Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Havalar alışılmadık derecede soğuk; bendenizce çok güzel ama bu kömür kokusu olmasa. Sabah pencere açmak isterseniz odanızı havalandırmak için ooo hemen içeri zehir gibi kömür kokusu dolar ve açmadan kapatmak zorunda kalırsınız. Bu yüzden ancak öğlene doğru hava rahatlıyor. Ve kapı pencere açılabiliyor.
Kışı seviyorum, soğuğu, yağmuru seviyorum ama vicdanım hep rahatsız, hep huzursuzum çünkü dışarıda üşüyen çocukları düşündükçe içim ürperiyor kendimden utanıyorum yapabileceklerim sınırlı çünkü her ne kadar denizkestaneleri hikâyesi ile teselli buluyor olsak ta… Aslında konu bu kadar basit değil ve olmamalı. İki gün doğal gaz problem yaptı apartmanda kıyamet koptu sanki! Dışarıda olanlarla duygudaşlık yapmak asla kimsenin aklına gelmiyor zaten gelseydi bugün dışarıda kimse kalmazdı. Ve tabi hayvanlar, kuşlar, kediler, köpeklerde dışarıda ve bir damla su, bir dilim ekmek istiyorlar. Balkonlarda sürekli su ve yem bulundurmak gerekiyor yani en azından bunu yapabiliriz değil mi?
Bendeniz üzerime düşenden fazlası ile yapıyorum ve çalışıyorum, yoruluyorum, ailemi, evimi ihmal ediyorum. Kimsesiz çocuklarla paylaşmak için çocuk kitabı yazıyorum, çiziyorum ortaya bir şey çıkarmaya çalışıyorum. Bunun için belli bir bedel de ödüyorum. Ama gelin görün ki insanlar yarı fiyatına bile olsa kitap almaktansa çocuklarına abur cubur almayı tercih ediyorlar hatta daha çok para ödüyorlar. Ya da kitapları hediye etmemizi bekliyorlar ama şimdilerde “hayır hediye falan yok herkes parasını verip almalı o kitapları sokakta üşüyen çocukları düşünerek” diyorum. Buradan bütün ilk eğitim okul müdürlerine, öğretmenlere sesleniyorum, lütfen okuldaki çocuklara bu kitaplardan alsınlar, yani elinizde müthiş bir fırsat var yardım etmek için neden değerlendirmeyesiniz ki canım?
“Boncukcan’ın Günlüğü” kartpostal gibi resimlerle dolu, kuşe kâğıda basılmış, her yaşta çocukların hatta büyüklerin zevkle okuyabileceği bir kitap. Raf fiyatı 20 TL. Ama biz okullara 15 TL’den vermeyi düşünüyoruz. 10 TL’si kimsesiz çocuklara, 5 TL’si masraflar için. Devlet okullarında 10 TL. Unutmayın hava soğuk ve dışarıda üşüyenler var azıcık duygudaşlık yapalım ve çocuklara örnek olalım. Hep birlikte ve iyi bir şey yapmanın huzurunu yaşayalım. Bendeniz zaten o kitapların birçoğunu parasız çocuklara hediye ediyorum. Tabi kütüphanelere de dağıtacağım. Hadi pamuk eller cebe diyorum okular tatile girmeden. (yayımcım bendeniz yüzümden iflas edecek valla)
Ve biz küçükken ne güzeldik. Kitaplarımızı, aşımızı üzerine domates suyu sürülmüş ekmeğimizi paylaşırdık ve biz küçükken kiralık kitaplar vardı, paramız almaya yetmeyince kitap kiralardık. Kiraladığımızı da paylaşırdık. Öyle özel tüzel okullar yoktu. Kimse kimseyi küçük görmezdi, ayırmazdı kayırmazdı. Kayrılan yalnızca küçükler ve hastalar olurdu. Bu havalarda kuşlarla, köpeklerle, kedilerle oynar, onlarla koşardık, yanaklarımızdan kan damlardı hiç üşümezdik. Mutlu çocuklardık o kadar ya! Ama tabi adımız üstü çocuğuz bazen eften püften şeylerden dalaşırdık ama büyüklerimiz bize hiç karışmazdı. Çünkü bilirlerdi bir müddet sonra biz çocuklar barışırız ama büyükler işe karışınca, iş büyür akılda kalmayacak şeyler kavga malzemesi olur ve olaylar boşu boşuna yaşanır çocuklar barışır büyükler hataları ile kalır.
Ve ne yazı ki şimdilerde bu çok yapılıyor. Tabi ayrım gayrım ve hakaretlerde işin içine giriyor! Bizler hareketlerimizle örnek olmak için her zamankinden daha çok çalışmalıyız diye düşünüyorum zaten herkesin tansiyonu atmış vaziyette.
