Hoş Geldin, Güle-Güle Derken…

0
203

Değerli okurlarım, her yıl olduğu gibi, mutadı veçhiyle, sizlere klasik yeni yıl dilek ve temennilerimi ihtiva eden sanat ve kültür sayfamı sunmuştum. Okuduğunuz o yeni yıl mesajında söylenmesi gereken sözler, yaşanması elzem olan güzel ve mutlu günlerin incelikleri yer alıyordu. İçinde bulunduğumuz yıla münhasıran iyi temenniler bulunduğunu söylemiştim. Fakat öyle değilmiş, içimde bir tatminsizlik, bir huzursuzluk, gerçeklerden kaçma kompleksi bağırmaya baladılar.

Her yanı kan kokan, günahsız binlerce fidanlarımızın toprağa düştüğü bir yılı geride bırakırken, içinde bulunduğumuz sözde yeni yıl için hangi güzel ifadeleri kullanabiliriz ki? Muhtemelen şunları düşündüğünüze yürekten inanıyorum. “Neden duygularınızı kösteklediniz? Neden bu anlatımlara bir hafta soluk aldırdınız?” şeklinde düşünenler için açıklıyorum.

6 Ocak kıymetli bir yoldaşımın doğum günüdür. Tamam, sizi anlıyorum. “Ertelenebilir” diyeceksiniz. Tabi ki ertelenebilirdi. Ancak, bu mutsuz yazara zamansız bir “EMRİ HAK” vasıl olursa ki, baş üstüne, ondan zaten kaçamayız. Ona da korkusuzca “HOŞ GELDİN, SEFA GELDİN” deriz.

Tamamda 6 Ocak’ta kim kalem oynatacak, kim şiir yazacak? Sözlerim hafife alınabilir, ciddiye de alınmayabilir ama eski bir “DEVRİMCİ” olarak söylediklerimin yanında ve de arkasındayım. Böyle biline! Burası benim için son duraktır. Her zaman rahmetle anacağım yoldaş Can Yücel’in dediği gibi; Sağlık Olsun! Tamam, sağlık olsunda, bir de uyarlanmış, hedefi kesinlik kazanmamış kör kurşunlar vardır bildiğiniz gibi.

Bu ahlar vahlar, çoluk çocuk, büyük küçük, güzel çirkin, günahlı günahsız aç-susuz anlamaz, dinlemez, sadece ölüm kusar. Basiretsiz yöneticilerin yönettiği ülkede ahlar, vahlar yükselsin ister. Bu ahlar vahlar ne hikmetse genel olarak hep gecekondularda, yıkık virane evlerden yükselir kerpiç duvarlara bayrak asıp, başsağlığı dilemekte günümüzde adet haline gelmiştir. Acılı günlerde gerçekler, söylenemiyor.

Burada, nereden başlasam diyorum. 15 Temmuz’umu gündeme getirsem, daha öncelere mi gitsem ya da en sondan mı başlasam. Bunların hepsi de aynı kapıya çıkar çıkmasına da, son emir ilk emri keser misali, son yaşanan acı, ilk acıyı unutturmaz da hafifletir. Acılar hiç unutulur mu?

Efendim, yeni yılda olmasını istemediğimiz, bunlarla ilgili duygularımızı biraz da “GÖNÜL KÖŞEM” sütunlarında anlatmaya çalışacağım.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Hoş mu Geldi, Gülerek mi Gitti?

Değerli okurlarım, eskittiğimiz yılla ilgili duygularımızı bu sütunlarda sürdüreceğiz ama önemli ilavelerimiz de olacak. Çok önemli sanatçılarımızı, güzel insanlarımızı da toprağa verdik. Sadece ülkemizde değil, Dünyada da “VAH” dedirecek sporcular, bilim adamları yaşama veda ettiler. Bu vefasız dünyanın kahrından ve belki de günahlarından kurtuldular diyeceğim geliyor içimden.

öcal sanat (27)

Bunları söyledik ya, önemli bir ekleme yapmadan da geçemem doğrusu. Ülkemizde, erken ya da geç vefat edenler, kafa yapılarına, siyasi görüşlerine göre itibar görüyor. Eğer sosyal bir insandan, onlardan birisi gelmez, başsağlığı bile dilemezler. Eğer alnı secde görmüş birileri ölmüşse, büyük başlar hemen tabutu omuzlar ve ölenlerin aileleri ihya edilir. İnsanlık bu mu? Hani tek yumruk olacaktık? Yeni Türkiye olacaktık? Bir gecede değişilirse böyle olur her halde.

