Yaşamak İçin Bir Kaç Ufak Neden

0
110

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Kaç günden beri devam eden sıcaklar bugün nihayet azaldı gibi yani şu anda serin bir rüzgar esiyor oysa gece bir tek dal bile kıpırdamıyordu yerinden. Ve biz kardeşimle yine yürüyüşümüzden ödün vermedik. Çok şükür ki yol üzerindeki incir ağaçlarında incirlerde olgunlaşmış. Valla bu kez hiç sıkılmadan daldık ağaçlara ama ne ganimet topladık anlatamam. Yani bu memleketin en güzel tarafı bu ya…

Aç çık sokağa muhakkak doyarak dönersin; terk edilmiş köhne evlerin sokağa taşan bakımsız ağaçları meyve dolu, herkese yeter hem de iç rahatlığıyla yiyebilirsiniz çünkü sahipsiz. Zaten bizde bu yüzden dalıyoruz ancak bizden sonra gelecekler içinde olgunlaşmış incirlerin hepsini kopartmıyoruz. Ama dün valla herkese yeter derecede olduğu için kardeşim ceplerini doldurdu bendenizde hiç ses etmedim.   Sonra ganimetimizi bir mimarlık binasının çimlerle kaplı kenar duvarına oturup bir sana bir bana paylaşıp güle eğlene bir güzel yedik.

İncir yemenin bir inceliği var onu da söyleyelim. Bilirsiniz aynı ağaçta bile olsa incirlerin tadı değişik olabilir bu yüzden önce soyduğumuz incirlerin -tadına bakıyoruz- o harikaysa yemiyoruz bir köşeye koyuyoruz sonra diğerlerini paylaşıyoruz en sonunda ayırdığımız o inciri yiyoruz. Valla öneriyorum sonunda yüzünüz ekşimez böylece. Ve tabi sonra Allah razı olsun yapanlardan sel sebil çeşmeler var. Hop orada bir güzel elimizi yüzümüzü yıkayıp, suyumuzu da içtikten sonra yolumuza devam ediyoruz ve dünyanın bütün dertlerinden birkaç saatliğine uzaklaşmış oluyoruz.

Valla bu güzel zamanlar hayatı yaşanır kılıyor. Ve biz sonunda evin yolunu tuttuğumuzda güneş kaçmış, gece basmış oluyor. Bizde yorgunluktan nefes nefese aslında bu kadar sıcak olmadığında hiç nefes nefese kalmıyoruz ama dün resmen oflaya puflaya döndük, ayaklarımız zonkluyordu. Kolay değil iki saatten çok yürüyoruz bazen. Ve bizim sokağa gelince siteye kadar olan yol 10 dakika ve o on dakikada kan ter içinde kalıyoruz çünkü hava orada iyice kesiyor. Havuz yolunu kullanıyoruz ve biz eve dönerken insanlar evden çıkıyor bölük bölük allı pullu parfümlü gazinoya gidiyor.

Biz terler üzerimizden süzülürken onların o freş hali ile tam bir tezat oluşturuyor. Nihayet duş sonrası koyu bir kahve ile kendimizi ödüllendiriyoruz ve balkonda ilk sekizin de olan ayın, kalenin arkasına çekilirken ki halini izleyerek bir yaprak kıpırdamıyor diye söyleniyoruz. Yani dünkü yürüyüşümüz böyleydi. Bakalım bugün ne olacak, kardeşim ayaklarımızı eskittik valla diyor. Bugün site içinde mi turlayalım? Bakalım dedim ama kendi kendime çok gülüyorum valla. Ve bu kendi kendine gülen bendenizi çok seviyorum.

Ve sevgili okuyucularım neden kendimi seviyorum biliyor musunuz? Çünkü yalnızca eğlenmiyorum çünkü üretiyorum, çalışıyorum hem de çok… Ve okuyorum ve ürettiğimi önümde görünce çok seviniyorum. İşte yaşamak için güzel birkaç neden. Ve şimdi kalkıp başka bir işle uğraşmam gerekiyor izninizle… Şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım, hep birlikte, ayrımsız, gayrımsız her zaman. Yase

& & & & &

Senin Bir Gözyaşı Şişen Yok Mu?

