İnançlı Olabilmek

0
43

Sanat Yazısı

Değerli Okurlarım, inanmak ve inançlı olmakta söz ederken özgüveni anlatmak ve onu ön plana çıkarmak istiyorum. Yani konumuz alnı secde görmüşlerin riyakarlıkları değil. Onlara ne inanırım ne de güvenirim. Öyle çirkinliklerini gördüm ki, o tiplere yaklaşmak bile istemiyorum.

Efendim, kendine güven, kişilerin arzu ettiklerini en iyi biçimde yapabileceğine olan inancıdır. Girişeceğimiz bir işle ilgili bilgi sahibi olabiliriz. Eğer inancımızın yüzdesi düşükse başarılı olmamız mümkün olmayabilir.

İnançlarımız davranışlarımızla doğru orantılıdır. Yapmaya karar verdiğimiz işte kendimize güveniyorsak, zihnimizde de olumlu algılarsak, kendimizi çok güçlü hissederiz. Bununla beraber yapacağımız işe odaklanmamız da şart.

Kendimize devamlı yapabilirim ifadesiyle konuşalım. Öncelikle kendimize inanacağız ki, diğer insanlar da bize inansınlar.

Yapabilirim inancı vücut dilimize de yansımalı. Beden dili iletişimin en önemli unsurudur. Bir psikolog arkadaşımdan duymuştum. İletişimde kişiler en çok beden dilimize dikkat ediyor. İletişim anında yüzde 55 beden diline, % 38 ses tonuna dikkat ediliyor. Ağzımızdan çıkan sözcüklerin etkisi sadece %7 oranında. Bu nedenle olumlu beden dili çevremizde olumlu bir inanç atmosferinin doğmasına neden olur. Başımızı ve omuzlarımızı dik tutalım, derin bir nefes alıp keyifle gülümseyelim. Kendimizi daha güçlü ve motive olmuş, hissetmekten öte, göreceğiz.

İnanmak da bir beceri işidir. Ne kadar çok tekrarlarsak o kadar çok özgüven kazanırız. Yapacağımız işe inancımız artar. İnandığımızı anlatmak bile inanmamızı sağlar.

Kendimiz mutlaka inanacağız, inançlı olacağız. Çevremizin de bize inanmasını sağlamalıyız. O zaman başarıyı saçlarından yakalamış olursunuz. Hedeflerimizin ulaşılabilir ve gerçekçi olmasına dikkat edeceğiz. Olabileceğimizin en iyisi olmaya özen göstermeliyiz.

Rakipleriniz, sizi kösteklemek isteyenler olmayacak mı? Tabi ki olacak… En büyük rakibiniz kendinizsiniz. Korkularınız, kaygılarınız sizi zaafa uğratacak muhtemel engellerinizdir. İyi niyetle yola çıktıysanız Allah da yardımcınızdır, kulları da… Başarılı olma yolunda en büyük çabayı kendiniz göstermelisiniz. Bu çabanızı da herkes görmeli. Başka türlü olmaz!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Bu Millet Hep Ağlar!

Değerli Okurlarım, millet olarak ağlamaya bayılıyoruz doğrusu. Sakın, ağlamayın… Pardon… Sakın yanlış anlamayın, kendimize acındırmak için değil. Öyle bir içimize yerleşmiş ki, nasır gibi kök salmış adeta. Bazı hadiseler karşısında ağlamamak tabi ki mümkün değil.

Bir yakınımızı kaybettiğimizde ağlarız, tamam… Mutlu günlerimizde gözyaşı dökeriz, o da tamam… Ancak, çocuk annesinden ekmek istiyor, ağlayarak… Yaramazlık yapan çocuk, ağlamayı ön plana alıyor… Bir yerde kulak misafiri oldum. Kadının birisi çiğ köftenin tarifini yapıyor, bu harika yemek için size başlamadan gözlerinden yaşlar boşalmaya, burnunu çekmeye bağladı. Sıra soğan doğramaya gelince de, gözyaşları sel oldu.

