Bayram Hepinizi Mutlu Etsin

0
57

Değerli Okurlarım, yarım asırlık meslek yaşamımda ve bir o kadar da bayram yazıları da yazdığımı söylemeliyim. Hepsinde de dilek ve temenniler aynı, öneriler ve o günlerin yaşam biçimi de benzeyiş içinde. Değişen tek şey, yazarın üslubu ile paragraflardaki bazı ifadelerin yer değiştirmiş olması. Öyle de olsa heyecan duymadığımı söyleyemem. Tıpkı Milli Bayramlarımızda duyduğumuz heyecan gibi.

İşte bu güzel duygularla yaklaşan “Kurban Bayramının” tüm alemlere hayırlara vesile olmasını diler, bayramınızı en iyi dileklerimle kutlar, sağlık ve afiyetler getirmesini niyaz ederim. Bayramın çocuklarla özdeşleştiğini söylememizde bir sakınca olmayabilir ama yetişkinler için de çok önemli günlerdir, bunu söylemeden de geçemeyiz.  Çocuklar bayramın tadını çıkara dursunlar, yetişkinler de özellikle bu günlerde yapmaları gereken görevleri yapmakla mükelleftirler.

Dili, dini, ırkı, rengi nasıl olursa olsun, dargınlar varsa en kısa sürede barışmalıdırlar. Bu yaklaşımla üstümüzden büyük bir yük kalkacak, ruhen hafiflediğimizi hissedeceğiz. Yaşça büyük olmak gündem oluşturmamalıdır. Böyle yaparsak barıştığımız dostlarımızı sonsuza dek kazanmış oluruz. Mezarlıklar sevgililerle doludur. Analarımız, babalarımız, yakınlarımız orada yatmaktadırlar. Ziyaretlerimizi, bir Fatiha göndermemizi dört gözle beklerler. Onları dualarımızla mutlu edelim.

Yine çocuklardan söz etmek istiyorum… Onlara vereceğimiz birkaç kuruş bayram harçlığı büyük kazanç olup, mutlu olmalarına vesile oluyorsa, bu mutluluğun ışığında bizleri de yıllarca gerilere, çocukluk günlerimize götürmüş oluyorlar. Yine de, “Eski bayramlar bir başkaydı” diye hayıflanıyorsak, artık bu düşüncelerden vazgeçmeliyiz. O zamanın koşullarında ne varsa onunla mutlu olunuyordu.

Şimdi öyle mi? Televizyon, bilgisayar ve cep telefonları bile çocukların ellerinde. Her şeyin en iyisi falan! Kırsal kesimler olmasa, bayram harçlıkları da tarih olacak neredeyse. Günümüz koşulları böyle. Teknoloji en üst seviyede…

Eskiden kartpostallar vardı, itibarı fazlaydı ve birçoklarının da ekmek kapısıydı. Ne yazık ki, yeni kuşak bayram kartlarının ne denli önemli olduğunu bilmezler. Uçurtmanız ağaca takılsa da üzülmeyin, isyankâr olmayın, Allah’a inancınızı yitirmeyin, sabırlı olun. Sabretmeyi bilmek önemli bir meziyettir.

Bayramda uzunca bir tatil var ve Azrail yollarda. Hangi koşullarda olursa olsun, mümkün olduğunca tatili evinizde geçirin. Yıllardır görmediğiniz arkadaşlarınız, dostlarınız sizi görmeye geleceklerdir. Onları bekleyin! Kurban Bayramınızı tekrar kutlar, nice bayramlar dilerim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Din ve Vicdan Labirenti!

Değerli Okurlarım, okuru olmayan bir yazar düşünmek mümkün değil. Okuru olmayan yazar olur mu? Şöyle de söyleyebiliriz, her yazarın mutlaka bir okuru vardır deyip geçelim. Bana gelince; sizlere sunduğum makalelerimin, yazılarımın belli bir bölümü, okurlarımın isteği doğrultusunda olmaktadır. Öylesine yoğun bir istek oluyor ki, o anda düşündüğün programı değiştirmek zorunda kalıyorum. Bunu şikâyet olarak değil, cana minnet biliyorum.

Birçok okurlarım, din ve vicdan konularında kendilerini aydınlatmamı istediler. “Hayır” sözcüğü lügatimizde yoktur, yeter ki istesinler ve de isteyin, nasıl olsa kalem elimizde ve sapasağlam hamdolsun. Efendim, dikkat edilecek olursa, ülkemizin her tarafında gelişen bir çok olaylar maalesef din eksenli bir kavga haline dönüştürülüyor. Açıkçası din istismarı yapılıyor ve bunu da bilmeyen yok.

