Zehirli Denizanası, Balon Balığı… Şekli Belli Olmayan İstilacı Balık Körfezi Sardı! Su Ürünleri Fakültemiz Takipçi Olmalı!

0
124

Eski alışkanlıklarımdan olan “körfezde balık tutma” hevesimi dostlarımla birlikte yeniden yaşamak istedim. Bu yüzden de eski günlerin anısına bir de tekne sahibi oldum. Tekneyi balık malzemeleriyle donattıktan sonra özgürce körfezimizin sularına doğru yelken açtım. Balığa çıkmadan önce ne kadar iştahlıydım aslında! ‘Şimdi balıkları tutar, sepetlere doldurur, evin yolunu tutarım’ hevesiyle çıktığım yolda heveslerim kursağımda kaldı. Teknemin yanı yönü denizanası idi…

Gelen balıkların geneli, şu hani 2008 yılında körfezimize sakince gelen kırmızı balıklar daha olta dibe inmeden saldırıya geçti. Derken “balon balığı” denilen mahlûkatlar saldırıya geçti. Korkumuzdan onları elleyemedik bile. Bu istilacı balıklardan kurtulmak için devamlı yer değiştirdik ama her değiştirdiğimiz yerlerde yine onların yoğun baskısıyla karşılaştık durduk.

Aile dostlarımızın hepsinde sonsuz bir balık tutma heyecanı vardı. Güldük, gülüştük ve denizin kırk kulaç açığında rast gele nidalarıyla oltaları salladık, salladıkça sinirden bizde sallandık. Balık tutmayı bir nevi spor olarak gördüğümden kendi kendime söylendim. “Aman balık tutmasak da olur” dedim.

Kendime yetecek bir teknem ve malzemelerim olduğu halde arkadaşlarla birlikte balık avına çıkmak bende anlaşılmaz derecede zevkli olur. Tantana, yalan-dolan gırla gider ve vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Hele şu çok ‘ben bilirim’ciler var ya her balık seferinde benim beynimi allak bullak ederler.

Geçenlerde hanım bana “Ya denize balığa çık ya da git balıkhaneden balık al” dediğinde, kendi kendime bir müddet düşündüm durdum. Çok değil bundan yirmi sene evvel, haftanın beş günü evde balık pişerdi. Pişmediği gün gözlerim sofrada balık arar dururdu. Şimdi balık-malık hak getire! Bundan on beş sene evvel; teknede tutacağımız balıklara yem olarak kullandığımız. İşkarmo, Sardalye bugünlerde balıkların şahı olmuş. O da onları tezgâhta bulabilirsen çok şanslısın. Geçen bu on beş sene de ne oldu da balık denen meretten uzaklaştık?

Balıkhanede tezgâh işleten arkadaşları yıllardır tanırım. Onlarla sohbetlerim hala devam eder. Tezgâhlarını süsleyen balıkların geneli besleme dediğimiz balıklarla dolu. Onlara balığımızla ilgili soru sorduğumda biri değil hepsi dertli! Açıkçası bunalım takılıyorlar. Şu günlerde av yasağı başladı ne yazar. Körfezin tüm balıkları daha küçücükken ağlara takılıp telef oluyor. Av mevsiminde körfezin enine ve boyuna dizilen büyük balıkçı tekneleri körfezin dibini tarak gibi tarıyor ve balık neslini ikame ettirecek yavru balıklar bu ağların içinde ortalıktan kayboluyor. Bizleri balık zevkinden eden şu 2008 balığı var ya tam bir bela!

Buna neden 2008 balığı dendiğine gelince… O yıllarda kızıl denizden İskenderun Körfezine yerleşen kırmızı kemikli bir balık… Bu balığın en etkin özelliği canavar bir balık olmasıdır. İskenderun Körfezinin yerli balığı olan kaya, çipura, mezgit ve barbunyanın yumurtalarını yediği ve bu türlerin geleceğini tehdit ettiği biliniyor. Yerli balıklar körfezimizden son on yıl boyunca kayboldu. 2008 balığı körfezin her yerinde milyonlarca var ve gittikçe de çoğalıyor. Dar gelirli vatandaşlarımız deniz balığına hasret. Anlayacağınız yenmek istenen kaya, lüfer, dil, barbunya ve benzeri balıklardan tezgâhları süsleyenler var ise alıcılar onlara şöyle göz ucuyla bakıp gidiyor.

Bir zamanlar barikatçıların oltalarına yem olarak kullandığı işkarmo yani gümüş balığı, fiyatları konusunda tam manasıyla nazlı gelin. Tam bir balık hastasıyım ama kendime ayırdığım koskoca bir gün sonunda sepetlerimizde 2008 ve balon balığından başka bir balık yok. Tesadüfî çipura yakalandığında teknedekiler bayram yapıyor.

Kıyıya dönüşümüz tam bir curcuna. Meraklı vatandaşlar soruyor; “Ne oldu ya sabahtan beri denizdesiniz yalnızca bunlarımı yakaladınız…” dediklerinde, sinir krizi geçirmemek elde değil. Çünkü onlara şöyle kasıla-kasıla gösterebileceğiniz balıklar yok sepetimizde. Tabi tüm bu gelişmeler bir yana da gerçekten koskoca İskenderun Körfezinde balığın bölgemizde tükenmişliği söz konusu! Peki, bunlara sebep ne? Neden körfeze balık girmiyor? Yumurta bırakmak için girse de hemen körfezi terk ediyor. Sebep çevre kirliliği mi? Körfeze nereden geldiği belli olmayan yabancı kökenli balıklar mı?

On beş yıl evvel balık boldu. Yirmi yıl sonra balık tükendi. Sebebi araştırılmalı kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Artık bizimde bir üniversitemiz var. İSTE, bu durumlara sessiz kalmamalı! İskenderun Kaymakamımız Sn. Hacı Hasan Özyiğit, Su Ürünleri Fakültesi, İskenderun Deniz Ticaret Odası, Sahil Güvenlik, Liman Başkanlığı bu işin derinlemesine iş birliği içerisinde araştırma içerisinde olmalı!

İskenderun Balıkçı Barınağının da akıbeti meçhul! Şehrin ortasında istenmeyen görüntüler mevcut. Madenli balıkçı barınağı ise çok ayrı bir beklenti konumunda! Tekneler oraya gitmeye korkuyor. Sebep arandığında ise mevcut projenin bölgeye uygunsuzluğundan söz konusu ediliyor. Nasıl yapıldı neye göre yapıldı bu barınak oda meçhuliyetini koruyor.

Dünyanın en özenli körfezine sahibiz ama çok yalnızız!. Arsuz yoluna yapılan ”T” dalga kıranlar yoğun dalgalardan dolayı tahrip olmuş vaziyette. Güzel havalarda vatandaşlarımız kıyı balıkçılığı için mendirekler üzerinde ayrık kayaları atlayarak balık tutmaya ve yüzmeye çalışıyor. Her an tehlikeli bir durumla karşı karşıyalar! Hatay Valimiz Sn. Erdal Ata her zaman İskenderun’umuza gelip gidiyor. Balıkçı barınaklarımızın geleceği ile ilgili yaklaşımlarına ihtiyacımız var! Koskoca İskenderun Körfezinde balık yokluğu var!!. Peki nereye gitti bu yerli balıklarımız?

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here