Asil milletiz, duygusal milletiz ama ağlamak için de bahane arıyoruz. Bu işte doktorların da katkısı yoktur diyemeyiz. Ne diyor hazretleri. “Ağlamak İnsanı Rahatlatır” Bunu diyen sen misin? Makaraları koyveriyoruz.

Sezon başı ev sahibim beni aramış, duygulandım doğrusu. Ne demek efendim, böylesine yoğun günlerde bir dostumun beni görmek istemesi büyük incelik, doğruyu söylemek lazım. Ev sahibim telefonda, akşama geleceğini söyledi ve sonuçta ka­pı çaldı gelen ev sahibiydi. Daha içeri girmeden eve zam yapacağını söyledi. Bunu duyar duymaz başladım ağlamaya. Hıçkırırken zam yapamayacağımı söyledim, bu defa ev sahibim başladı ağlamaya.

Daha sonra eşim geldi, baktı ki, etraf gözyaşından göl olmuş. N’oluyor demesine fırsat vermeden, baksana ev sahibi kiraya zam istiyor dedim. Eşimde başladı ağlamaya, para işi ya.

Okuldan çocuk geldi, ne görsün, anası babası ağlıyor. Hiç sek­tirmeden oda başladı ağlamaya. Konu komşu nedenini sormadan başladılar hıçkırmaya.

Biraz sakinleştik ve başımı kaldırdım şöyle. Ne göreyim ki… Geçen arabalar durmuşlar, park etmişler ve onlar da ağlıyorlar.

Yani, sözün kısası… Ben ağlarım, ev sahibim ağlar, konu komşu, eşim, oğlum, yoldan geçenler herkes ağlıyor. Niye ağlamasınlar ki, sermayesi de yok, vergisi de yok. Ağla babam ağla… Bir de, timsah gözyaşları dökenler vardır… Şöyle diyorlardı, “Biz hızlı treni yaptık ama şu kadar insanımız öldü. Buna kimse üzülmesin… Bunun adı KADER İLAHİDİR…”

Bir başkası, “Gözyaşları içinde, hıçkırarak nohut dağıtıyoruz. Yanına bir de pilav yaparsınız işiniz iş. Üç çocuktan az yaparsanız iki elim yakanızdadır. Zamanı gelince yapacağınızı biliyorsunuz, beni daha fazla ağlatmayın”

“Ağlayarak size dumanı çıkmayan, kokusu olmayan kömür dağıtıyoruz. Önümüz kış rahat edersiniz” Ama Allah bu milleti ağlatmasın. Ağlatmaya alıştıranları da ıslah etsin ve insanları sevmeye yönlendirsin. Bu millet ağlar!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Selam Vermek

Dünyaya ne için gelmişsek gelmiş olalım. İster yaşamak, ister mutlu olmak, isterse imtihan için. N’olursa olsun bir kere gelmiş bulunduk. Onun için, dostlar arasında selamı sabahı keserek bu süreci zorlaştırmayalım. Çözüm var, biter mi hiç…

Tanıdıklarımızla, arkadaşlarımızla karşılaştığımızda, selam vermeyi ihmal etmeyelim. Selam çok anlamlı bir yaklaşımdır. Onunla dost olduğumuzu, bir sorun bulunmadığını falan beyan ediyorsunuz. Selam beklemek hiç gerekmez. Selam veren kayıp da değildir. Dostluğun devamı ve pekişmesi için selamlaşmak şarttır.

Bazıları hacıyım, hocayım diye selam vermez, selam beklerler. Zararı yok siz onlara da selam verin. Selam bedavadır, satın alınmaz. Selam vermek, nohuttan ve kömürden daha faydalı ve kalıcıdır. Benden söylemesi…

Günün Sözü
Bilgi ve Kültür Kadını Güzelleştirir

Öcal’dan İnciler
Mutlu Eden Kadın Daima Güzeldir

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here