Spor, Siyaset ve Anılar (1)

0
33

Değerli okurlarım, yaşam dediğimiz hadise kendiliğinden olmadı, buzdolabına konup çıkarılmadı. Önce dünyaya geldik, yaşadık ve gerçeği anladığımızda bir de baktık ki Kubbe-i Arz’la yer arasında milyar yıllık ahşap bir köprünün üzerindeyiz ve neresinde olduğumuz da hiç önemli değil ve de önemli olan geriye dönmeyecek olmamız. Bunu içimize sindirmiş olmamız.

En ilginç olanı da bu milyar yıllık ahşap köprünün her an yıkılacak olmasını bile kanıksamamız. Ne kadar ilginç değil mi?

Yine de hayat devam ediyor deyip yazılarımın, makalelerimin çeşnisiyle uzamasını umduğumuz o köprüdeki yürüyüşü kısıtlamadan yaşamaya bütün gücümüzle devam edelim.

Hanı sık-sık duyuyoruz ya ‘İnsanoğlunun ömrü şu kadar uzadı…’ Ve şua yaş olgunluk, şu yaş gençlik diyerek avuntuyla ömrümüz geçiyor. İnsanoğlunun yaşı Yaradan’ın yazdığı kadardır ve bildiğim kadarıyla eksilmez de artmaz da! Bu konuda ahkâm kesecek değilim.

Gerçekçi olmamız gerekirse, doksanı yakalamış ya da yüzü bulmuş bir fani sizce ne yapar? Bana göre, bir köşede oturur, önüne getirileni yar, televizyon izler ve çoğu zaman pinekler ve de erkenden uyur. Rüya bile göremez.

Bir fani uzun ömürlü olsa bile, iskeleti ne âlemde? Rahatsızlığı aylarca sürer ve herkesi rahatsız eder. Size dostça bir şey söyleyeyim mi? Kişinin bakışları değiştiğinde, torunları onu ciddiye almadığında, oturduğu yere yapıştığında; ne kadar yaşarsa yaşasın ona ‘Yaşamak’ denir mi?

Kendi adıma konuşuyorum. Fiziki gücümün bırakın sıfırlanmasını, azaldığında bile Cenab-ı Allah’tan ‘Hayırlı’ bir ölüm isterim.

Okurlarımın arzuları üzerine spor makalemize edebi girişimizi tamamladık ve şimdide attığımız başlığın içeriğine dönelim. Dünlerde ve bugünlerde anlattıklarım ve de yarınlarda da anlatacaklarım yaşanmış olaylardır ve o olayları da kendim bizzat yaşadım. Sizlere anlatırken mest oluyorum. Aynı zamanda gözlerimde yaşarmıyor değil.

Yaşadığım spor olaylarını anlatırken, kendime sorular soruyorum ve ‘Gerçekten bunları gördün mü? O insanlar tribünde miydi?’ falan… Melon şapka, papyon kravatla lacivert elbise! Hiç bu şekilde maça gelinir mi? Bayanlar, kürk mantolu ve güzellik salonlarından çıkmışlar gibi. Hiç bu şekilde maça gelinir mi?

Onların bulunduğu yerde insan komplekse giriyor ve bırakın taşkınlığı takım gol attığında ‘Gooolll’ diye bağıramıyorsun, ayıp olur diye…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here