Bütün Hayaller Gerçek Olabilir

0
82

Peşinden gidecek cesaretin varsa bütün hayaller gerçek olabilir!
(Che Guevara)

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? YSK’nın kararları küçük büyük, yerli yabancı, sanatçı, partili partisiz, kağıt toplayıcı herkes tarafından konuşuluyor. Bazısı gerçekten öfkeli, bazıları umutsuz, acılı, bazıları güven yüklenmiş ama herkes bir umutta birleşiyor; “her şey çok güzel olacak” diyor.

Ve bugün Muharrem Erkek CHP genel başkan yardımcısı 24 Haziran seçimlerinin de iptali için YSK’ya başvurdu. Ama artık YSK’ya güven kaldı mı? Bu başvuruyu kabul etseler bile artık bir milyon kez karar değiştirdikten sonra en az 6 ay sonra karar verirler o da olumsuz olur zahir?

Herhalde bir insanın başına gelebilecek en büyük felaket güven kaybıdır. Ve şimdilerde hiç birimizde güven diye bir şey kalmadı. Ancak “her şey güzel olsun” diye bütün gücümüzle çalışacağız. Tekrar tekrar söylüyorum bu hangi adaya yapılırsa yapılsın aynı tepkiyi verirdik, bizim derdimiz particilik, ayrımcılık değil yalnızca hak ve hukuk. Eğer birbirimizin hakkını, hukukunu korumazsak yarın bizimkini kim koruyacak? Keşke herkes bunu düşünse ki önümüzde çok örnek var hem de çok çok…

Ve sevgili okuyucularım bu kutsal Ramazan günlerinde ulusça yaşadığımız bu olaylar aslında canımızı acıtıyor. Kendimizi gerçekten kötü hissediyoruz. Keşke böyle olmasaydı. Öfke duymuyoruz yalnızca hayret var, derin bir hayrat var!!!

Ve sevgili okuyucularım İstanbul’da Ramazan bir başka geçiyor. Bir defa iftar vakti İskenderun’a göre çok geç ama inanmazsınız hiç zorlanmıyoruz. Ki biz 4 günden beri orucuz. Ve toplu oturulan masaların zevki başka hiçbir şeyde yok. Sokaklarda kurulan çadırlara çokta rağbet yok gibi trafikte tıkanmıyor eskisi gibi çünkü saat 20.15 gibi iftar yapıyoruz. Yani herkes evine koşturmadan dönebiliyor ancak ne kadarımız ne kadar masumuz oruç tutabilecek kadar? Özellikle bu son olanlardan sonra…

Oruç açın halinden anlamamız için çıkmadı ortaya. Zaten onu gerçekten yaşamadan kimse anlayamaz. Oruçsunuz ama biliyorsunuz gece yemek yiyeceksiniz üstelik diğer günlerden çok daha güzel ve özenli, bunun açın halinden anlama ile hiçbir ilintisi yok bendenizce. Oruç demek bendenizce durup düşünmek, kendini sorgulamak, lokmasını paylaşmak, gönül kırmamak, hak yememek, alçak gönüllü olmak, küçükleri de büyükleri korumak, kollamak. Kısaca Ramazan ayı bir fırsat ayı, güzele dair yapmak istediğimiz ne varsa onu yapmak için.

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlıkla sevgiyle kalalım ayrımsız, gayrımsız malum insanların dışında tabi. Ve “her şey çok güzel olacak.” Yase

& & & & &

Cehennem Korkusu

Haccac ve adamları Mekke ile Medine arasında yolculuk ya­parken bir suyun başında mola verdiler. Sofra kurulunca; Haccac etrafa bakın fakir birisi varsa getirin beraber yiyelim dedi. Hizmetçiler yakınlarda üzerinde bir hırka olan birini gördüler. Onu uyandırıp; Seni Haccac çağırıyor, dedi­ler ve adamı Haccac’ın yanına götürdüler.

Haccac: “Gel beraber yemek yiyelim” dedi.

Adam “yemem” diyerek Haccac’ın teklifini reddetti. Cevaba şaşıran Haccac sebebini sorunca: “Beni senin sofrandan daha iyi bir yere çağırdılar.”

“-Nereye çağırdılar?” deyince adam: “Allah’ın misafirliğine çağırdılar. Ben oruç tutuyorum” dedi.

Haccac; “Böyle sıcak günde oruç mu tutuyorsun?” deyince adam şöyle cevap verdi: “Evet, bu sıcak günde oruç tutuyorum ki kıyamet gününün sıcaklığından kurtulayım” dedi.

& & & & &

Sabrın Zirvesi

Allah Dostlarından Hazreti Rabia Hayatını ibadete adayan bu yolda evlenmeyi dahi düşünmeyen yüce kametin hayatında orucun yeri bambaşkaydı. Sık sık nafile oruç tutardı bir defasında yiyecek bir şey bulamadı sekiz gün böyle geçmişti ve yiyecek bir iftarlık kuru bir ekmeği bile yoktu. Açlık iyice şiddetlenmiş ve kendi kendine acaba nefsime zulüm mü ediyorum diye düşünürken derken kapı çalınır. Komşusu bir tabak yemek getirmiştir.Ortalık karanlıktır.