Türkiye’nin her tarafında, insanların dini vecibelerini yerine getirmelerine yönelik bir baskı var mı? Yani “Bana ibadetimi yaptırmıyorlar” diyecek birileri çıkar mı? Bence mümkün değil. Şu anda ülkemizde ibadete açık olan 85 bin cami faaliyette mi değil mi? Her gün beş vakit ezan okunuyor mu okunmuyor mu? Doksan bin din görevlisi görev yapıyor mu yapmıyor mu? Otuz beş bin cami yaptırma derneği faaliyette mi değil mi? Bazı okullar yıktırılıp yerine cami yaptırılıyor mu ya da yaptırılmıyor mu? Ülkemizdeki cami sayısı okullardan, hastanelerden, doktorlardan fazla değil m? Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi birkaç bakanlığın bütçesiyle aynı mı değil mi?

Dünyada din konusunda hürriyeti bu kadar geniş bir ülke daha var mı acaba bunu bilemiyorum. Ülkemizde her 100 kişiye bir din görevlisi düşerken, 900 kişiye bir doktor düşmektedir. Sağlıkta uygar ülkelerin en gerisindeyiz hamdolsun. 1220 sağlık kuruluşumuz bulunmaktadır. O sağlık kuruluşlarında namaz kılınmıyor.

Kasımpaşalı beğenmiyor ama bir de Avrupa’ya göz atalım… Almanya’da 70 bin sağlık kurumu, 8 bin kilise bulunmakta! Fransa’da 60 bin sağlık kurumu ve 9 bin kilise bulunmakta ama Avrupa ülkelerinde saat başı kilise yapılmıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığının yurt dışında devletten maaşlı görevlisi fazla değil, 1260 kişi. Çeşitli yerli ve yabancı kuruluşların araştırmalarına göre ülkemizde şeriat isteyen şeylerin oranı %22.

Ülkemizde 30 yıl önce bilimsel kitaplar herkes tarafından benimsenirdi. Şimdilerde, sakıncası olmayabilir belki ama dini kitaplara (anlaşılsın ya da anlaşılmasın) yatkınlık daha fazla. Şeriatçı olmanın bir gereği mi dersiniz?

Dini, maske olarak kullanan, türban üzerinden din ticareti yapan siyasi kadro, söz Türkiye’ye gelince mangalda kül bırakmıyorlar. Ülkelerini çok seviyorlar O’nu biliyoruz. Sevdikleri içinde sürecini tamamlamaya, Cumhuriyet ilke ve devrimlerini birer-birer yıkmaya çalışıyorlar.

Bir muhterem şunları söylüyor: “…Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun. Güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş çıkınca pencereni örtüyorsun. Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun ama rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum… Çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun…”

Birisi dini alet ederek önemli bir kişi olmuş ve sormuşlar “Değiştim, değiştim diyorsun, hangi açıdan değiştin” Adam cevap vermiş; “Tabi ki maddi açıdan. Eskiden garibanın biriydim, şimdi parayla oynuyorum…” Bu makaleyi şimdi okuyorsunuz ama yazalı epey oldu. Kısa bir tereddütten sonra yayımlamaya karar verdim. Gerçekleri yazmaktan korkan onlar gibi olsun. Bayramınızı en iyi dileklerimle kutlarım.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Kurbanlığı Yolcu Ederken…

Bayramı yaşamak, kurban etinden yapılan kebabı teker-teker yemek güzel de, her şey o kadar kolay değil. Öncelikle kurbanlığı yolcu etmek gerekmiyor mu? Bu işin en önemli tarafı burası! O mübarek hayvan başına geleceği herkesten daha fazla biliyor. Kasabı gördüğü andan itibaren melemesi bile insanın içini burkuyor, genzini sızlatıyor.

Allah yoluna kurban edilecek olsalar bile, getirilen salavat eşliğinde su içmesine yardımcı olmak, gözlerini bir tülbentle örttükten sonra onu sonsuzluğa uğurlamak sanırım en geçerlisi olacaktır. Çukur açılmış toprak üzerinde ve özellikle küçük çocukların görmeyeceği bir şekilde o kan akıtılırsa daha iyi olur diye düşünenlerdenim. Kurban kesmenin vecibeleri çok da, bu defalık böyle olsun. Bir sonra ki Kurban Bayramı’nı Cenab-ı Allah nasip ederse, o zaman daha ayrıntılı yazarız.

Günün Sözü

Şiddet ve Hiddet Acizliktir!

Öcal’dan İnciler

Gücün Varsa Bağışlayıcı Ol!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here