Bahtiyar; “İnsanlığa Karşı Bir Suç Olan İşkence Mutlak Olarak Yasaktır!”

0
95

İHD Şube Sekreteri Bahtiyar; “İnsanlığa Karşı Bir Suç Olan İşkence Mutlak Olarak Yasaktır!”

İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şubesi üyeleri, ‘26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’ dolayısıyla dün dernek binasında bir araya gelerek basın açıklamasında bulundular.

Üyeler adına açıklamayı yapan İHD Şube Sekreteri Adil Bahtiyar, 1997 yılında BM Genel Kurulunun, ‘İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme’nin taşıdığı önem nedeniyle 26 Haziran’ı işkence görenlerle dayanışma günü olarak ilan ettiğini hatırlattı. Bahtiyar; “Öncelikle yıllardır bıkmadan, usanamadan ısrarla dile getirdiğimiz bir hakikati yetkililere bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: İşkence ve kötü muamelede bulunmak mutlak olarak yasaktır.

İnsan hakları hukuku bakımından işkence yasağı normu, yaşam hakkının ve kişinin, hiç kimsenin dokunma hakkı olmadığı bedensel ve zihinsel bütünlüğünü koruma talebinin bir sonucudur. Bu yasak, uluslararası hukukta normlar hiyerarşisi açısından üstün bir kural, başka bir deyişle buyruk kural niteliğindedir. İşkence yasağı hiçbir koşulda istisnaya tabi tutulamaz, işkence yasağının esnetilmesi için herhangi bir çekince ileri sürülemez. Yetkili makamlarda bulunanlar bu konuda emir ve talimat veremez.

Bu tespit, biz insan hakları savunucularının keyfi bir söylemi değildir. Nitekim, Türkiye’nin de altına imza attığı BM İşkenceye Karşı Sözleşmesi’nin 2. maddesinin 2. paragrafında da aynen şöyle denilmektedir: “Hiç bir istisnai durum, ne harp hâli ne de bir harp tehdidi, dâhili siyasî istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hâl, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez”. Bir başka deyiş ile neyle suçlanırsa suçlansın hiç kimse işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarına maruz bırakılamaz” dedi.

Buna rağmen işkencenin gündelik hayatın içinde herkes tarafından hissedilir, yaygın bir pratik hale getirildiğini savunan Bahtiyar; “Cezasızlık Politikası sıradanlaştırılarak, kural haline getirilmeye çalışılmaktadır. İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Bu kültürün güçlenmesinde ve yaygınlaşmasında birincil etken ise cezasızlığın bir devlet politikası olmasıdır. Yıllardır her düzeyden devlet ve hükümet yetkilisi, kolluk güçlerinin şiddetini koruyan, hatta teşvik eden ve işkenceyi meşrulaştıran söylem ve davranışlar içinde olmuştur. Özellikle son dönemde mevcut siyasi iktidar, işkenceyi “terörizm ile mücadele”, “olağanüstü hal”, “milli güvenlik” ve “kamu düzeni” adı altında meşrulaştırma eğilimindedir.

Siyasi otoritenin yaklaşımı böyle olunca, haliyle işkence yapan kamu görevlilerinin ve işkence iddialarının resen soruşturulmaması, yapılan soruşturmaların etkin ve bağımsız olmaması, işkence yapan kamu görevlilerinin yargılanması için izin sistemine başvurulması, ceza ertelemeleri, savcı ve yargıçların subjektif ve tarafsızlıktan uzak zihniyet yapıları gibi cezasızlığa yol açan nedenlerin hiçbiri konuşulamaz, tartışılamaz hale gelmektedir.

Urfa’dan, Ankara’dan, Türkiye’den yükselen işkence iddiaları karşısında bizler hiçbir şekilde sessiz kalmayacağız. Dünyada da özel bir yeri olan tüm birikimimize ve varlık sebebimize dayalı olarak işkencenin tespit ve belgelenmesi, işkenceye maruz kalanların tedavi ve rehabilitasyonları dahil onarım ve hukuki süreçlerinde görev ve sorumluluklarımızı etkin bir şekilde ve kararlılıkla sürdüreceğimizi; işkenceye maruz kalan tüm insanların onurlarıyla yaşayabilmeleri için bütün olanaklarımız ve insanın haklarıyla insan olduğu inancımızla yanlarında olmaya devam edeceğimizi bir kez daha paylaşmak isteriz. Ve elbette işkenceyi sonlandıracağız” şeklinde açıklamalarda bulundu. (Haber: Helga TERBİYELİ)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here