından beri başlamış olsa da kardeş, kavgası…

Mevsimler hep gelmiş geçmiş. Baharlar gelmiş her defasında, ekinler yeşermiş, bebekler doğmuş, bahar aşkları yaşanmış, savaşa inat, düşmanlığa inat.

Ve sevgili okuyucularım, bazen buz kesse de güneş biz birbirimizi sevmeye devam edelim. Ayrımsız, gayrımsız sen, ben demeden. Ve sağlıkla ve sevgiyle kalalım her zaman hep birlikte. Dışarıda güneş bu sabah sıcak bekliyor ısıtmak için kanımızı, kemiğimizi onu kaçırmayalım ve gülümsemeyi unutmayalım. Belki birisi gülümsememize aşık olabilir belli olur mu? Yase

& & & & &

Sahip Olduklarınızın Değerini Bilmek

Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar. “Eski gazeteniz var mı, bayan?” Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. “İçeri girin de, size kakao yapayım” dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.

Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve “Bayan, siz zengin misiniz?” diye sordu. “Zengin mi?Yo hayır!” diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an yağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve “Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım” dedi.

Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi. Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur ya unutuveririm ne denli zengin olduğumu.

& & & & &

Sadece

Sadece bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim. Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Sadece bu sabah, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu sabah bulaşıkları lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim. Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım Bu öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Yada seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim.

Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve tepende dikilip düzeltmeye çalışmayacağım. Bu öğleden sonra Mc Donald’s a gideceğiz ve iki tane çocuk menusu isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim. Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım. Bu gece sen dua ederken parmaklarımı saclarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Tanrıya şükredeceğim. Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim. Ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü kondurduğumda seni biraz daha sıkı ve biraz daha uzun tutacağım kollarımda Tanrıya senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım…

Günün Şiiri

Bu Bahar Olmazsa Gelecek Bahar

Sabreyle sultanım birgün gelirim,
Bu bahar olmazsa gelecek bahar,
Düşümdesin sanki hergün ölürüm,
Bu bahar olmazsa gelecek bahar.

Bekle çiçeklerin moru derilsin,
Ak ellere al kınalar sürülsün,
Deniz kızı yakamozda görülsün,
Bu bahar olmazsa gelecek bahar.

Katar,katar göçler yola dizilsin,
Bekle gölgelerin sırrı çözülsün,
Namerdin yaptığı büyü bozulsun,
Bu bahar olmazsa gelecek bahar.

Gün ışısın mehtabına karışsın,
Gök kuşağı yağmur ile yarışsın,
Bu baharda küsülüler barışsın,
Bu bahar olmazsa gelecek bahar

Zikrettin KARACA

Anadolu Bahar

İlkbaharı geldi Anadolu’nun,
Silifke’de çiçek açtı nar şimdi.
Her tarafı yeşillendi Bolu’nun,
Sultandağı benek benek kar şimdi.

Eğri yollar yaylaların kuşağı
Çayır, çimen sevgililer döşeği,
Hora teper Sürmene’nin uşağı,
Dadaşların oynadığı bar şimdi.

Durgun çayı köpüklendi Daday’ın,
Palmiyeler zümrüt tacı Hatay’ın
Çukurova cennetidir bu ayın;
Aydın ili efelere dar şimdi.

Gönül dile gelir kaval sesinde.
Boz martılar düğün yapar Mersin’de,
Isparta’nın renk renk gül bahçesinde
Bülbüllerin neşesini gör şimdi.

Cıvıl cıvıl, sessiz duran yuvalar,
Kelebekler birbirini kovalar.
Halı gibi nakışlandı ovalar…
Bölük bölük sarı, yeşil, mor şimdi.

Aşıklar diyarı Elbistan ili…
Olur bu mevsimin bağ-ı İrem’i,
Her çeşmenin üç-beş tane güzeli,
Her çiçeğin bir arısı var şimdi.

Çıkıp baksan Çamlıca’nın başına,
İki kıt’a bir boğazda aşina…
Karakoç’um, gel, yorulma boşuna,
İstanbul’u tarif etmek zor şimdi.

Abdurrahim KARAKOÇ

Günün Fıkrası

Ormanı maliyeciler basmış. Bunun üzerine başlamış Aslan kaçmaya, yolda bunu gören Tavuzkuşu sormuş, neden kaçıyorsunuz? E demiş Aslan bende kürk, hanımda kürk, çocukta kürk biz kaçmayalım da kim kaçsın? Tavuzkuşu da başlamış kaçmaya, yolda Kaplumbağa sormuş, neden kaçıyorsunuz? E demiş bende takı, hanımda takı, çocukta takı. Başlamış kaplumbağada kaçmaya, bu sefer maymun yollarını kesmiş, neden kaçıyorsunuz, e demiş bende ev, hanımda ev, çocukta ev. Başlamış maymunda kaçmaya yolda duraklamış şöyle bir düşünmüş ben neden kaçıyorum ki? “Benim kıçım açık, hanımın kıçı açık, çocuğun kıçı açık.”

Günün Sözü

Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.
İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.
William SHAKESPEARE

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here