Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah sayfamın konuğu “Soluğumda Gizlenen Aşk” Yazarı Eda Saygılı… Hataylı şair ve yazarları tanıtmaya devam ediyoruz anlaşılacağı gibi. Soluğumda Gizlenen Aşk gerçekten solukta gizli kalmış, romanın kahramanı onun gerçekten ayrımına varana dek. Yaşam Parodisi ile Soluğumda Gizlen Aşk’ın ortak noktaları çok. Felsefi yönden.
Her iki yazarda iç dünyaya dönüp orada yolculuk yapmışlar. Bulduklarının doğruluğunu araştırmış, desteklemiş ve ortaya koymuşlar. Yaşam Parodisi roman değil. İçinde olay kurgusu yok. Soluğumda Gizlenen Aşk ise bir roman ve olay kurgusu var; çapraşık değil, yoğun değil ancak yetecek kadar kıvamında. Zevkle okudum “her yaşantı aklın kurgusunu bırakıp kalbe teslim olmakmış” diyor Eda kitabın başında. Düşünüyorum… “Bildiklerimi yaşamaya izin verdiğimde oluşumun tohumlarını ektim”
Hep bildiklerimiz ile mi oluşuyoruz?
Sevgili okuyucularım, birçok kişi kitabı okur ve unutur. Ancak bu kitapta dostluk, arkadaşlık, kardeşlik var, felsefe var, aşk var, düşünce var. Her sayfayı durup düşünmek gerekiyor. Yani yalnızca bir roman olarak okunacak kitap değil. Öyle bakarak okursanız içindeki düşünceleri, felsefeyi kaçırmış olursunuz.
Kendi hesabıma sevgili dostum ve doktorum Süleyman Saygılı’nın kızı Eda Saygılı’yı candan kutluyorum. Ve övünüyorum. Ve tabi çok seviniyorum İskenderun’dan güçlü kalemlerin çıkmasına.
“DÜŞÜNCELER YAŞAMIN ÖNCÜSÜ İKEN, DUYGULAR ONUN ŞARKISINI ÇALIYORSA BEN AŞKI FISILDAYAN BİR BESTEKÂRIM.”
Bayıldım bu cümleye ve keşke dedim hepimiz düşüncelerimiz ve duygularımız arasında kalmadan yaşamayı öğrenebilseydik. Bendenizin Zehra karakteri, aşkı ile öğretileri arasında kalarak ömrünün ilkbaharını kış olarak yaşamak zorunda kaldı ancak ne zamanki kırdı zincirleri, vicdanı ve duyguları barıştı işte o zaman aşkı tanıdı. Yaşı geçmişti ancak onun için bahardı bütün mevsimler artık.
Ve sevgili okuyucularım her kitap ufkumuzu biraz daha genişletiyor. Lütfen okumaya devam edelim. Ülkemizde okuryazar sayısı acınacak miktarda, boş zaman aramayın okumak için. Her yerde, her zaman kitap okuyabilirsiniz. Ve gerçekten okuyanla okumayan bir olmuyor.
Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım. Ayrımsız gayrımsız. Yase
& & & & &
Filozof Diogenes’e çevresindekiler “İhtiyarladınız. Artık bundan sonra dinlenmeniz gerek” der. Diogenes, “Niçin?” diye sorar, “Eğer koşucu olsaydım, koşunun sonuna doğru yavaşlamam mı gerekirdi? Yoksa tam tersine, bütün gücümle koşmak zorunda mı kalırdım”
& & & & &
Ünlü filozof Diogenes, dar bir sokaktan geçerken zengin olduğu her hâlinden belli olan biri ile karşılaşır. Sokaktan geçebilmeleri için ikisinden birinin kenara çekilip yol vermesi gerekirken zengin olduğu kadar kibirli de görünen adam “Ben bir serserinin önünden çekilmem” der.
