İlaç Yeni Bitti…

0
51

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için toplanan kadınlara yapılan kötü muamele biz kadınların asla ve katha haklarının korunmayacağının kanıtı! Kadınlar silahsız, siyasi değiller, amaç ortalığı karıştırmak değil, sadece seslerini duyurmak. Haksızlığa dikkat çekmek, olanlara “dur” denmesini istemek! Tamda sayın Emine Erdoğan’ın konuşma yaptığı gün. O konuşmayı izledim sonuna dek. Ve içimden tamda şimdi bir kadın öldürülüyor diye düşündüm ve gerçekten 17 yerinden bıçaklanmış bir genç kız haberi geldi. Ve aynen Ayla Kutlu’nun “Mekruh Kadınlar Mezarlığı’ adındaki öykü kitabında olduğu gibi kadınlar yüklendi na’şını.

Bizler konuşuruz sanki biz konuşunca her şey düzene girecek gibi ve aslında biliriz havanda su dövdüğümüzü ve biliriz aslında hepimizin kapısın önünde şiddet bütün çirkinliği ile nöbet bekler. Bir kelime ileri olunca harekete geçmek için.  İşte dünkü kadınlara yapılan muamele tamda böyle bir şeydi.  Polis ne yapsın emir yukardan “dağıtın” bizde bildiğimiz gibi dağıtırız ne gerekiyorsa öyle yaparak!?

Çünkü bunu hep yaparız olağan davranışımız bu! Yani haddini aşma; o haddi kim belirliyor? Yukardan belirleniyor sen karışma.

Ve bu durumda şiddet şiddeti tetikliyor! Şahsen şu andaki yazımı bile şiddet sayıyorum bunu yazmak zorunda bırakıldığım için.

Şiddet ülkemizde alışılmış bir eylem artık. Çünkü o kadar çabuk sıradanlaştık, o kadar çabuk kültürsüzleştirildik, o kadar şiddet içerikli filmler, mafya dizileri ile dolduruldu ki TV’ler. Nerdeyse adam öldürmeyi olağan bulur hale geldik. Kimse okumuyor, kimse düşünmüyor yalnızca yaşıyor gibi yapıyor. Taksitini ödeyemediği TV’de dizi izliyor. Dün bir dizi vardı azıcık dolaşırken gördüm yeni başlayan dizileri gözünüze gözünüze sokmak için defalarca veriyorlar ya eninde sonunda yakalanıyorsunuz birisine adı neydi? “Azize” herhalde. Yani bir saniyede bin bir türlü şiddet görüyorsunuz; cinayet, tokat, silah, bakış –aman Allah’ım o bakışlar bin bir silahtan evla buz gibi- olacak şey değil, kadın kadına, erkeler kadınlara, erkeler birbirlerine.

El insaf yani el insaf kardeşim bu diziler bir değil birçok ve en kötüsü ne biliyor musunuz? -7 yaş yukarısı için- diye not düşmeleri.  Kardeşim bendeniz bir çocuk kitabı yazdım ona bile 7 yaş ve yukarısı demedim çünkü o kitabın okuru en az on yaşında olmalı. Net söylüyorum siz o vurdulu kırdılı şiddet içerikli filmleri dizileri yalnızca 6 yaş ve daha küçükler için mi sakıncalı buluyorsunuz? 8 yaşındaysan bu diziler sana göre ha? İşte biz kadınların isteklerinin başında bu geliyor.

Şiddet içerikli dizilere el atın, sizde şiddeti uygulamayın- mecliste ve tv’de birbirinize sarf ettiğiniz sözcükler, ses tonunuz, yüz ifadeniz-  toplantı ve yürüyüşlerde hoş görülü olun, takiye yapmayın. Şiddet uygulayanlara caydırıcı para cezaları verin ya da rehabilitasyon merkezleri açın. Okullarda ders olarak okutun.  İnsanların gelirlerini, insanca geçinebilecek hale getiririn, adaletsizlik ve duygusal boşluklar, düş kırklıkları, borçlar ve kendini kapana sıkışmış gibi algılamak, şiddetti alevlendiriyor bence. Bu yüzden toplum refahı şart, eşit dağılım, herkesin işinin olması, bol okuma, sanatla ve zanaatla ilgilenmek. Şiddetin ilacı diye düşünüyorum.  Ama şimdi “aradığınız ilaç elimizde kalmadı gün ve gün tükettik” Şimdi elimizde hastalık kaldı.

Ve biz ilaç bulun diye yürüdüğümüzde hastalıkla karşılaştık. İlaç yok! Daha çok hasta olmak istemiyorsan “sus” düşünme, yerinden kalkma, dizi izle, işin varsa git orda taciz edilirsen sus, evinde susarak öl kardeşim var mı ölümden ötesi?

Ah! Bize ölümü konuşturanlar yazdıranlar; Ah dilerim siz ölmeyin hiç?

