Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Bugünlerde yazı yazacak zaman ve aklı bulamıyorum maalesef… Bu yüzden yine bir hikaye olacak bugün dağarcığımda… Yusuf ile Züleyha aşkını anlatan geçenlerde ödev olarak hazırladığım bir deneme yazısını paylaşmak istiyorum…
& & & & &
Züleyha’nın Yusuf Aşkı
Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı Kuran Kerim’de Yusuf süresinde kısaların en güzeli diye geçer. Biz Kuran-ı Kerimim den alıntılarla Züleyha’nın Yusuf’a olan karşılıksız aşkını irdelemeye çalışılacağımız için. Allah adı ile başlamak gerekir diye düşünüyorum.
Ve rahman ve rahim olan Allah adı ile başlıyoruz. Yusuf süresi Kuran–ı Kerim’in 12 süresidir 111 ayettir. Yusuf süresinde Hz. Yusuf’u ve yaşadığı çağı öğrenmek mümkün zaten sürenin tamamına yakını ondan söz eder. Yusuf, Hz. Yakub’un küçük oğludur.
Yûsuf u Züleyhâ hikâyesi, Tevrat ve Zebur’da da anlatılır. Bu anlatırlar birleştirilip ve eklentilerle gerek Arap ve Fars edebiyatlarında gerekse Türk edebiyatında manzum ve mensur olarak yüzyıllar boyu işlenmiş, her tabakadan halk tarafından zevkle okunmuş ve dinlenmiştir. Yûsuf u Züleyhâ mesnevilerinde aynı zamanda bir peygamberin hayatı anlatıldığı için bu konuyu işleyen şairler de temelde Kur’ân’da anlatılan şekle bağlı kalmışlar, çeşitli tefsirlerde ve değişik dini kaynaklarda ileri sürülen bilgi ve düşüncelerden de yararlanarak bir takım motifler eklemişlerdir. Böylece bilinen belli bir konuyu işleyen şâirler onu zenginleştirerek ifade kabiliyetleri ve hayal güçleri nispetinde başarılı olmuş, takdir görmüşlerdir.
Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı çoğu zaman karşılıklı gibi lanse edilip değişik şairlerce değişik yorumlansa da. Bizim Kuran-ı Kerim’den öğrendiğimiz öyküde ve bizim düşüncemize göre.
Züleyha’nın aşkı önce güzele duyulan bir aşktı. Yusuf esir tacirlerinden satın alınıp getirildiğinde saraya, güzelliği girdiği ortamı aydınlatıyordu zekası ile birlikte. Züleyh’a önce onu sevdi. Sonra büyüdü güzelliği ve zekası onunla birlikte büyürken Züleyha’nın sevgisi de aşka döndü. Ancak duyduğu aşkın ne olduğunun bilmiyordu. Bir tutku da olabilirdi bu, en güzele sahip olma tutkusu.
“And olsun onu elde edeceğim” derken aslında belki buydu kastı. Nasıl bir aşka tuluğunun ayrımda değildi. Ve kadınca içgüdüleri ile eşine ve hatta şehir halkına onu bu konuda çeşitli şeklerde yerdikleri küçümsedikleri halde göğüs germişti. Tutkudan sıyrılırken aşkına sahip çıkacak cesareti göstermesi buna kanıttı…
Hatta onu kınayan kadınlara ne için onu kınadıklarını göstermek için. Evine davet etmiş ve ellerine birer bıçak vererek Yusuf’u içeri almış. Yusuf’u görenler ellerini kesmişlerdir. Çünkü gördükleri insanüstü bir şeydi. Onlar ve Züleyha bu güzelliğin yorumunu yapabilecek olgunlukta değillerdi aslıda. Buna rağmen “haşa beşer olamaz bu güzellik” demişleri.
Ve Yusuf, kadınların düzeni dedikleri bu düzenden kurtulmak için zindan hayatını tercih eder. O zindanda günlerini geçirirken Züleyha nın aşkı da yön değiştirmiştir. Önce sevgi sonra tutku sonra aşk olan bu duygu şimdi “ateşti” sahibini yakan. Ve o kadar yandı ki kendine ağırlık verecek bütün dünya nimetlerinden vazgeçti. Sahip olduğu zenginliği terk etti. Maldan mülkten kurtuldu. Sıradan bir kadın oldu… Ve Yusuf’un bir tek kokusu bile yeter artık ona. Züleyha’nın aşkını gerçek anlamda ‘hamdım piştim yandım’ üçlemesi ile düşünebiliriz.