Diogenes bu sözlere umursamaz bir tavırla şöyle cevap verir: “Fakat ben çekilirim”.
& & & & &
Eşkıyanın biri, fakirliğinden dolayı, Diogenes’e hakaret eder. Bu olaya aldırmayan Diogenes, sadece şunları söyler eşkıyaya: “Hiç görmedim hayatımda senden başka Fakir olduğum için hakaret eden; ama tanık oldum pek çok insan bir bir asıldılar hırsızlıktan.”
& & & & &
Diogenes bir gün, tüm mal varlığını israf ederek bitirmek üzere olan bir adamdan on para ister. Bu istek üzerine adam “Neden başkalarında bir para istiyorsun da benden on para istiyorsun?” diye sorar.
Adama israfa devam ettiği takdirde gelecekte ne ile karşılaşacağını göstermek isteyen ünlü filozof şöyle cevap verir: “Çünkü diğerlerinden daha sonra istesem yine alabilirim. Fakat senin bu israfın yüzünden bana bir daha para verebileceğinden şüpheliyim.”
& & & & &
“Yemek yemek için en uygun zaman ne zamandır?” diye ünlü filozofa sorduklarında ise Diogenes, “Zenginsen istediğin zaman, fakirsen fırsat bulduğun zaman…” der.
& & & & &
Filozof Diogenes’in ününü duyan İmparator İskender tanışmak için onu sarayına çağırır. İmparator salona girdiğinde herkes ayağa kalkarken o yerinde oturmayı tercih eder. İskender kızgın bir şekilde, “Bu ne cüret! Sen benim kim olduğumu bilmiyor musun, benden hiç korkmuyor musun yoksa?” diye sorar.
Diogenes İmparator’un bu sorusuna sakince başka bir soruyla karşılık verir: “Sen iyi biri misin, yoksa kötü biri mi?”
“Elbette iyi biriyim, bunu herkes bilir.”
“Peki, iyi adamlardan korkmalı mıyız ki ben sizden korkayım?”
Bu cevap sonrasında İmparator, Diogenes ile sık sık görüşmeye başlar, hatta bazen de kendisi bu büyük fıçıda yaşayan filozofu ziyarete gider.
Bir gün bu ziyaretlerin birinde güneşlenmekte olan Diogenes, İmparator İskender ve adamlarının geldiğini görür. Güneşlenmeye devam eden ünlü filozofun zor koşullarda yaşadığını gören İskender “Dile benden ne dilersen!” der.
Diogenes, ihtiyacının bulunmadığını söyleyecekken o anda aldığı en büyük zevki engelleyen İmparator’a, tarihe geçen şu cevabı verir: “Gölge etme başka ihsan istemem!”
Günün Şiiri
Ayrıldılar
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya…
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz…
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın –
yüzü güneşli bir ana gibi –
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak…
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere…
Kapandı bir pencere…
AYRILDILAR…
Nazım Hikmet
Günün Fıkrası
Bir röportaj esnasında gazeteci sorar: “Bu kadar uzun süre yaşamayı bu yaşta böyle sağlıklı ve dinç kalmayı, her şeye rağmen hayata gülümseyen gözlerle bakabilmeyi neye borçlusunuz acaba?”
102 yaşına girmiş olan adam bu soruya şöyle yanıt verir: “Her gün erkenden yatağımdan kalkar pencerenin önüne gidip bir iki dakika dışarıyı seyrederim. Hava ister güneşli, ister yağmurlu, ister soğuk, ister sıcak olsun kendi kendime şunları söylerim: Bu, tam benim istediğim gibi muhteşem bir gün”
Günün Sözü
Hakiki ve ciddi bir tek felsefi sorun vardır: İntihar. Hayatın yaşamaya değer olup olmadığını yargılamak, bu felsefenin temel sorusunu oluşturur.
Albert Camus
Kalbi kırdıktan sonra gelen özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir. İhtiyaç kalmaz.
Pablo Neruda