Ve Yine Şehit Haberleri ile Sevincimiz Yarım, Gülümsememiz Donmuş Yüzümüzde! Midemizde Demirden Bir Yumruk, Soluğumuz Tıkalı

0
73

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün CHP Cumhurbaşkanı adayı Sayın Muharrem İnce Hatay’ı adeta salladı. Tabi yalnız Hatay değil Türkiye’nin her tarafından buna benzer görüntüler geliyor. Tahminlere göre ki birçok yerde söyleniyor ilk seçimlerde seçilme olasılığı çok yüksekmiş! Keşke öyle olsa, zaman ve paradan tasarruf edebilirdi belki ülke.

Ve seçim çalışmaları hızla sürerken şehit haberleri bir, iki, üç gelmeye devam ediyor. Sürekli yüreğimiz kırık sürekli yüreğimiz ağrılı, gülümsememiz yarım, sevincimiz kursağımızda düğümdendi.

Daha çocuk yaşta hayata gülümseyerek bakan şehit olmuş Mehmetçiklerin evine ateş düştü. Ulusça içimiz yanıyor. Mekânları cennet olsun. Allah sabır versin ailelerine ve hepimize bunca acıyı kaldırmak için sabır ve akıl dileniyoruz ondan.

& & & & &

Ve Yine ve Her Zaman “Önce Üslup”

Ah yine rahmet göndereceğim sevgili İsmail Cem hocaya “önce üslup” dediği için. Üslubumuzun bu kadar yerle bir olduğu bir zamana hiç tanık olmadık diye düşünüyorum ya da her duyduğumuz bir diğerini unutturacak güçte olduğu için hep yeni kalıyor.

Ve bu son günlerde duyduklarımızdan şaşkın ve aptallaşmış durumlarındayız, inanılmayacak şeyler yaşıyoruz. Ve bu seçimlerde, aklımızı başımıza devşirmez, hala küskün, sen-ben davası gütmeye devam edersek başımıza geleceklerden şikâyet etmek için de hakkımız kalmayacak.

Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte her zaman el ele yürek yüreğe. Her türlü ayrım gayrıma inat sevgili okuyucularım… Yase

& & & & &

Fincan Takımı

Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: “Eski gazeteniz var mı bayan?” Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. “İçeri girin de, size kakao yapayım” dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı.

Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu…

Erkek çocuğu bana döndü “Bayan, siz zengin misiniz?” diye sordu. Zengin mi? “Yo hayır!” diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve “Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım” dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı.

Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi… Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri, halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur unutuveririm ne denli zengin olduğumu…

& & & & &

Düşündüren Cevaplar

LÂF

Lâfı uzatanlara ne yapmak lâzım diye Farabî’ye sormuşlar, şöyle demiş:Uzun konuşanı kısa dinlemeli.

EDEPSIZ

Cenap Sehabeddin’e: “Şu edepsize neden bir tokat vurmadın?” dediklerinde, şu cevabi vermiş: “Eldivenim yoktu, iğrendim.”

ELBISE

İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi’nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü vardır. Davetten çıkınca bir gazeteci sorar: “Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi?” Gandi, hiç aldırmadan cevap verir: “Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.”

SIPA

Köylü, yeni doğan bir sıpayı kucağına almış evine dönerken, iki ortaokul öğrencisi kendisine takılır ve: “Hayrola amca” derler. “Oğlunu nereye götürüyorsun böyle?” Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir: “Gittiğiniz okula kaydını yaptıracağım.”

VAPUR

Necip Fazil Kisakürek vapurla Karaköy’e geçerken, yanına biri yaklaşıp: “Üstat” diye sormuş. “Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik.” Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan: “Ne diye vapura bindin ki” cevabını vermiş. “Yüzerek geçsene karşıya”

KULAK

Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü olan Galile’ye hasımlarından biri: “Üstat, kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi?” Galile: “Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler de bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?”

MEZAR

Amerikalı işadamı, Çinliyle alay ederek sormuş: “Mezarlarınıza koyduğunuz pirinçleri, ölüleriniz ne zaman yiyecek?” Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş: “Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.”

NAPOLYON

Vaktiyle Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon Bonapart’i bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek: “Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz” gibi fikirler yürütmeye başlayınca, Napolyon; “Evet demiş, onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.”

BAYTAR

Bir toplantıda, zamane gençlerinden biri güya M. Âkif’i küçük düşürmeye çalışıp: “Afedersiniz, siz baytar mısınız?” demiş. M. Âkif hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş: “Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?”

YAMA

İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral, bunları görünce dayanamayıp: “Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?” diye sorunca, İncili Çavuş: “Osmanlılar, adama göre adam gönderirler” cevabını vermiş. “Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.”

Günün Şiiri

Açılır Kapılar

Alır seni korum damla, damla

suyuma, ekmeğime, aşıma,

kaygıma, sevincime, acıma,

umuduma, sabrıma, gücüme

 

Alır seni bölerim parça, parça,

dağıtırım topraklara, denizlere, geceye,

Açılır her sabah kapılar gözlerinde,

girerim ışıltılı, yemyeşil bir bahçeye

Yazar: A.KADİR

Acıların Rengi

ey acılara tat veren güzellik

Yüreğimize hoş geldin

Geldin de

Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi

Artık ister dolu yağsın ömrümüze

İsterse kar

Biz ki bildikten sonra sevmeyi

Bütün sabahlar

Acı renginde olsa ne çıkar.

Adnan YÜCEL

Erimek

Erimek belirsizce her şeyde

Karışmak sulara yıldızlara

Sinmek kokusuna mor menevşenin

Yanmak damar, damar nefes, nefes

Yaşamak tükene, tükene.

Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

Müjde

Portakal kabuğundan

Kavun diliminden

Havalandı nakışlar

Avşar kiliminden.

Çılgın topukları üstünde

Sebepsiz sevincin

Adamın canı dostlara

Güzel haberler götürmek ister

Aksi gibi ne dost var meydanda

Ne de güzel haber

Bedri rahmi EYUBOĞLU

Günün Fıkrası

Deniz aşırı bir ülkede askerliğini yapmakta olan John bir gün sevgilisinden bir mektup alır. Sevgilisi artık ondan ayrılmak istediğini bildirmekte ve fotoğrafını geri göndermesini istemektedir. John çok kızar. Arkadaşlarından eski kız arkadaşlarının fotoğraflarını toplar hepsini bir araya koyup paket yapar ve sevgilisine gönderir. Pakete bir de not iliştirir; “Kusura bakma, hangisi olduğunu çıkaramadım lütfen kendi fotoğrafını al ve diğerlerini geri gönder!!!”

Günün Sözü

Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır.

Oscar Wilde

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here