İş Bilenin…

0
91

Bir fabrikada, büyük bir makine aniden durmuş. Tamirciler, bir türlü çalıştıramıyor. Sonunda, yaşlı bir tamirci bulmuşlar. Tamirci, makineyi dikkatle kontrol ettikten sonra; “Bana bir çekiç getirir misiniz?” demiş.

Çekiç gelmiş. Çekici eline alan tamirci, makineye yaklaşmış, dikkatle inceledikten sonra, tespit ettiği bir yere çekici “tık” diye vurmuş. O da ne? Makine, başlamış çalışmaya…

Patron, son derece memnun! Sormuş;

-Borcumuz ne kadar?

-1000 dolar.

-Neee… Çekiçle makineye şöyle bir vurdun, o kadar. Bunun için mi 1000 dolar istiyorsun?

-Evet.

-Peki… O zaman bana ayrıntılı bir fatura düzenle. 1000 doların ayrıntılarını görmek istiyorum.

Yaşlı tamirci, faturayı düzenleyip, patrona uzatmış. O da faturayı dikkatle okumaya başlamış:

-Çekiçle, makineye vurmanın bedeli: 1 dolar.

-Çekici nereye vuracağını bilmenin bedeli: 999 dolar.

-Toplam: 1000 dolar.

*İki Sosisli, İki Sade

Bir doktor, hemşiresiyle buluşmalara başlar. Bu buluşmalardan kısa bir süre sonra, hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler. Ama Dr. bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye bir miktar para verir ve İtalya`ya gitmesini ve çocuk doğana dek orada kalmasını ister.

Hemşire “-Ancak bebeğin doğduğunu size nasıl haber vereceğim?” diye sorar:

“-Bana hemen bir kart gönder ve arkasına “spagetti” diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok” der doktor. Hemşire parayı alır ve uçağa binip İtalya`ya gider. Altı ay sonra, bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora:

“-Sevgilim, bugün postadan senin adına Avrupa`dan postalanmış ilginç bir kart geldi. Ama ne anlama geldiğini anlayamadım…”

“-Peki karıcığım, ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım” der doktor ve telefonu kapatır. O akşam doktor eve geldiğinde; kartı alır okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer. Acil yardım ve tıbbi müdahalelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra, karısı kartı alır ve okur:

“Spagetti, spagetti, spagetti, spagetti… ikisi sosisli, ikisi sade.”

*Doğru Olduğuna Emin Değilsen

Bir gün bir tanıdığı büyük filozofa rastladı ve dedi ki; “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”

-“Bir dakika bekle” diye cevap verdi Sokrat. Bana bir şey söylemeden önce senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna “Üçlü Filtre Testi” deniyor.

– “Üçlü Filtre?”

– “Doğru,” diye devam etti Sokrat. Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.

Birinci filtre: “Gerçek Filtresi”

-“Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”

-“Hayır,” dedi adam “Aslında bunu sadece duydum ve…”

-“Tamam,” dedi Sokrat.

-“Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim.”

“İyilik Filtresini”

-“Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?”

-“Hayır, tam tersi…”

-“Öyleyse…” diye devam etti Sokrat,

-“Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.”

-“İşe yararlılık filtresi”

-“Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?”

-“Hayır, gerçekten değil.”

-“İyi” diye tamamladı Sokrat,

“Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”

Bu, Sokrat’ın iyi bir filozof olmasının ve büyük itibar, saygı görmesinin sebebiydi. Yakın ve sevgili herhangi bir arkadaşınız hakkında boş konuşmalar duyduğunuz her sefer bu üç filtre testini kullanmanız gerektiğini asla aklınızdan çıkartmayın.

*Geniş Düşünmek Gerek

Bir firmada yönetim, sordukları soruya en uygun yanıtı veren kişiyi işe alacaklarını ilan etmiş. Doğru veya yanlış yanıt yok. Verilebilecek en uygun yanıt önemli.

Soru: Aşağıdaki durumda ne yapardınız?

Karanlık, yağmurlu ve fırtınalı bir gece… Issız bir yolda araba kullanıyorsunuz. Araba sadece iki kişilik! İlerde otobüs durağında 3 kişi bekliyor.

Birincisi; bir doktor, sizi daha önce kalp krizinden kurtarmış.

İkinci kişi; çok yaşlı, hasta ve ölmek üzere olan biri!

Üçüncüsü; hayatınızın rüyası, tanışmak için can attığınız birisi.

Görüşmecilerden bazılarının yanıtı şöyle olmuş:

a)Hasta adamı en yakın hastaneye götürürdüm.

b)Doktor daha önce hayatımı kurtardığına göre onu alırdım.

c)Hasta adamı almak isterdim ama kendi geleceğim için, hep tanışmak istediğim rüyalarımın kişisini alırdım.

Yanıtların %90’ı yaşlı adamı alırdım olmuş. Sonuçta bir kişiyi işe almışlar. O kişinin yanıtı da şöyleymiş:

‘…Arabadan inip anahtarı doktora veririm, doktor benim hayatımı kurtardığı gibi yaşlı kişiyi de hastaneye yetiştirip iyileştirebilir, ben de rüyalarımın insanıyla baş başa kalıp onu tanıma fırsatı elde edebilirim…’

Kimsenin arabasını vermeyi düşünememesinde yanlış bir şey yok. Genelde düşüncelerimiz dar görüşlüdür ve önce kendimizi düşünürüz.

*107 Yaşına Kadar Yaşayan Dede

Küçük afacan elinde bir kutu şekerle parka gitmiş, bir banka oturmuş, etrafa bakınırken şekerleri artarda ağzına atıyormuş. Yandaki bankta oturan yaşlı adam çocuğa bakmış-bakmış ve…

“evladım…” demiş. “…Şeker güzeldir ama çok yemek zararlıdır, hem dişlerin çürür, hem yüzünde sivilce çıkar, hem de şişmanlarsın…”

Çocuk bunun üzerine adama dönmüş:

“Benim dedem 107 yaşına kadar yaşadı…”

Adam “Yaa…” demiş… “Yani deden de mi çok şeker yerdi?”

“Hayır, her şeye burnunu sokmazdı!…”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here