Çokkkk Ayrıştırıldık, Çokkkk Gayrılaştırıldık… Ama Biz Hep Kucaklıyoruz ve Hep Kucaklayacağız…

0
45

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İçinde bunduğumuz durumda gerçekten “iyiyim” demek adetten oldu. Evet, çok şükür şimdilik sağlıklıyız. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” demişti Atatürk. Ancak biz şu an tam tersi durumdayız. Bedenen hasta falan değiliz ancak psikolojik olarak çökme noktasına geldik.  Çarşı pazar ateş almış elini uzatanının eli yanıyor. Faturalar akıllara zarar. Ödeyebilenlere aşk olsun kimisi taksitlendirmiş kimisi aynen ödenecek… Aldığın ücret ki özel sektörde asgari ücretinde altında bir miktar eh artık düşün taşın durumları…

Çalışanlar sırf bu yüzden çıldırma noktasına gelmişken birde bu faturalar? Ya emeklilikte bir tek güne takılanlar!? Valla isyan ve inanmazlık içinde çırpınıp duruyorlar. Bendenizin tanıdıkları neredeyse kafalarını duvara vuracaklar.

Ve hepimiz elimiz yüzümüzde, düşün taşın durumlarındayız. Ve bu durumun tek suçlusu biziz. O kadar aşağılandık, o kadar yalan dolana, iftiraya tutulmayacağını bildiğimiz sözlere inandık ki. Birilerine ceza olsun diye oyumuzu kullanmadık! Düşünmedik hiç. Kimse kimseye ceza veremez. Keşke bilseydik cezayı aslında kendimize kestiğimizi! Şimdi bazıları bir eli balda bir eli yağda yaşarken, bir değil bir kaç maaş alırken biz çarşı pazarda çürük domates, çürük soğan kovalarken, faturaları nasıl ödeyeceğiz diye yırtınırken kime ceza vermiş oluyoruz acaba çok merak ediyorum! Keşke birazcık suçluluk duysalar gerçekten bunu istiyorum! Tanıdığım seksen yaşında insanlar defalarca sınıra gidip oy kullandılar yaşlarına başlarına bakmadan. Siz iki adımı bir imzayı kendinize çok gördünüz eh ne diyelim. Sağlık olsun olabiliyorsa.

“Her yol mubahtır” diyip seçimi kazananlara kızmıyorum. “her şey mubah değildir” diyip karşı duramayanlara sözüm.

Bunlar tatlı dili küçümsüyor, sert ve suçlayıcı dilin gücünden söz ediyor. Zaten herkes bu dili kullanıyor, bizde aynı dili kullanırsak, bizim onlardan ne ayrımımız kalır? Sonra biz insanız “tepinmek” gibi bir sözü mubah görürsek gerçekten tepinenlerden ne ayrımız olur? Azıcık düşünmeyecek miyiz?

Ve tabi muhalefet; bendeniz sonuçları aldıktan sonra bütün CHP ve diğer ortaklar istifa eder diye düşündüm. İl, ilçe başkanlarına kadar. Evet, seçim belki hakkıyla kazanılmadı ama sonuçta kazanıldı. Ve siz yenildiniz kardeşim. Ve bir sürü hatanız oldu. Hadi hemen kendinizi yenileyin, en az sizde diğerleri gibi eskidiniz çünkü. Kişiler üzerinden asla düşünmüyorum ama toplu istifalar ve yeni, özellikle genç kuşağın etkin olacağı bir yapılanma içine gidilmesi taraftarıyım.

Kişilere yüklenip bunca emeklerini kırıcı, yıpratıcı sözler ve eleştirilerle sıkıştırma ve incitmeyi asla doğru bulmuyorum. İzlediğim oturumlarda bol bol bu manzaralarla karşılaşıyorum çünkü. Eğer şöyle bir silkinip kendilerine gelmez iseler korkarım durum başka yönlere evirilebilir. Bendeniz kendi hesabıma çevremle birlikte her zaman haklının, tatlı dilin yanındayım. Evrilmek zaten dik durmayı bilmeyenlerin en ufak bir rüzgârla devrilenlerin işi. Ve biz aslında buyuz. Bu yüzden iş muhalefete düşüyor, herkesin yerine onlar dik dursunlar, değişimden korkmasınlar. Emek verenler unutulmaz ve tatlı sözler asla eskimez. Haklılar her zaman kazanır!

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız. Gerçi çokkkk ayrıştırıldık, çokkkk gayrılaştırıldık ancak biz yine de isteyen herkesi kucaklarız. Yase

& & & & &

İKİ KARDEŞ HİKAYESİ

İki erkek kardeşin hikâyesi, birlikte çalıştıkları babalarından kalma çiftlikte geçiyordu. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekârdı. Her günün sonunda iki kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi. Günün birinde bekâr kardeş şöyle düşündü;

-Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur.

O günden sonra bekâr olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye itti.

Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine;

-Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocukların var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.

Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu.

Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaştılar. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.

Günün Şiiri

Ölüme Yakın

Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acaip, kuşların hali.

Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-Akşamüstüne doğru, kış vakti –
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.

Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?

Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.

Orhan Veli KANIK

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı

Behçet NECATİGİL

Gizli Sevda

Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.

Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.

Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim
Bildiğin gibi…
Anlıyordu.

Mesutmuş, kocasını seviyormuş,

Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selam söyledi.

Behçet NECATİGİL

Günün Fıkrası

Temel Sıkışsa

Temel Dursun’a yatılı ziyarete gitmiş. Yemişler içmişler sıra yatmaya gelmiş. Dursun: “Bak Temel, yatak odandan tuvalete gitmek için bizim odadan geçmen gerekecek. Bu olmasın istiyorsan şimdiden tuvalete git de gece gelmesin.” Temel: “Tuvaletim yok. Merak etme, gelse de tutarım zaten.” Bu diyalogun ardından yatmışlar ama gece yarısı Temel fena halde sıkışmış. Yatak odasından geçmek de istemiyor. Bakmış pencerede bir saksı içinde çiçek var. Çiçeği toprağıyla birlikte çıkarıp hacetini gidermiş, toprağı tekrar yerine koyup uyumuş ve ertesi sabah da çekip gitmiş. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Dursun Temel”i aramış telefonla: “Temel, nereye sıçtın çabuk söyle, 4 ev değiştirdik ev hala kokuyor”

Günün Sözü

Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerekir.
Mevlana

Kar gibi yağıp yeryüzünü kaplasan da, güneşin varlığıyla yok olup gidersin!
Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here