Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yağmurlu güzel bir sabah valla bu sabah her ne kadar bazı şeyleri kafaya takmış olarak uyanmış olsam da ve gerçekten dokunsan isyanım yeri göğü sarsacak olsa da kendimi güzel bir sabahta güzel hissediyorum işte bu kadar. Dilerim sizde böylesinizdir; İsyankâr ama güzelliğin ayrımında. Mevlana ne demiş; “İsyanlardayım dedi. Hayır imtihanlardaydı. Fark etseydi kurtulacaktı.” İşte bütün giz burada- fark etmek ve fark ettiğimiz için ki günün güzelliğini isyanımıza ezdirmedik.
Günün güzelliği yalnız yağmurdan değil kuşkusuz, yağmurun sokağımızdaki görüntüsüne gerçekçi bir bakışla bakarsanız gerçek bir rezalet! Ve günün güzelliği bu yüzden yalan olur! Okul yolu ve sular birikmiş her zamanki gibi araçlar suları maşallah yara yara geçerken asla kaldırımdaki çocukları düşünmüyorlar; çocuklarını okula götüren anneleri babaları da, ki onlarda kaldırıma çıkmak istiyorlar ancak kaldırımlar yine işgal altında park etmiş araçlar sayesinde. Valla bunu bir türlü anlamıyorum. Adamlar milyonlarca para verip araç alıyorlar tatil günlerinde ailelerine ayırmadıkları zamanı onlara ayırıyorlar ve bir park alanına beş lira ödememek için kamu malı olan kaldırımlara, yol kenarlarına park ediyorlar nasıl bir mantık bu?
Neyse yani demek istediğim etrafta isyan ettirecek çokkkk şey varken günün güzelliğinden söz etmek azıcık safdillik olmasına rağmen biz yine de güzelliğinden söz edeceğiz. Bir defa gözlerim yaşardı, dün sahilde yürüyordum, bir araç yaya kaldırımında durup yol verdi??? Olacak şey değil, acayip sevindim “ne güzel” dedim. “Nihayet medenileşiyoruz azıcık ha.” Ama bugün öğrendim ki zorunlu olmuş. Yetkililerin nihayet akıllarına gelmiş, sevinelim mi ağlayalım mı bilemedik. Ama güzellik üzerine kurduk ya yazımızı, hadi hayırlısı güzel olmuş işte ne diyelim yani? İnşallah devamı gelsin. Ve tabi güzellik demişken CHP ve AKP İskenderun belediye başkan adaylarının samimi kucaklaşmaları ve selamlaşmaları, birbirlerine başarılar dilemeleri özlenen güzelliklerin en güzeli bence ve güne güzelliği veren bu oldu bendeniz için.
Ne de olsa iki adayda güçlü, kültürlü ve adam gibi adamlar onlardan başka bir şey beklenmezdi zaten. Ve hangisi kazanırsa kazansın İskenderun için elinden gelenden çoğunu yapacağına inancım tam. Dilerim bu dostluk havası sürsün. Diğer parti adaylarını tanımıyorum ve haksızlık yapmak istemem. Onları tanıyınca izlenimlerimi aktaracağım. Ancak bendeniz için önemli olan partizanlık değil, insanlık, adalet, şeffaflık, hak, hukuk… Özellikle hak ve hukuk en korktuğum iki şey, hak yemenin vebali çok büyük çünkü.
Ve sevgili okuyucularım yağmur devam ediyor, camlara ufak ufak çarpıp yüreğime işliyor. Aşığım yağmura ne yapayım etraf çamur deryası olsa da. Aptal araçlar üstüme başıma su sıçratsa da. Yazıma noktayı koyduğum an sokaktayım, şemsiyemi, yağmurluğumu alıp yürüyüşe çıkacağım hala davetsiz misafirlerim bende oldukları halde. Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım her zamanki gibi ayrımsız gayrımsız, hep birlikte. Yase
& & & & &
Mermer Yontucusu
Bir zamanlar dağda kızgın güneşin altında mermer taşarlını yontmaktan bezmiş bir mermer yontucusu varmış. “bu hayattan bıktım artık devamlı mermer yonmaktan öldüm artık, üstelik bu yakıcı güneş; onun yerinde olmayı ne kadar isterdim orada yükseklerde her şeye hakim olacaktım ışınlarımla etrafı aydınlatacaktım” diye söylenir dururmuş yontucu. Bir mucize eseri olarak dileği kabul olmuş ve yontucu o an güneş olmuş. Dileği kabul olduğu için çok mutluymuş, fakat tam ışınlarını etrafa yaymaya hazırlandığı sırda, ışınlarının bulutlar tarafından engellendiğini fark etmiş.” Basit bulutlar benim ışınlarımı kesecek kadar kuvvetli olduklarına göre benim güneş olmam neye yarar! Diye isyan etmiş. “mademki bulutlar güneşten daha kudretli bulut olmayı tercih ederim” demiş. şikayet bu ya, hemen bulut oluvermiş. dünyanın üzerinde uçmaya başlamış, oradan oraya koşuşurken ,yağmur yağdırırken birden bire rüzgar çıkmış ve bulutları dağıtıvermiş. “Aaa rüzgar geldi ve beni dağıttı. Demek ki en kuvvetlisi o öyleyse ben rüzgar olmak istiyorum. Diye karar vermiş. Böylece dünyanın üzerinde esip duran, fırtınalar ve tayfunlar meydan getiren rüzgar olmuş, ama birden bire önünde kocaman bir duvarın kendisine mani olduğunu görmüş. Çok yüksek ve çok sağlam bir duvar olduğunu zannetmiş önce ama sonra bir dağ olduğunu anlamış. “basit bir dağ beni durdurmaya yetiğine göre benim rüzgâr olmam neye yarar derken, bir anda dağ oluvermiş. O zaman bir şeyin ona durmadan vurduğunu hissetmiş kendinden daha güçlü olan şeyin ve onu içinden oyan şeyin ne olabileceğini düşünürken bir mermer yontucusu görmüş.