Ve sevgili okuyucularım dilerim kimse artık susarak ölmek zorunda kalmasın, şahsen susarak ölmek istemem. Madem öleceğim bari haklarımı koruyarak öleyim de ölüşüme değsin diye düşünüyorum ve sağlıkla, sevgiyle, ölüme, şiddete inat birlik ve beraberlikle kalalım diyorum. Yase

& & & & &

Ağzına Yılan Kaçan Adam

Akıllı birisi, atına binmiş gidiyordu. Yol kenarında uyumakta olan birisinin de ağzına yılan kaçmak üzereydi. Atlı, yılanı ürkütüp kaçırmak ve adamı kurtarmak için atını koşturdu, fakat yetişemedi.

Tutup o adama kırbacıyla birkaç kere vurdu. Uyanan adam, dar­belerin acısıyla bir ağacın altına kadar kaçtı. Oraya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Atlı: -Bunları ye, diye emretti.

-Beyim, dedi adam, ben sana ne yaptım. Eğer bana hakikaten kastın varsa, vur kılıcı öldür. Sana çattığım saat ne uğursuzmuş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene… Dinsizler bile kimseye sebepsiz böyle yapmazlar.

Bir yandan da lanetler okuyor, beddua ediyordu: -Ya Rabbi, cezasını sen ver, diyordu.

Atlı ise onu dövüyor: -Koş, diyordu.

Atlı adamı epeyce bir zaman koşturdu. Nihayet adamın safrası kabardı, yediklerini kusmaya başladı. Bu arada yılan da çıktı. Adam yılanı görünce atlının ayağına kapandı: -Sen bir rahmet meleğisin, dedi, ne mübarek saatmiş ki seni gördüm. Sen beni analar gibi ararken ben eşekler gibi kaçıyordum. Durumu biraz olsun bilseydim sana bu kadar kötü sözleri söyler miydim?! Sükut ederek kızgın göründün, hiçbir şey söylemeksizin kafama vurmaya başladın. Bağışla!

-Eğer ben biraz olsun sana hali çıtlatsaydım derhal ödün patlar­dı, içindeki yılanı bilseydin ne elma yiyebilir, ne koşabilir ne de kusabilirdin. Sen bana söverken ben gizlice, “Ya Rabbi, işimi kolaylaştır” diye dua ediyordum.

İşte bu, akıllının düşmanlığıdır. Akıllının düşmanlığı, ahmağın dostluğundan yeğdir, denilmiştir. Peygamberler, halka içlerindeki yılanı göstermeye çalışır, insanlar ise onlara kötü sözler söylerler, hali anlamazlar.

& & & & &

Kör Dilenci

Kör bir dilenci vardı. Şöyle derdi: -Ey ahali, bana acıyın, bende iki körlük var. O halde bana iki kat yardım edin.

Halktan birisi: -Bir körlüğünü görüyoruz. Öbürü nedir, göster, dedi.

-Sesim çirkin, avazım kötü. Körlük ve ses çirkinliği iki kat kör­lüktür. Sesim yüzünden halkın bana acıması azalıyor. Kötü sesim nereye varırsa bana karşı öfke ve kin meydana getiriyor. Bu iki kör­lüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi siz de gönlünüze sığdırın, hoş görün.

Bu sızlanma yüzünden halkın hepsi ona acımaya başladı. Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesinin çirkinliğini örttü.

Böyle birisinin gönül sesi de çirkin olursa, bu üç kat körlüktür.

Günün Şiiri

Bir Akşam Üstüdür

Bir akşam üstüdür sarabî

Bahçeler ve dağlar üzre hükümran;

Tam dünyayı dolaşmak saatindesin.

Ay ışığı su içer birazdan.

Kızarmış kalçalarını çanlar

Alabildiğine vurur.

Sen çocuk tulumunda

Matbaa mürekkebi

Rüsva olmuş ellerinin emeği,

Manşetlerde kilometre kilometre yalan

Sallanır durur.

 

Bir akşam üstüdür katil, muhteşem

Alıp götürmüşler dost dediğini

Almış rüzgârlar içini,

Ümide benzer, sevdaya benzer…

Soğuk bir namludur kör ve pusuda

Ense kökünde zulüm,

Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur

Burnun dibine hürriyet.

Seviyorum mümkün değil;

Aranızda kurşun, yasak bölge var

Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel

Kanunu yapanlar ihtiyar.

Ahmed ARİF

“Kalp Sırrına Erenler; Neler Yapar, Bilir Misin…?”

“Kızmazlar… Küsmezler… Kırmazlar…

Kırılmazlar…

…Her Şeyde Bir Güzellik Bulurlar…

“Hiçbir Şeyi İnsanoğlundan Bilmezler ;

“Rab’binden Bilirler’ Her Şeyi; Ondan Umup

Beklerler…

Ve, Susarlar…Susarak Konuşurlar..

MEVLANA

Günün Fıkrası

Karmakarışık

Öğretmen, Mahmut’a sordu:

-Dünya yuvarlakmıdır oğlum?

-Hayır öğretmenim.

-Peki düz müdür?

-Hayır öğretmenim

-O halde nasıldır?

-Babam karmakarışık olduğunu söylüyor.

Günün Sözü

Denizde inciler derinde olur. Çerçöp sahilde olur.
Mevlana

Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur.
Mevlana

Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme, Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime, Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme”
Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here