1993’lerin baharıydı, bir tarih hazinesi olan yurdumuzun güzel köşelerinden birini görmek için yola çıktık. Ahlat, her adımında bir sanat eseri yükselen bu şirin ilçe baharın yeşilliğiyle daha da bir şirinleşmiş, güzelleşmişti. İlk olarak orada rastlamıştım bu kavrama ve beni çok etkilemişti; “Göz Yaşı Şişesi”. Neydi bu göz yaşı şişesi ne işe yarardı? Sorduk soruşturduk bilenlerden öğrendik.

Hikayesi ilginç ve düşündürücüydü. Anneler, eşler, nişanlılar hasret kaldıkları çocukları, eşleri, nişanlıları ölen yakınları için ağladıkları zaman gözyaşlarını bu şişelere akıtıp bu şişeler de topluyorlarmış. Daha sonra da kavuştuklarında kendilerine hediye ediyorlarmış. Ve hediye edilen bu gözyaşları değerli bir mücevher gibi saklanıyormuş.

Ağlayabilmek doya, doya birisi için gözyaşı dökebilmek bir dost için bir eş bir evlat için hasretle dolu yüreğin bir haykırışını dile getirmek değil mi?

Ya bugün kaçımız her şeyin menfaate dayandığı şu dünyada birbirimiz için gerçekten ağlayabiliyoruz. Gerçekten diyorum, çünkü timsahlarda avını yakalayıp yerken gözyaşı döküyormuş. Bahsettiğim bu tür gözyaşı değil sevgiyle, hasretle, muhabbetle dökülmüş iki damla da olsa yürekten kopup gelen gözyaşları…

Ağlamak insanın yüreğini yumuşatır. Yüreğindeki kötü duyguları bahar selinin toprağı yıkayıp temizlediği gibi temizler. Hadi o zaman birer gözyaşı şişesi de sizin olsun insanların acılarını sıkıntılarını paylaşalım. Hiç yapacağımız bir şey yoksa hiç olmazsa birkaç damla gözyaşı dökebilelim. Gözyaşı şişesinde biriktirelim kendimizden başkaları için ne kadar ağlayabiliyoruz.

Yoksa göğüs kafesimizde yürek yerine bir taş mı taşıyoruz. Açlık ve yoksulluk içerisinde kıvrananlar varken, eğlenceler düzenleyip peçete savuran, tabak kıranlar, milyarlık şampanyalar patlatanlar birer gözyaşı şişesi de siz alın belki insanlığınızı hatırlar da ağlarsınız.

Günün Şiiri

Tut Ellerimden

Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden.

Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.

Birleşmek üzeredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.

Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.

Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.

Şüphe, başlangıçtır, karar, nihayet
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.
Abdurrahim KARAKOÇ

Biraz da Kitaplar Seni Okusun

Canlı bir kitapsın, yazarı Mevlâ
Açık dur, kitaplar seni okusun.
Yüzünde şavklansın nazarı Mevlâ
Eğilsin mehtaplar seni okusun.

Kasırga ol, döne döne zikir et
Her nefese on bin misli şükür et
Şüphe burgacında Hakkı fikir et
Uyansın girdaplar seni okusun.

Erisin geceler gündüze gel ki
Kalmasın tek engel bir düze gel ki
Secdede Rabb’inle yüz yüze gel ki
Minberler, mihraplar seni okusun.

Ezel’in, ebet’in şifresi sende
Menfinin, müspetin şifresi sende
Çözülsen de olur, çözülmesen de
Sorular, cevaplar seni okusun.

Aşktan, estetikten, ahenkten yana
Şiir, resim, müzik imrensin sana
Camiler, sebiller gelsin lisana
Hayırlar, sevaplar seni okusun.

Bedenin coğrafya, tarihtir dünün
Ayrı ayrı sayfa saatin, günün
Dört kapısı açık dursun gönlünün
Âlimler, erbablar seni okusun.

Nefret boşta kalsın, aşk ile dol da
Işık, kılavuz ol gittiğin yolda
Kurandan feyz alan bir mektup ol da
Yazdığın kitaplar seni okusun.
Abdurrahim KARAKOÇ

Günün Sözü

İnsan ancak anladığı şeyleri duyar.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here