Değerli okurlarım, her şeyde olduğu gibi, sporda da değişim güzeldir ve hatta mantıklıdır da… Bunun ayarını bulmak, kalitesini yükseltmek daha geçerli olacaktır diye düşünüyorum. Aklıma gelmişken, değişim; futbolcunun meşin yuvarlağı şutlama stili, verilen taktiklerle sınırlı değil. Biraz sonra anlatacağım gibi spor yayıncılığı, TV ve internetten ulaşımlar değil…
Bu önemli konulara tabi ki gireceğim. Küçücük bir paragraf düşmek istiyorum. Bir kulüp başkanıyla görüşmek isteseniz, o anda mümkün olmasa da randevu almaya kalksanız, doğduğunuza pişman ederler adamı. Aklınıza gelmeyen garip sorular. Yani, havasından geçilmez. Makam şoförü ise, burnundan kıl aldırmaz.
Değişim; değişmektir. Öncelikle ve ivedilikle kişisel kültürümüzü acilen değiştirmeliyiz. Bu işin raconu budur. Bu küçücük paragraf oldukça geç kaldı. Çok daha önceden yazılmalıydı. Gecikme nedeni bizim kuşağın toleranslı oluşundandır.
Evet, değişim konusunda çok ilginç yaklaşımlar var. Şehrimizde böyle değişimler söz konusu olmadığı için, sizleri çok uzaklara götürmek istiyorum. Yazı üslubumdaki bu gelişmeyi de, okurlarımın arzuları doğrultusunda yapmış olacağım. Komplekse girmemek için ülke ismini vermeyeceğim.
Bize çok uzak olan bir ülkenin 1. Liginde iki sezon için elde edilen toplam yayın geliri 2,7 milyardır. 150 milyon dolara bir sezonun tüm yayın hakları satılan Türkiye Süper Liginde yukarıdaki rakam çok korkunç boyutta.
Bu rakamlar dudak uçuklatıyor ama okurlarımın ve çevremdeki dostlarımın arzuları doğrultusunda vermek durumunda kaldım. Spor yayıncılığının ulaştığı noktayı göstermek ve anlamak bakımından bazı rakamları vermek gerekliydi. Dünya iletişimde hızla değişiyor. Giderek yaygınlaşacaktır ve de bu değişimde muhtemelen en büyük hıza ‘Spor Yayıncılığı’nın ulaştığını söylememiz hiç de yanlış olmaz. Yani, spor yayıncılığının geride kaldığını kesinlikle söyleyemeyiz.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