Onu alıp yere koyar. Işık aramaya gider. Işığı yakınca kedinin yemeği döktüğünü görür. Ne yapayım bari iftarı su ile açayım diye düşünür. Bu sırada ışık söner ve bardağı alıp su içecekken bardak düşüp kırılır. Elini açar: -Ya Rabbi! Bu zavallı kulunu deniyorsun, fakat acizliğimden sabredemiyorum. Diyerek bir ah çeker. Bu sırada gaybden şöyle bir ses duyulur: -Ey Rabia! İstersen dünya nimetlerini üstüne saçayım. İstersen üzerindeki dertleri kaldırayım. Fakat bu dertler ile nimetler bir arada bulunmaz.

Bu sözü işitince Hazreti Rabia: -Ya Rabbi beni kendin ile meşgul eyle ve senden alıkoyacak işlere bulaştırma diye dua eder.

& & & & &

Bizzat Şeytan Uğraşıyor

Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden geçiyorlardı. Hava oldukça sıcaktı. Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların takatini kesmiş ve onları halsiz bırakmıştı. Buna rağmen, yollarına devam ediyorlardı. Bu sırada karşılarında bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi: -Ben sizin rabbinizim Ramazan’da yemek içmek size haramdır. Ama şimdi size helal kıldım. Yiyiniz içiniz.

Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve yiyeceğe el attılar. Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını uyardı: -Sakın oruçlarınızı açmayın!

Sonra sesin geldiği tarafa dönüp: -Euzu billahi mine’ş-şeytani’r-racim. Euzu billahimine şerri zalike kovulmuş şeytandan Allaha sığınırım.

Bu görünen şeyin zararından Allaha sığınırım, der demez nur görünen şey bir anda kapkara kesildi! Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya yeltenmiş ama oyunu çabucak ortaya çıkmıştı.

& & & & &

Ayeti Kerimenin İndirdiği İftar

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin küçük yaşta hastalanırlar. Hz. Ali ile Hz. Fatıma çocuklar iyi olunca, ikisi de oruç tutar. Birinci gün, iftar için hazırladıkları yemeği, o esnada kapılarına gelen yetimlere vererek, iftar etmeden, ikinci günün orucuna başlarlar. O akşam iftarlığını da, yine o saatte kapıya gelip, (Allah için bir şey verin!) diyen fakir ve miskinlere verdiler. O gece de, iftar etmeden, üçüncü günün orucuna başladılar. O akşam dahi, kapılarına gelen esirleri boş çevirmemek için iftarlıklarını bunlara verdiler.

Bunun üzerine, Ayet-i Kerime indi. Ayet-i Kerimenin Meal-i Alisi şöyledir: “Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyamet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskin, yetim ve esirlere verdiler. Biz bunları, Allahu Teala’nın rızası için yitirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, bir şey beklemedik, bir şey istemeyiz dediler. Bunun için, Cenab-ı Hak, onlara Şarab-ı Tahur içirdi.” (insan, 7-9, 21)

Günün Şiiri

Yıllarca Önce Ben

Yıllarca önce ben,
Şikago Buğday Borsasının çalışma yollarını incelerken,
bütün dünyanın buğdayını oradan
nasıl yönettiklerini birden kavradım ama
gene de bu işi pek anlayamamıştım

kitabı bırakırken elimden.
Ve şöyle deyiverdim:
Başım belada.

Hiçbir öfke yoktu içimde
ve adaletsizlik de değildi
beni korkutan.

Yalnız, bu iş böyle yürümez, bunların yaptığı gibi!
Düşüncesi doldurdu kafamı.

Gördüm ki, bu adamlar,
yaptıkları zararla yaşıyorlardı, yararla değil.
Gördüm ki gene:
Ancak suç işleyerek sürdürülecek bir yoldu bu,
çünkü zararınaydı çoğunluğun,
Öyle ki,
aklın her başarısı, her keşif, her buluş,
daha büyük kötülüklere yol açacaktı açsa açsa.

O sırada böyle düşündüm ben,
öfkelenmeden, oflayıp puflamadan,
Buğday pazarını ve Şikago borsasını anlatan kitabı
önüme koyarken.

Bir sürü dert bekliyor beni,
bir sürü bela.

Bertolt BRECHT/Çeviri: A.KADİR-Gülen AKTAŞ

Oyun Yazarı Odets’e Mektup

“Yitirilmiş Cennet” adlı oyununda
sömürücülerin ailelerini
parçalanmış gösteriyorsun, ahbap,
ne demek istiyorsun yani?

Sömürücülerin aileleri parçalanmış olabilir.
Ama ya parçalanmasalar?
Yıkıldıkları zaman sömürüyorlar mı sanki?
Yoksa, yıkılmadıkları sürece
sömürülmek daha mı kolay geliyor bize?
Hep aç mı kalsın aç bir insan
sağlıklı diye ekmeğini elinden alan?

Yoksa, bizi ezenlerin
şimdiden zayıfladıklarını mı söylemek istersin?
Elimiz kolumuz bağlı beklemeli miyiz yani?
Bizim Badanacı çizerdi böyle tablolar, ahbap,
ve biz, o yıkılan sömürücülerimizin balyozunu yedik
bir gecede.

Yoksa acımak zorunda mısın onlara?
Gözyaşlarına mı boğulalım
çekip gittiğini görünce tahtakurularının?
Sen, ahbap, bir lokma ekmeği olmayan insana
acımış olan sen,
oburluktan çatlayana mı acıyorsun şimdi de?

Bertolt BRECHT/Çeviri: A.KADİR-Gülen AKTAŞ

Günün Sözü

Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar. Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here