Eskittiğimiz yılda önemli insanları toprağa verdik demiştim. Sporculardan Mehmet Ali, bilim adamları Halil İnalcık, Umberto Eco. Şu anda aklıma gelenlerden… Tarık Akan’ı unuttuğumu sanmayın. Türk sinemasının unutulmayacak jönlerinden. Oyunculuğu kadar siyasi düşüncesi de iz bırakan Tarık Akan. Yukarıdakiler, bu önemli sanatçıyı Tarık Akan olarak değil de “DAMAT FERİT” olarak düşünüp cenazesinde de gerekeni yapsalardı, fena mı olurdu? Yaşamış olsaydı, sanatçı olarak, yapımcı ve rejisör olarak da yararlanılırdı. Keza Mustafa Koç’un da erken vefatı hepimizi derinden yaralamıştır.

Öyle günler yaşıyoruz ki, herkes alabildiğine vatan, millet, Sakarya’dan söz ediyor. Kim fazla söz hakkına sahip, kim fazla bağırıyor, o haklı. Barış, hürriyet, hak, hukuk, uzlaşı, sevgi, saygı, mutluluk kavramları öylesine klişeleşmiş sözler olarak kullanılıyor. Sadece bunlarla sınırlı değil, bu insanlarla kelime haznemiz bir hayli zenginleşiyor. Öyle güzel ifadeler duyuyoruz ki, söylemeden geçemem…

“AB bize madik attı” diyor birisi! “Kusura bakmasınlar, YUTMAYIZ” diyor bir başkası! Kasımpaşalı bir arkadaşım vardı, yıllardan beri görmüyorum ya. Bir defasında şunları söylemişti: “Ya bu milleti anlamıyorum. Benim nasıl bir insan olduğum ortada. Ayetlere millete alenen sövenler da orada, ama yine oy veriyorlar, anlamak mümkün değil…”

Bir anım var, sizlerle paylaşmak istiyorum izninizle. Arabamı belediye sınırları dışında bir yere tamire vermiştim. On gün sonra tamam dediler. O şehirde ikamet eden bir arkadaşımı yanıma aldım ve kaportacıya gittik. İlginç bir görüntü ile karşılaştım. Arabalar çift sıra kaldırımda park etmiş, insanlar caddede yürüyor. Arkadaşıma sordum: “Ya bu millet niye böyle yapıyor?” Arkadaşım yanıtladı: “Bu millet eşek, eşek” dedi. “Sen de burada yaşıyorsun” dedim. Aldığım yanıt yüzümü kızarttı doğrusu. “Ben de onlar gibi eşeğim” diyerek muhtemelen bir gerçeği vurguladı.

Gülmeyi, sevgiyi, hoşgörüyü, hakkı, hukuku unutursak, galiz küfürlerden başka bir şey kalmaz geriye. Hele yüreğimizde nasırlaşmışsa bizden hiçbir şey olmaz. Bizleri yaratan Cenab-ı Allah’ın sabrı çok geniştir. O Rahim’dir, Gafur’dur. Suç işliyor diye kimsenin kısmetini kesmez. Bazılarının cezasını İbret-i Alem için dünyada keser. İşte Bu İyi! Bekliyoruz. Allah’ın Selamı Üzerinize Olsun.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Eski Coğrafyalar

Kişinin kendine verdiği zararı inanın hiç kimse veremez. Burada dil sorunu gündeme geliyor. Benim anlatmak istediğim şu. Diline hakim olmayı öğreneceksin. Dilini tutmayı bileceksin. Arada bir dilini ısırmayı da aklından çıkarmayacaksın. Bu söylenenlerin hakkı verilmezse n’olur demeyin. Öncelikle antipatik olunur, sevmeyenleriniz çoğalır, daha da vahimi, düşmanlarınız çoğalır ve sıraya girerler. Onların amacı; şehit kanıyla yoğrulmuş aziz vatanımızı paylaşmak. İstiklal Savaşımızı toprağa düşen şehitlerimizle kazandık başka istiklal savaşı yok. O zamanın başkomutanı askerinin başındaydı. Şimdi Nerede?

Günün Sözü

Korkaklardan Adalet Sorulmaz

Öcal’dan İnciler

Devrim Gerçekleşseydi Bunlar Olmazdı

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here