Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Yoğun bir güne başladık “hayırlısı” diyelim, yayın yasağı var hiç girmeyelim. Gömelim başımızı kuma, hayatımızı yaşamaya devam edelim.
Ve bendeniz hayatımın en büyük hatalarından birini yapmışım asla ve katça “sehven” yaptım demeyeceğim. Biliyorsunuz bu söz moda! Yap, et, söyle sonra vah-vah sehven oldu. Yok, sehven demeyeceğim.
Klasikleri daha ilkokula giderken okumaya başlayan birisinin sehven oldu demeye hakkı yok. Evet, hatayı kardeşim fark etti ama sevgili okuyucularımdan çıt çıkmadı. Ya okumadılar yazıyı ya da ayrımına varmadılar hatanın ya da “boş ver gitsin” dediler. Valla ne derlerse desinler benim boğazıma sarıldı, Victor Hugo ve Emile Zola yüzyıllar öncesinden kalkıp gelerek… “Sen nasıl böyle bir hata yapabilirsin?” diyerek.
Nereden bilsinler ki bendinizin onlara olan aşkımı ve ikisini nerdeyse bir kişi gibi düşündüğümü. Ama bu da kurtarmaz. Hiç yan yolardan kendimi temize çıkarmaya çalışmayım yani. Aşağıdaki bilgilerde Victor Hugo var yukarıdaki yazıda Emile Zola.
Valla süperim ya. Bu hatayı yalnızca şuna bağlıyorum. Yazımı yazmadan önceki gece Emile Zola’nın ölümsüz eseri “Nana” adlı kitabını okuyordum. Ve beynim bendinize acımasız bir oyun oynadı. Kendimi gerçekten affedemiyorum. Hatalar insanlar içindir kuşkusuz ancak hatadan hataya da fark olmalı değil mi? Kendimi affedemiyorken kimseden de af dilenmiyorum.
Gelin üzerime istediğiniz şeyleri söyleyin “Aptal, dikkatsiz” gibi yani gerisini kabul etmem bilesiniz. Başımı kaldırsam ne olayım çünkü bunu hak ettim. Ama özür dilerim her iki muhteşem yazardan ve tabi okuyucularımdan “çıtınızı çıkarmamış olmanıza rağmen” keşke çıkarsaydınız ya.
Ve sevgili okuyucularım, sağlıkla, sevgiyle kalalım, hep birlikte ayrımsız gayrımsız. Yase
& & & & &
Emile Zola (1840-1902)
Yazar, romancı. Adı Natüralizm ile birlikte anılan Fransız yazar Emile Zola 1840 yılında Paris’te doğdu. Babası İtalyan asıllıydı ve mühendisti. Ancak babasını küçük yaşında kaybetti Zola ve bundan sonraki hayatı zorluklarla geçti. Küçük yaşta yetim kaldı; düzenli bir öğrenim göremedi. Lise tahsilini bile yarım bırakarak çalışmak zorunda kaldı.
22 yaşına kadar Paris’teki sefaleti yakından tetkik etti. 1862’de Haşet kitapevinde işe başlayınca şansı döndü Zola’nın. 1864’de ilk hikayeleri basıldı, Figaro gazetesine makale vermeye başladı ve “Les Mysteres de Marseille” adlı romanı Marsilya’da tefrika edildi. Edebiyat ve sanat eleştirileri yazdı. Yazarlığına duyduğu güvenle, kendisini bütünüyle edebiyata vermek amacıyla Zola, 1866’da Haşet’den ayrıldı ve 1867’de kısa sürede tanınmasını sağlayan “Therese Raquin”i tamamladı.
Emile Zola her zaman bilimin artık sanatın içine girmesi gerektiğini söylemiştir. Ayrıca kendisi her daim insan iradesinin güçsüzlüğünü, insanı şekillendirenin içinde bulunduğu çevre olduğunu iddia etmiş; kitaplarında da bunu kanıtlamaya çalışmıştır. Claude Bernard’ın ” İntroduetion al’etude de la medecine axperimentale ” da ortaya attığı kaideleri edebiyata uygulamak için Roungon-Macquart’lar: İkinci İmparatorluk Döneminde Bir Âlemin Tabiî ve Sosyal Hayatı adlı20 ciltlik büyük eser yazdı. 1877’de yayınlanan meyhane adlı eseriyle ünlendi. Zola natüralist romancıların öncüsüydü.
