Başçavuş…

0
142

Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:

“-Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!” der.

Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder. Emekli albay, ertesi gün sabah 08.00’den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkânını denetlemeye başlar. Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir. Dayanamaz:

“-Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!” diyerek anlaşmayı bozar.

Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. Ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar. Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. Denetim işi aylar sürer. Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini “Baş üstüne” diyerek yerine getirir. Olanlara bir anlam veremeyen albay:

“-Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?”

Manifaturacı hazır ola geçip:

“-Albayım, ben de emekli başçavuşum” der

*Elini Her Attığında Bizi Hatırlasın

Karadenizliler, bir konferans düzenlerler. Bu konferansa konuşmacı olarak ünlü bir Amerikalı bilim adamı da davet edilir. Amerikalı konuk, bir hafta erken gelir. Hem tatil yapar hem de Türkleri yakından tanıma fırsatı bulur.

Karadenizliler ile Amerikalı bilim adamı, hemen her konuda anlaşırlar. Uyum içinde konferans biter. Ayrılık günü gelir, Karadenizlileri alır bir düşünce…

‘Biz bu değerli bilim adamına ne alalım?’

Aralarında toplanırlar, başkan konunun önemini vurgulamak için der ki:

“-Biz bu Türk dostu, değerli bilim adamına nasıl bir hediye alalım ki bizi unutmasın? Hem kullanışlı bir şey olsun hem her eline aldığında bizi hatırlasın?”

Salonda kısa bir sessizlik olur… Arka sıralardan Temel elini kaldırır:

“-Sünnet ettirelum!”

*Hostes

Eşek ile karga bir yolcu uçağına binmişler. Uçak havalandıktan sonra eşekle yan yana oturan karga, hostes çağırma butonuna basmış hostes gelip, ne istediğini sormuş:

“-Buyurun beyefendi, bir şey mi istemiştiniz?”

Karga kıkır-kıkır gülerek cevap vermiş:

“-Bir şey istemiyorum.”

“-Madem bir şey istemeyecektiniz, beni niye çağırdınız?”

“-Gıcıklık olsun diye çağırdım!..”

“Bu yaptığınız hem terbiyesizlik, hem de çok ayıptır beyefendi!..”

Sinirden ağlamamak için kendini zor tutan hostes geri giderken, buna tanık olan eşek de olayı hayretle izlemeye başlamış. Karga yine hostesi çağırmış. Hostes yine gelip sormuş:

“Buyurun beyefendi, bir şey mi istemiştiniz?”

“Bir şey istemiyorum.”

“Madem bir şey istemeyecektiniz, beni niye çağırdınız?”

Karga da umursamaz bir tavırla cevap vermiş:

“Hiiiççç, gıcıklık olsun diye çağırdım!..”

Bu söz üzerine hostes ağlaya-ağlaya gitmiş. Bir zaman sonra eşek de kargaya özenmiş; hostesi çağırmış. Hostes gelmiş, niye çağırdığını sormuş:

“Buyurun beyefendi, bir şey mi istemiştiniz?”

“Bir şey istemiyorum.”

“Madem bir şey istemeyecektiniz, beni niye çağırdınız?”

Eşek de umursamaz bir tavırla cevap vermiş:

“Hiiiççç, gıcıklık olsun diye çağırdım!..”

Sonunda hostes dayanamamış, “Bana gıcıklık yapıyorlar” diye, karga ile eşeği pilota şikâyet etmiş. Pilot da bunları uçaktan aşağıya atmış. Havadan yere düşerken, eşek kargaya bağırmaya başlamış:

“-Ulan karga, başımıza ne geldiyse senin yüzünden geldi!..”

Eşeğin haline kıs-kıs gülen karga demiş ki:

“-Lan oğlum, madem uçmasını bilmiyorsun, niye gıcıklık yapıyorsun?”

*Komiser Hasan

Üç sarışın kadın, dedektif olmak üzere polis teşkilatına müracaat etmişler. Yapılması icap eden bir sürü imtihandan birini idare etmek de Komiser Hasan’a düşmüş. Komiser Hasan birinci kıza beş saniye müddetle bir dosyadan çıkarttığı bir fotoğrafı göstermiş ve “Söyle kızım” demiş “Bu bir suçlunun fotoğrafı, bu adamın bariz ne özelliği var? Bunu ileride nasıl tanırsın?”

Kız şöyle bir durmuş ve “Çok kolay” demiş; “Adam tek gözlü…”

Komiser Hasan fotoğrafa bakmış ve “Kızım bu resim profilden, yani yandan çekilmiş. Tabi tek göz göreceksin…” demiş ve aynı fotoğrafı ikinci kıza gösterip aynı suali sormuş ve “Bana bak” diye ilave etmiş; “Doğru dürüst bir cevap ver…”

İkinci kız “Bu adamı tanımak çok kolay” demiş, “Çünkü adamın tek kulağı var…”

Komiser Hasan “Kızım” diye bağırmış “Bu fotoğrafa profilden bak dedik yaa!.. Adamın suratının öbür yanını göremiyoruz. Onun için kaç gözü, kaç kulağı olduğunu bilemeyiz…”

Hasan üçüncü kıza “Kızım lütfen akıllı bir cevap vermeye çalış. Beni çıldırtma. Bu adamın bariz özelliği nedir, bu adamı ileride nasıl tanırsın?” diye sormuş.

Kız “Bu adam lens takıyor” diye cevap vermiş.

Komiser Hasan şaşkın, şaşkın fotoğrafa bakmış ama adamın lens takip takmadığını bir türlü anlayamamış. Merak etmiş adamın dosyasını açıp okumuş, dosyadaki bilgiye göre hakikaten adam lens takıyormuş.

Komiser Hasan üçüncü kıza hayranlık içinde “Aferin be kızım” demiş “Doğru bilmişin. Şimdi şöyle bakalım bu adamın lens taktiğini resimden nasıl anlayabildin?”

Kız “Çok kolay” diye cevap vermiş:

“-Tek gözlü, tek kulaklı bir adamın gözlük takacak hali yok ya!”

*O Zaman Ben Uçuyorum

Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş. Profesör kaşlarını çatarak:

“-Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!”

Öğrenci:

“-O zaman ben uçuyorum…” diyerek masadan kalkıvermiş.

Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış. Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış.

Profesör öğrenciye:

“-Sana son bir soru soracağım” demiş. “Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?”

Öğrenci: “-Para olan çuvalı seçerdim…”

Profesör: “-Ben akıl olan çuvalı seçerdim…”

Öğrenci: “-Normal! Kimde ne eksikse onu seçer…”

Profesör yine çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine “öküz” yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış ve şöyle seslenmiş; “Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz…”