Rüyamda, İskenderun Belediye Başkanı Oldum…

0
122

Benim rüyalarım çok meşhurdur. Rüyamda bazen Milletvekili adayı olurum, bazen seçilmiş milletvekili, bazen de X bir kurumun genel müdürü. Kimi zaman da bir siyasi partinin il başkanı olurum. Son rüyamda, Doğan Süslü olarak İskenderun Belediye Başkanı olmuştum.

İskenderun Belediye Başkanı olmamdan dolayı, rüyamda oldukça mutluydum. Çiçeği burnunda bir belediye başkanı olmama rağmen iyice çok deneyimli bir belediye başkanı havasına girmiştim. Sanki belediye başkanlığında çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemimi tamamlamış, belediye başkanlığında ustaların ustası olmuştum!

Yakın arkadaşlarımdan biri yanıma geldi. Havadan sudan konuşurken birden arkadaşıma, Belediye Başkanı Doğan Süslü olarak bazı sorular sorma gereği hissettim ve hemen sormaya başladım;

“Ben kimim?”

Arkadaşım hemen yanıtladı “Sen İskenderun Belediye Başkanısın…”

Ben sanki duymamışım gibi ve tıpkı Seda Sayan’ın bir şarkısında olduğu gibi “Bir daha söyle” dedim…

Arkadaşım yine ses verdi “Sen İskenderun Belediye Başkanısın…”

Arkadaşıma başka bir soru sordum: “Ben kaç bin kişiyi temsil ediyorum?”

Arkadaşım cevap verdi: “Yaklaşık 250 bin kişiyi…”

Aldığım cevaplar çok hoşuma gitti. Ve bir daha sordum. “Ben neyim?” Yakın dostumun yanıtı “Sen şehri eminsin…” Benim yeni sorum “Neyim?” Arkadaşımın yanıtı “Sen, şehrin, eminisin…”

Belediye Başkan Doğan Süslü olarak tekrar sordum “Kaç bin kişiden sorumluyum?” yakın arkadaşımın cevabı “250 bin kişiden sorumlusun…”  oldu. Ben bir daha “Ben kimim?” diye sorunca arkadaşım doğal olarak patladı;

“…Anladık Doğan Süslü. Sen İskenderun Belediye Başkanısın ve 250 bin kişiden sorumlusun. Ancak bu soruyu tekrar-tekrar sorma lütfen. ‘Ayna ayna söyle bana. Bu şehirde benden daha önemlisi var mı?’ şeklindeki ruh haline bürünme! Bu senin için doğru bir davranış olmaz. Allahtan ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı değilsin. Olsaydın, maazallah afrandan tafrandan geçilmezdi. Böyle yapmaya devam edersen ‘Mağrurlanma Başkan Doğan Süslü. Senden büyük Allah var’ derler…”

*Ak Saçlı Dede…

Arkadaşımın dikkate almam gereken haklı eleştiri ve uyarısına rağmen, Belediye Başkanı Doğan Süslü olarak hem hoşuma gittiği ve hem de yakın arkadaşımı kızdırmak için rüyamda tam bir kez daha “Ben kimim?”  sorusunu sormaya hazırlanıyordum ki birden etrafı beyaz dumanlar kapladı ve beyaz sarıklı, bembeyaz kaftanlı, ak saçlı, aksakallı, beyaz asalı, nur yüzlü bir dede dumanlar arasından çıktı ve tam karşımızda durdu. Nur yüzlü Dede bir süre yüzüme baktıktan sonra konuşmaya başladı;

“*Ey oğul. Ben buyum, ben şuyum deme. İnsanları sev. İnsanları kucaklarken, işine geleni değil herkesi kucakla.  Sadece kendi çevrenin sesini dinlersen, halktan ve halkın sesinden hatta haktan uzaklaşır, beklenileni, arzu edileni gerçekleştiremezsin.