Ve sevgili okuyucularım mesaj atarak 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günümüzü kutlayan bütün o dostlara çok teşekkür ediyoruz ve onlara layık olmaya çalışıyoruz. Tabi onların bu güzel mesajları ve incelikleri bizi teşvik ediyor tam umutlarımız tükenmişken yeniden heyecan duymaya başlıyoruz. Bu yüzden katlanmış teşekkürler gönderiyoruz. Ve sağlıkla, sevgiyle, birlik ve beraberlikle kalalım diyoruz her zaman hep birlikte ayrıma gayrıma inat. Yase
& & & & &
Gizemli El
Bu efsaneye göre At meydanı’nda bulunan Dikilitaş’ın dibinde bakırdan tılsımlı bir el varmış. Hangi tüccar İstanbul’a mal getirecek olsa doğrudan Dikilitaş’a gider, mala biçtiği değerin tutarını elin içine koyarmış. Bu bakır el malın gerçek değerini avucunu kapatarak bildirirmiş.
Günlerden bir gün, Anadolu’dan gelen bir tüccar satmak üzere yanında getirdiği bir atla birlikte Dikilitaş’a gelmiş ve atın bedelini söylemiş. ” On bin akçe ” Sonrasında bakır ele parayı saymaya başlamış. Ancak konulan para kırk akçeyi bulduğunda el kapanmış. At tüccarı bu duruma çok öfkelenmiş. “Kırk akçe ne demek ben bunu on bin akçeye bile vermem. Ben bu eli şöyle yapar böyle ederim diyerek öfkeyle sövüp saymış sonra da hırsını alamayıp bir vuruşta eli kırmış. Çevredeki kollukçular derhal adamı yakalayıp boynunu vurmuşlar. İki gün geçmeden de at ölmüş derisi de kırk akçeye satılmış.
Günün Şiiri
Aldanma
Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır..
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır..
Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Vız vız eden her sineğin bal’olmaz
Peteksiz arının balı yalandır..
İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşlediği amel hali yalandır..
Cahil okur amma alim olamaz
Kamillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır.
Aşık Veysel Şatıroğlu
Saklarım Gözünde Güzelliğini
Saklarım gözümde güzelliğini
Her neye bakarsam sen varsın orda
Kalbimde gizlerim muhabbetini
Koymam yabancıyı sen varsın orda
Aşkımın temeli sen bir alemsin
Sevgi muhabbetsin dilde kelamsın
Merhabasın dosttan gelen selamsın
Duyarak alırım sen varsın orda
Çeşitli çiçekler yeşil yapraklar
Renklerin içinde nakşını saklar
Karanlık geceler aydın şafaklar
Uyanır cümle alem sen varsın orda
Mevcudatta olan kudreti kuvvet
Senden hasıl oldu sen verdin hayat
Yoktur senden başka ilanihayet
İnanıp kanmışım sen varsın orda
Hu çeker iniler çalınan sazlar
Kükremiş dalgalar coşar denizler
Güneş doğar perdelenir yıldızlar
Saçar kıvılcımlar sen varsın orda
Veysel’i söyleten sen oldun mutlak
Gezer daldan dala yorulur ahmak
Sen ağaç misali biz dalda yaprak
Meyva çekirdeksin sen varsın orda
Aşık Veysel Şatıroğlu
Günün Fıkrası
Adamın birinin evine bir kedi musallat olmuş. Adam ne yaptıysa kediyi evden uzaklaştıramamış. Bunun üzerine kediyi alıp uzak bir yere götürmeye karar vermiş. Kediyi götürmüş götürmesine ama 5 saat sonra kedi geri gelmiş. Bunun üzerine adam daha uzak bir yere götürmüş kediyi. Kedi bu sefer geç te olsa 7-8 saat sonra çıkagelmiş. Adam iyice sinirlenmiş. Almış kediyi mesafesi uzak, yolları karmakarışık bir yere götürmüş ve bırakmış. Fakat bu sefer dönüş yolunda kendisi kaybolmuş. Bunun üzerine adam evi aramış ve karısına sormuş.
-Hanım kedi eve geldi mi?
-Geldi bey, çok oldu sen nerelerdesin?
-Söyle o şerefsize gelsin beni alsın…
Günün Sözü
Okuduğunuz eser sizi fikren yükseltir, içinizi iyi ve mert duygularla doldurursa, onun hakkında karar vermek için bu duygu yeterlidir.
Alexander Pope
Kitaplar benim sevgili dostlarım, gerçek yol gösterenlerimdir; çünkü iki yüzlülük etmeden bana görevlerimi hatırlatırlar.
Alphonse Daudet
Ümitle açılıp kazançla kapanan bir kitap, iyi bir kitaptır.
Amos Bronson Alcott