Günün Şiiri
Gece
Titreyen ellerimle penceremi
Açtım afaki leyle karşı… Yine
Gecenin gölgeden manazırına
İmtizac eylemiş nücumü bahar…
Sihri eb`at içinde şimdi gümüş
Bir sehap andıran miyah uyumuş..
Kalbi seydayıleyl olan rüzgar
Esiyor gölgelerde velvelekar…
Ah o bir aşkı bi-tenahi mi
Geceden, tudeimanazırdan
Yükselen raseihumarü buhar?
Sanki hulyayıvaslamüstağrak
Sebi bir itri hisle doldurarak
Dolaşan, titreşen kadınlardı…
Sanki bir savtigaibümühtez
Kalbe bir aşkı bi-vefa yetmez
‘Seviniz, muttasıl sevin! ‘ derdi
Ahmet HAŞİM
Geldin
Bir gün
Akşamın ölgün
Duran o namütenahi ziya denizlerine
Gark olan eşcar,
Gark olan ovalar
Oluyorken sükut ü hüzne makar
Geldin alam-ı kalbi teskine
Ey şebabın hayal-ı cavidi,
O melul akşamın havası kadar
Gelişin bir sükun-ı saridi…
Ahmet HAŞİM
Karanlık
Aşkın bu karanlık gecesinde
Bülbül yine vahşi müterennim
Mecnûn’u terk etti mi Leylâ?
Vahşî sesi firkat sesi sandım.
Aşkın bu karanlık gecesinde,
Hicrânımı duydum, seni andım,
Firkatzede bülbül gibi yandım
Ahmet HAŞİM
Süvari
Şu bakır zirvelerin ardından
Bir süvari geliyor kan rengi.
Başlıyor şimdi malül akşamda
Son ışıklarla bulutlar cengi.
Bir bakır tasta alev şimdi havuz
Suya saplandı kızıl mızraklar.
Açılıp kıvranarak göklerde
Uçuyor parçalanan bayraklar
Ahmet HAŞİM
Ağaç
Gün bitti. Agactanes`e söndü.
Yaprak ates oldu, kus da yakut;
Yaprakla kusun pariltisindan
Havzun suyu erguvana döndü
Bir Günün Sonunda Arzu
Yorgun gözümün halklarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi…sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema: Kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Ahmet HAŞİM
Akşam Yine Toplandı Derinde
Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havuz üzerinde,
Mehtab, kemer taze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yıldızlar, onun gülüdür elinde
Ahmet HAŞİM
Bahçe
Bir Acem bahçesi, bir seccade
Dolduran havzı ateşten bade.
Ne kadar gamlı bu akşam vakti
Bakışın benzemiyor mutade.
Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış üstündeki kuşlar yâda.
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada.
Ahmet HAŞİM
Günün Fıkrası
Şoförsüz Gidiyor
Temel ile Dursun iki katlı otobüsle seyahat ediyordu. Üst kattaki Temel bir ara cep telefonunu çıkardı ve alt kattaki Dursun’u aradı; “Tursun, orada durum nasıl?” “Hüç… Bizim şoför uyumuş, otobüs öylece gidiyor.”
Temel: “O da bir şey mi? Bizim katta hiç şoför yok. Otobüs şoförsüz gidiyor.”
Günün Sözü
Adaletin hakim olduğu yerde, silahın yeri yoktur.
J.Amyot
Adaletin kılıcı ile vuran kol, ne kadar zayıf olursa olsun, gene kuvvetlidir.
John Webster
Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir.
Pascal