*Yakın çevren sana sadece kulağına hoş gelen sözler söyler ve kulağını zaman içinde sadece bu tatlı sözlere meyil eder. Az zamanda bu vahim duruma şartlanır ve dışardan farklı bir ses alırsan onu kabullenmez, kabullenmediğin gibi de bu ses ve seslerde art niyet ararsın…

*Seni acımazsızca eleştirip, seni yerden yere vuranlar varsa elbet bu yıkıcı eleştirileri yapanları dikkate alma ve onları çok ayrı bir kefede tut. Ancak iyi niyetle sana yol gösterenler ve ışık tutanlar varsa, bu kişilerin iyi niyetlerinden şüphe etmeden onların yapıcı eleştirilerinden yararlan ve hem kendin için hem de toplum için doğruları bul ve gerçekleştir.

*Besin ve kimyasal zehirlenmelerin tedavisi tıbbi yollarla yapılabilir. Ve kısa sürelerde zehirlenme emareleri giderilebilir. Güç zehirlenmesine girenler ise kendilerini belli bir zaman içinde toparlamazlarsa, zehirlenmenin boyutu artar, halktan kopuş ve çöküş başlar. Güç zehirlenmesinden kurtuluş, iş işten geçtikten sonra normale dönmektir ki, buna ‘çok geç uyanma’ denir. Ey oğul. Güç zehirlenmesine girme. Farkına varmadan girdiysen, geç kalmadan uyanmanın yollarını ara…

*Ey İskenderun Belediye Başkanı Doğan Süslü. Bil ki Belediye Sarayı halkın sarayıdır. O sarayda, o koltukta, halkın sayesinde oturduğunu unutma. Makamdaki görevin ‘Ben kimim?’ diye sormak değil, halkın tamamına hizmet etmek ve tüm İskenderun yaşayanlarını, kaprise kapılmadan, kibire girmeden kucaklamaktır. Siyaset, gazetecilik yapmaya benzemez Doğan Süslü. Farkı, fark etmelisin…

*Kulağına hoş gelmeyen yapıcı eleştirilere de dikkate al. Her önüne geleni, birilerinin adamı sanma. Tek tabanca dolaşanları tanı. Tanımıyorsan, bugüne kadar belediye binasındaki makam odana, menfaat talebi için gelmeyenleri, senden ve yardımcılarından gayrimeşru istekte bulunmayanları, kendileri için bir kuruş bile maddi gelir talep etmeyenleri hatırla ve bu hassas tahlili çok iyi yap.

*Ey Belediye Reisi Doğan Süslü. Sadece kendi koronu dinlersen, ‘kendileri çalıp, kendileri oynuyor’ misali kendince bir dünya da yaşarsın. Gerçek dünya, makamının dışıdır. Gerçek ses, dış sestir, bu nedenle dış seslere önem ver. Kendi koronu elbette dinle. Ancak ara sırada Halk Korosunu kulak ver. Tek başına iyi niyetle ses vermeye çalışan her bir ferdi, her bir insanı dinle. Yararlı uyarı ve eleştirileri harmanla, bu talep ve beklentiler doğrultusun da hizmet rotanı çiz, hemen herkesi samimiyetle kucakla. Yanında yürüyenlerle, yürüyormuş gibi yapanları fark et. Sana ışık tutup yol gösterenleri yanlış anlama. Aksine köstek olanları ve yanlış yol gösterenleri tanı ve onları birer birer ekarte etmek için aptala yat…

*Sana sürekli methiyeler düzen, aşırı övgülerle senin ayağını yerden kesen insanlara mesafeli dur. Unutma oğul. Dost acı söyler. Seni kullanmak isteyen ve gölgenden geçinenler ise seni gereğinden fazla allar, pullar ve seni yalancı methiyelerle göklere çıkarıp, ayağını yerden keserler ve seni kibire bulaştırırlar…”

*Belediye Başkanlığının Büyüsü

Beyaz asalı, nur yüzlü Dede, bana birkaç adım daha yaklaşarak, sözlerine şöyle devam etti;

*Mescit de, camide, namazımızı eda ederken, nasıl hangi etikete sahip olursak olalım, örneğin bir savcı ile bir belediye temizlik işçisi, bir er ile bir general, diğer Müslümanların bir birinin etiketine bakmadan, yan yana, omuz omuza saf tutuyorsa, kul halini, namazdaki o engin ve hoş görülü durumunu muhafaza ediyorsa, sende Belediye Başkanı Doğan Süslü olarak, her yerde protokol arama, her etkinlikte harfiyen protokol beklentisi içine girme. Sabah namazlarındaki, cami kahvaltı buluşmalarındaki gibi herkesle tuz, ekmek olmanın yollarını ara…