1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden Yüzbaşı Dreyfus’u -hükümetin bütün baskılarına rağmen- savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, bir yıl hapse mahkûm giyince İngiltere’ye sığındıysa da afla ülkesine döndü. Zola, 1902 sonbaharında yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü
Türkçeye çevrilen başlıca eserleri:
Bir Aşk Hikâyesi, Doktor Pascal, Emek, Gerçek, Jerminal, Meyhane, Nana, Dara, Toprak, Rreu, Hayvanlaşan İnsan, Suçluyorum, Gerçek, Germinal, Paris Yıldızı, Din Laiklik Çatışması, Marsilya’nın Gizemleri, Oyun Bitti, Rahibin Günahı, Therese Raquin ve Yaşama Sevinci.
Günün Şiiri
Meyil Verme Nasa Murdar Olursun
Meyil verme nasa murdar olursun
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Tutulur dilin söylemez olursun
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda
Bir gün olur çıkarırlar evinden
Allah\’ın ismini koyma dilinden
Kurtulamazsın Azrail\’in elinden
Dünya kadar fendin olsa ne fayda
Yalan söyler kov gıybette sözün var
Güvenir gezersin oğlun kızın var
Şunda senin üç beş arşın bezin var
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Yalan söyler kov gıybetten geçmezsin
Yersin haram helal geçmezsin
Kesilir nefesin su da içmezsin
Akan çaylar senin olsa ne fayda
Pir Sultan\’ım bunu böyle vird etti
Vardı bir mürşitten el etek tuttu
Mürşidin ağırlayan Hakk\’a yetti
Tutulmaz nasihatim söylesem ne fayda
Pir Sultan ABDAL
Dostlarım Hani
Sendin buraların şanlı ağası
Talan oldu gitti Harran ovası
İyi günün dostu çekti sefası
Canım ciğer diyen dostlarım hani
Güvenmeyin dostlar dünya malına
Benim bakın şimdi müskül halıma
Harcadım ömrümü dostlar yoluna
Canım ciğer diyen dostlarım hani
Ey ağalar beyler size de kalmaz
Dönerler, dönerler, Pir Sultan dönmez
Hakk yoluna giden yiğitler ölmez
Canım ciğer diyen dostlarım bilmez
Pir Sultan ABDAL
Günün Fıkrası
Mutlu Evlilik
Adam gözlerini açarken zorlanıyordu. ilk gördüğü komedinin üzerindeki bir kutu aspirin ve bir bardak suydu. Ayaklandı ve yatağının üzerine oturdu. Etrafına bakarken, dürülü ütülenmiş kıyafetleri gözüne ilişti. Yatak odası toplanmış ve tertemiz olmuş. Aspirini eline alırken karısının bırakmış olduğu bir notu fark etti: Aşkım, kahvaltın mutfakta hazır, ben evden erken çıktım, alışverişteyim. Seni seviyorum” Mutfağa doğru yöneldi. Gerçekten de kahvaltısı hazırdı ve gazetesi de masanın üzerindeydi. Oğlu da oturmuş kahvaltısını ediyordu. Babası oğluna sordu: “Oğlum, dün gece neler oldu?” Oğlu: “Ya baba, sorma, sen dün gece saat 3´e doğru eve geldin, zil zurna sarhoştun, neredeyse baygın bir şekildeydin. Bütün mobilyalara vurdun, ortalığı kırıp döktün, salona kustun ve nerdeyse kapıya doğru giderken gözünü çarpıp kör ediyordun” Babası şaşkın: “Peki oğlum, neden ortalık toplu ve kahvaltım hazır masada?” Oğlu: “Ha bunlar mı? Annem seni yatak odasına sürükleyip yatağa attı, ama tam pantolonunu çıkarırken, “Çek ellerini üzerimden, benim mutlu bir evliliğim var” dedin.
Günün Sözü
Bir babanın çocuklarına verebileceği en büyük hediye annelerini sevmektir.
Allah, kimseyi yanlışı savunacak kadar CAHİL, doğruyu inkar edecek kadar da NANKÖR yapmasın.