Bu konuda mesnevide ve birçok yerde değişik yorumlar olmasına karşın bizce doğru olan yorum budur. Züleyha’nın aşkı beşer aşkı iken yaratanın aşkına döner. Çünkü yaratana varabilmek için bazı yolardan geçmek gerekir. Ve Züleyha o yolardan tek tek geçerek aşkını bulur. Ve Yusuf ona Cebrail a.s mın getirdiği evlenme teklifini bildirdiğinde hiç etkilenmez ve teklifi kabul etmez. Çünkü o artık başka bir aşkla erimektedir. Yusuf’un görünmeyen suretine aşıktır o. Ve ona evlenerek ihanet edemezdi. Yusuf Züleyha ila karşılaşmadan önce hazine reisi iken, Zamanın hükümdarı ve eşi tarafından çoktan evlendirilmiş ve çocuğa olmuştu.
Birçok yerde Yusuf’u n Züleyha ile evlendiği anlatılsa da aslına Yusuf onunla evlenmedi. Züleyha istemedi çünkü… Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı aslında yaratana olan aşktı bunu anladığı zaman pişmiş ve yanmıştı bu yüzden bu öykünün diğer aşk öykülerinden değişik bir tarafı vardır. Ancak Leyla ile Mecnun hikayesinde bu öyküyle bir benzerlik vardır.
Birbirlerinin aşkıyla yanıp tutuşan Leyla ve Mecnun buluştuklarında Mecnun Leyla ile evlenmek istemişti çünkü aşık olduğu onun yalnızca onun gördüğü tarafıydı. Oysa gerçek aşkı yaradana duyulan aşka dönmüştü. Tanrı’ya ulaşmak beşer aşkından geçmek gerekmemektedir.
Bu öyküde Züleyha’nın Yusuf’a duyduğu aşk bende önce nefret uyandırmıştı. Evli bir kadının beslemesine duyduğu bedensel aşk insanı kızdırıyor. Sonra acıma duymuştum aşkına inanmaya başlamıştım sonra her şeyi karşısına alıp malından mülkünden ve onu dünyaya bağlayan bütün her şeyden uzaklaşıp da yalnızca aşkla erimesi saygıların en büyüğünü taşımıştı içime. Bu yüzden bu öyküyü çok severim… Yase
Günün Şiiri
Akdeniz Yaraşıyor Sana
Akdeniz yaraşıyor sana
Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun
Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında
Hiç dinmiyor motorların gürültüsü
Köpekler havlıyor uzaktan
Demin çocuk ağladı
Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine
Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir
Denizi tokmaklıyor balıkçılar
Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak
O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği
Hayatta yattık dün gece
Üstümüzde meltem
Kekik kokuyor ellerim hala
Senle yatmadım sanki
Dağları dolaştım
Ben senden öğrendim deniz yazmayı
Elimden düşmüyor mavi kalem
Bir tirandil çıkar gibi sefere
Okula gidiyor öğretmenim
Ben de ardından açılıyorum
Bir poyraz çizip deftere
Bir ada var sırf ebabil
Dönüyor dönüyor başımda
Senle yaşadığım günler
Gümüş bir çevre oldu ömrüm
Değince güneşine
Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını
Gözlerim kamaşınca senden
Ölüm belki sularından kaçırdığım
O loş suda yıkanmaktır
Durdukça yosundan yeşil
Kulaç attıkça mavi
Ben düzde sanırdım yıkıntım
Örenim alkolik asarım
Mutun doruğundaymışım meğer
Senle çıkınca anladım
Eski Yunan atları var hani
Yeleleri bükümlü
Gün inerken de öyle
Ağaçtan izdüşümleriyle
Yürüyor Balan tepeleri
Yürüyor bölük bölük can
Toplu bir güzelliğe doğru
Kadınım Yaraşıyorsun sen Akdeniz’e
Can YÜCEL
Günün Fıkrası
Kırk Yıllık Sirke
Bir Arkadaşı Nasrettin Hoca‘ya sormuş; “Hocam sizde kırk yıllık sirke varmış…” Nasrettin Hoca da: “Var” demiş… Arkadaşı: “Biraz versene ilaç yapacağım” demiş… Nasrettin Hoca: “Her isteyene verseydim o sirke kırk yıl durur muydu sence?” demiş…
Günün Sözü
Yalanın dostu, gerçeğin düşmanı çoktur.
D.GIRARDIN
Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.
Bernard Shaw
Akıllı görünme çabası, çoğu zaman akıllı olmayı engeller.
La Rochefoucauld