Değerli okurlarım, camiden aşina olan ve beni tanıdığını söyleyen o kişiye ibadetine ve ibadet ettiği yere saygılıyız. Dilimiz döndüğünce sporun faydalarını ve sağlığımızla doğrudan ilgili olduğunu anlatmaya çalıştım. Bundan önceki makalelerimin birisinde, belki de bir kaçında maydanoz gibi her şeye karışıyor veya her şeyde var demiştim.
Bu kez biraz daha ileri gitmek (bu ifadede geç bile kaldığımı düşünüyorum) istiyorum… Futbol tuz gibidir, yaşamın olmazda olmazlarındandır. Küçükken sık-sık duyardık. Çocuğun birisi babasına “Seni Tuz Gibi Seviyorum” demiş, babası belli etmemiş ama çok üzülmüş. Tekerleme bu ya akşam da evin hanımı yemeğe tuz koymayı unutmuş. Bundan sonrasını anlatmaya gerek duymuyorum, anladığınızdan eminim.
Futbol aşka benzer dedik ama mal-mülk aşkına mı şan şöhret aşkına mı siyasette ki koltuk aşkına mı? Ya da günümüz insanlarının, özellikle sanatçıların biz aşık olduk deyip kısa süre sonra birbirlerini kapı dışarı ettiklerine mi? Futbol aşkının bu saydıklarımla uzaktan yakından bir ilgisi olduğunu söyleyemeyiz. Zaten mümkün değil.
Bir futbol tutkunu, doktor parasını ya da evinin mutfak harcamasını maç biletine yatırıyorsa, Pes Doğrusu! Futbol aşk olduğu kadar, yaşamın hayatın ta kendisidir. Aslında, futbolun hayata verdiği dinginlik göz ardı edilmemeli…
İnsanlara yan-yan ve garip bakmak değil, kimleri yürekten sevdiğin, kırk yıl sonra bile unutmadığındır. Öz geçmişin için neler düşündüğündür… Hayat, güçtür, güvendir, mutluluktur, şefkattir… Dostlarınıza omuz vermek, destek olmak ve aynı zamanda, nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Kimseyi kıskanmamak, dostları önemsemeyi öğrenmek, güveni davet etmek ve onu geliştirmektir. Statlarda tribünlerde enler söylediğin, neler düşündüğün, insanların sahip olduklarıyla değil, onları saf ve yalın olarak görmektir, görebilmektir.
Futbolu sevmek ve onun kurallarını istismar etmemek, belli sınırlarla çevrilmiş hayatımızı, başkalarının da varlığını düşünerek, tekrar gözden geçirmektir. Yani ‘Aciz olup, acze düşmemektir!’
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA