Ortaya Karışık ve Ercüment Kimyon

0
97

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bütün siyasi partiler adaylarını belirledi artık  tek, tek. Baya uzun zaman aldı adayların açıklanması.  Aday adayları Ankara’yı  mekân, yollarını da  yol  yaptılar kendilerine kesin adaylar açıklanana dek. Adaylar açıklanınca da içten içe kaynayıp fokurdayıp döküldülerse de etrafa sakin gibi görünmeye çalışsalar da ruhlarında çakan şimşeklerin ışığı gözlerinden taşıyor. Yerel  gazeteler her gün bir adayın açıklandığını yazarken diğer adaylarında vaatlerini, ele-ele tutuşmuş  olarak  elleri havada, ceketleri yukarı doğu çekilmiş, düğmeleri  gerilmiş, her biri bir yana bakan resimlerini  basıyor. Tuhafıma gidiyor bu el ele tutuşularak verilen pozlar.

Bir defa estetik değil, şık görünmüyor ve fesatlığım tutar bazen ya, işte on anlardan birindeyim zahir ki samimi bulmam bu pozları. Her ne kadar çocuklar gibi saf görünseler de. Neyse onlar el ele vermiş ilerleye dursunlar da sokakta ve esnafta incelediğim gözlemlediğim kadarı ile “çıt” çıkmıyor. Ne adayların açıklanması, ne de el ele verilen resimlerin basılı olduğu gazetelerin masaların üzerinde ve tam önlerinde olması. Onları ilgilendirmiyor. Çünkü onların sesini soluğunu ve heyecanını çalan yoğun işsizlik, kredi kartı, senet kira, su elektrik ve okul taksiti olarak tehdit ediyor. Nefeslerini bile bir defada almıyorlar şöyle derin, derin. Utanıyorum onların yanında oturduğumda kendimden. Oysa konuşup muhabbet etmek için gidiyorum kitaplar oluyor elimde ama bende onlar gibi sessizleşiyorum. Ve ne olacak bu esnafın zanaatçının hali diye kaygılanmaktan onlardan bile derin düşünmekten kendimi alamıyorum.  Her şeye rağmen neşeli ve umutlu olmak istiyorum ama ne kadar yapabiliyorum bilmiyorum.

ERCÜMENT KİMYON

HDP İskenderun için başkan adayını açıklamış. Sayın Ercüment Kimyon aday.  Hayırlı olsun diyorum Ercüment beyi takip ediyorum her zaman birçok şey için destek veriyorum ona. Bu işi yapabileceğine de inanıyorum ancak. bazı insanlar emniyet supabı gibidir.  Bilirsiniz, doğrudur, düzgündür ve ne olursa olsun yol göstericidir. Ödünsüzdürler gebe kalmazlar, onlara güvenirsiniz. Ve onları başta görmektense arkada sağlam yaslanılacak bir sırt gibi görmek istersiniz. Ercüment beyi böyle gördüm her zaman. Yönetmekten çok yöneticiyi izlemek, yol göstermek, eleştirmek ona daha çok yakışıyor diye düşünmüşümdür. Tabi  bu şahsi fikrim… Yani herkes başkan olabilir ama… Arkadaki en gerçektir her zaman. Ve arkadakilerin sağlamlığı gebe kalmama durumları çok, çok önemlidir.

hdp aday tanıtımı2

Sevgili başkan adayımıza başarılar diliyorum ve diliyorum ki kendisi gibi bir sırtı olsun ki… Ne de olsa insanız ve her zaman zayıf bir tarafımız vardır  ve uyumamamız gereken yerde uyumak üzereysek  birisi  bizi uyandırsın. Valla bunlar samimi duygularım hiçbir  adaya böyle bir şey söylemek aklımdan bile geçmedi zaten sizde biliyorsunuz. Ve içinde bulunduğumuz durum istemeden de olsa,  el ele tutuşma zamanı ise de, bizde yan yana durmayı bari becerelim diyorum.

VE KÜÇÜK ŞEYLER…

ÜSTÜN DÖKMEN  HOCA…

Sevgili okuyucuların geçen hafta sonu Üstün Hoca’ yı dinledik. MKÜ Mustafa Yazıcı Devlet Konservatuarı tiyatro salonunda. Salon doluydu. İlgi çok güzeldi, seviyorum İskenderun’un  bazen yerinde olan meraklı insanlarını. İki buçuk saat nasıl geçti anlayamadık. Hocanın kitaplarını okuyanlar, izleyenler onu bilir. Ve daha çok konuşmama gerek yok sanıyorum. Bendeniz her zaman onu dinlemekten zevk duyarım.

& & & & &

Ve dünya Suriye’deki vahşetti konuşuyor.  Dünya buna ön ayak olmuş zaten, olayları  çıkarmış, kışkırtmış insanların en vahşi duygularını uyandırmış şimdi çok şaşırmış gibi bakıyor? Ahh  insanlık çıldırmış, bizde çıldırmak üzereyiz. Bu insanlık suçu işleyen canavarlar. Herhangi bir dine imana ya da insanlık vasıflarına sahip yaratıklar değiller.  Ve onlardan her şey beklenir bu babta.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım her şeye rağmen sevinçliyim ya. Kardeşim geliyor İstanbul’dan. Siz bu yazıyı okurken biz sarmaş dolaş olmuş olacağız otogarda. Ve bir hafta hasret gidereceğiz kardeş olmanın bütün güzelliklerini yaşamaya çalışacağız. Sözde değil kardeşliğimiz özde ve biz bir hafta özümüzde olacağız. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum her şeye rağmen her zaman her yerde. Yase

Şubat Güneşi

Boşanmak

Boşanmak hiçte kolay olmamıştı. Neslihan’ın gelgitleri yüzünden, uzun ve kötü günler yaşamıştı Ahmet. Boşanır boşanmaz hemen yurt dışına çıkmış iki yıl kadar Paris’te kalmıştı. Mesleği ile ilgili çalışmalar yapmış, bol, bol gezip dolaşmıştı. Sonunda dönüp geldiğinde kendini çok iyi algılıyordu.

Abisi arkadaşları ile açmayı düşündüğü özel hastane için gerekli çalışmaları tamlamıştı o Paris’te iken ve gelir gelmez teklifini yaptı. Ahmet “düşüneceğim” dedi ama aslında mesleğini bırakmak gibi bir düşüncesi yoktu, aniden Oya ile karşılaşana kadar. Ayrıldıktan sonraki ikinci karşılaşmalarıydı bu.

 Kalabalık bir grubun içindeydi Oya, kucağında bir bebek vardı. Ve mutlu görünüyordu. Ahmet’in içi yine acıyla kasılmıştı. Ve o anda abisinin teklifini çok ciddi olarak düşünmeye başladı. Ve otobüse atladığı gibi İskenderun’a doğru yola çıktı. Ne demişti Zeynep? “Kader mi bu?   Seni bu gece karşıma çıkaran ve bu saatte bu mutfakta hayalini bile kurmaktan korktuğum bir huzuru hediye eden?”

Ahmet uzun zaman hiçbir kadının yanına bile yaklaşamayacağını sanıyorken Zeynep’i görür görmez bir garip olmuş şimdiye dek hiçbir kadına hissetmediği bir şeyler algılamıştı içinde. Bu da ona çok garip geliyordu. Ancak kız çok uzak ve kendi halindeydi her şeyden habersiz. “Kader” herhalde Zeynep’in çok doğal olarak söylediği gibi onları en olmayacak sandıkları bir zaman da bir araya getiren!

Hayatına giren hiçbir kadınla Ahmet bu kadar rahat ve sıcak hissetmemişti kendini. Zeynep’in bir kolunda taşıdığı masum hüznü, diğer kolunda taşıdığı gizemli doğallığı hiçbir kadında görmemişti. Da Vinci’nin Mona Lisa’sı bile onun kadar masum  ve hüzünlü görünmüyordu, üstelik en az onun kadar gizemliydi Ahmet için…

Kollarının arasında kıvrılmış sıcacık yatan kıza şefkatle baktı. Hala hakkında bir şey bilmiyordu, işin garibi bilmekte istemiyordu. Bildikleri ona yetiyordu. Kızın kulağına eğilip “sen kimsin aslında” diye fısıldadı. Kız “bilmiyorum” dedi net bir sesle. “Kimim ben sen söyle?” “Sen bir melek olmayasın?” “Can da öyle derdi?”

Aniden çakan şimşek ve ardından gelen gök gürültüsü yüzünden Ahmet kızın ne dediğini anlayamadı. Kız biraz daha sokuldu Ahmet’e. Ayaklarında çift çorap olmasına rağmen buz gibiydi Ahmet ayaklarının arasına almıştı o ayakları. Kendi ısısı ile ısıtmaya çalışıyordu.

“Korkmuyorsun değil mi?” “Korkuyorum hem de çok korkuyorum. Gece bitmesin istiyorum, gündüz olmasın hiç, elektrikte gelmesin hep böyle kalalım ve ölüm gelecekse bana şimdi gelsin istiyorum. Kendimi güvende ve yalnız olmadığımı bildiğim şu anda alsın istiyorum.”

Ahmet duyduklarından dehşete düşmüştü. Kızı omuzlarından tutup kendinden uzaklaştırdı gözlerin içine bakmaya zorladı kızın gözleri yaş içindeydi. O gözleri, gözyaşlarının tuzlu tadını ağzın içinde hissederek öptü.

“Neden korkuyorsun, neden ölümü şimdi istiyorsun daha sen çok küçüksün. Ölümü istemek için neler yaşadın bilmiyorum ama inan bana daha çok erken. Korktuğun yalnızlıksa seni, sen istediğin zamana kadar yalnız bırakmayacağım söz veriyorum.”

“Söz verme hiçbir şey için söz verme.” Hala yerde halının üzerinde yatıyorlardı. “Söz veriyorum ama. Seni bırakmayacağım işte. İstesen de istemesen de.”

Ahmet üşümeye başlamıştı. “Hadi  kalkalım yerden soğuk alıp üşütmeyelim, zaten senin hala ateşin var” diyerek doğruldu kızı da kaldırdı. Mumların ışığı iyice azalmıştı. Zeynep sıcak bir yerden sokağa atılan kedi yavrusu gibi hissetti kendini, titremeye başladı. Arkası Yarın

Günün Şiiri

18. SONE

Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?

Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:

Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,

Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:

Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,

Ve sık sık kararı da yaldız düşer yüzünden;

Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak

Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;

Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,

Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;

Gölgesindesin diye ecel caka satamaz

Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:

İnsanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,

Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.

William SHAKESPEARE

Shakespeare’den…

Aşk bir deliliktir. Bir iftira başka iftiraları doğurur. Buz kadar lekesiz, kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın. Cehalet Tanrının laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır. Cehennem boş. Tüm şeytanlar buradadır. Daha iyi, iyinin düşmanıdır. Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın. (Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare’e gönderdiğinde yazarın verdiği cevap…)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here