*Belediye Başkanı ve makamını sürekli meşgul edenler, belediye ile iş yapan kişi, kurum ve kuruluşlardır. Siyaseten, sürekli belediye kurumu ile ilintili siyasiler de, işleyiş gereği vakitlerini zaman-zaman belediyede geçirirler. Bu siyasiler için belediyeler vazgeçilmez mekânlardır. Belediye Başkanı ve Belediyeden muhtelif yardımlar ve hizmet bekleyen çeşitli çevreler, sivil toplum kuruluşları için de belediye başkanı ve belediye kurumu önem arz eder. Özetle, Belediye ile direk ve dolaylı bağlantı içinde olanlar için belediye başkanı ve belediye, sadece onların vazgeçilmezleridir…

*Ey oğul. Evinden işine, işinden evine giden, politika dışındaki kişiler için Belediye Başkanı bir seçilmiş, Belediye Başkanlığı ise yerel bir hizmet makamı olarak kabul edilir. Kısaca, belediye başkanlığının büyüsü, belediye sarayı, sadece sen Başkan Doğan Süslü’yü, çevreni ve belediye ile bir şekilde bağlantısı olanları etkiler ve büyüler… Bu çerçevenin dışında olanlar, mevcut büyüden etkilenmezler…

*Ey İskenderun Belediye Başkanı Doğan Süslü. Bugün etrafındaki kalabalıklar, yetmeyen zamanın, susmayan telefonların, makam kapında görüşmek için bekleyenler, yetişemediğin randevuların, hepsine gitmekte zorlandığın davet ve açılışlar, düğünler, dernekler,  seni yanıltmasın. Başkanlığın sonlandığı an etrafındaki kişiler azalır, zamanın bollaşır, 5-10 kişiyle yürüdüğün caddelerde, tek başına yürürsün…

*Bana inanmıyorsan geçmişin milletvekillerine, eski belediye başkanlarına, dün makamda ve açılışlardaki kalabalıktan nefes alamaz hallerini, aşırı ilgiden bunalmış hallerini, bugün ise caddelerdeki sakin hallerini, eskisi gibi çalmayan telefonlarını, herkesten eskisi gibi ilgi bekleyen bugünkü durumlarını  sor. Onların sana vereceği cevaplar, benim sana söylediklerimi fersah-fersah geçer…

*Ey oğul. Hiçbir konuda ön yargılı olma. Ön yargı çoğu zaman kişiyi yanıltır ve hata yapmasına neden olur. Dinlemesini bil, oku. Sinirliysen sonradan sakin kafayla yine oku. Okuduğunu anla. İyi niyeti sez ve çöz. Art niyet varsa, onu da fark et…

*Oğul, son cepsiz giysiyi, son toprak yatağı unutmadan, inatlaşmalardan, kaprislerden, kutuplaşmalardan, büyüklenmeden, kendi makamını çok ileride görmekten, aşırı ihtirastan, aşırı gururdan kendini koru. Herkesle gönül bağı kurmanın yollarını ara. Kendi koltuğuna oturduğun gibi kişilerin de gönül koltuğuna oturmasını bil. Gönül köprüsü ve gönül buluşmaları için ille de karşı tarafın hamlesini bekleme. Önce sen at adımını. Her fırsatta utandırmasını bil. Gönül koyanların, gönlünü almak için harekete geç…”

*”Ben kimim?” Sorusu ve Cevabım

Nur yüzlü dede bu sözlerinden sonra yine dikkatlice yüzüme baktı “Anladın mı ey oğul?” der gibi bir yüz ifadesiyle yine beyaz dumanların arasına daldı ve kayboldu.

Gök gürültüsüne benzer bir sesle uyandım. Rüyanın etkisiyle yarı uykulu halimle, kendi kendime “Ben kimim? Ben kimim?”diye iki kez sordum. Bir, iki dakika sonra tam anlamıyla uyanınca, kendime geldim ve sorumu cevapladım. “Ben Yüce Allah’ın büyüklüğü karşısında, Allah’ın zavallı bir kuluyum…”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here