Hayat Artık Şaşırmam Dediğiniz Anda Sizi Şaşırtmaya Devam Eder!

0
94

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Hava günlük güneşlik, ılık ve neşeli gibiydi, ta ki 4 şehit haberi alana dek. 4 Mehmetçik İdlib’deki çatışmada şehit olmuş. Milli savunma bakanlığından yapılan açıklamaya göre 1’i ağır 9 yaralıda varmış. Tabi hemen açıklama gelmiş “saldırının failleri hesap verecek.” Dilerim çok çabuk olur ve şehit haberleri ile ateş almaz yüreğimiz. Allah’tan şehitlerime rahmet diliyorum yaralılara tez şifa ve ailelere sabır diliyorum vatan sağ olsun.

Bir tarafta depremler, bir tarafta yolsuzluklar, yalakalıklar, zamlar… Lügatimize yeni eklenen acayip kavramlar, bir tarafta gündemden düşmeyen İstanbul Kanalı ve bütün yurttaki fayların uyanık olması maşallah korku filmi gibi yaşıyoruz hayatı… Her tarafta yeni senaryolar, yeni sıkıntılar ve en kötüsü hızla yerle bir olan ahlak kavramı!

Valla nasıl bu hale geldik, getirildik artık bilmiyoruz. İpin ucu kaçtı bir defa artık yakalayana aşk olsun. Ama hayat her şeye rağmen akıyor ve yıllar önce canımın diğer yarısını toprağa verdikten sonra artık bir daha gülmem sanmıştım… Dünya neden dönüyor hala diye günlerce isyan etmiştim! Ama ne oldu yeri geldi güldüm hem de hiç sakınmadan, yüreğimin ağrısı dururken hala neden dünya dönüyor diye isyan ederken. Ve bugün yine içimiz ağır, yüreğimiz acı dolu ama gülümseyebiliyoruz, hayat böyle bir şey işte! Şaşırmaktan tam vazgeçmişken seni şaşırtmaya devam eder.

Ve bu sabah beni şaşırtan; bu sabah banyoda konser vardı! Evet, kuşlar konser veriyordu! Hava boşluğunun penceresine konmuşlar hep bir ağızdan neşeli neşeli ötüyorlar! Bu nasıl güzel bir şey anlatamam sıkıntılı uyanmışsınız, canınız sıkkın ve bir anda dünyanız değişiyor, bir kuş korosu hem de uyandığınızda gittiğiniz ilk mekânda? Sıkıntınızın ayrımında imişler ve sizi neşelendirmek istiyorlarmış gibi sabahtan şöyle bir uğramışlar valla yazarken gülümsüyorum nasıl bir güzellik ya Rabbim? Ve bu kişiye özel! Valla korunuyorum gibi! Ve düşünüyorum en umutsuz olduğumuz zamanda ölümü düşünürüz oysa ölümden güzel şeylerde var yalnızca gören gözlerimiz ve doğru mesaj alan aklımız olsun…

Ve şimdilik sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım, her zaman ayrımsız, gayrımsız ve mesajlara açık. Yase

Ve sevgi üzerine iki hikaye okuyalım ne dersiniz…

Herkese Sevgi

Vietnam’da savaştıktan sonra sonunda evine dönmekte olan bir asker hakkında bir hikaye anlatılır. San Francisco’dan ailesini aradı; “-Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.”

“-Memnuniyetle, onunla tanışmak isteriz” diye cevapladılar.

Oğulları, “-Bilmeniz gereken bir şey var” diye devam etti. “-Arkadaşım savaşta ağır yaralandı. Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok, ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum.”

“-Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.”

“-Hayır. Anne, baba, onun bizimle yaşamasını istiyorum.”

“-Oğlum” dedi babası, “-Bizden ne istediğini bilmiyorsun. Onun gibi özürlü biri bize korkunç bir yük olur. Bizim kendi hayatımız var ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır.”

Oğlu o anda telefonu kapattı. Ailesi ondan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco’ysa uçtular ve Oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler. Onu tanıdılar ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı.

Bu hikayedeki aile de bir çoğumuz gibi. Güzel olan yada birlikte olmaktan zevk aldığımız insanları sevmek bizim için çok kolay, ama bize rahatsızlık veren ya da yanlarında kendimizi rahatsız hissettiğimiz insanları sevmiyoruz. Bizim kadar sağlıklı, Güzel ya da akilli olmayan insanların yanından uzak durmayı tercih ediyoruz. Ney seki, bize bu şekilde davranmayan biri var.

Biz ne kadar bozulmuş olursak olalım, bizi sonsuz ailesinin yanına çağıran şartsız sevgiyle seven biri. Bu gece, uyumadan önce, insanları olduğu gibi kabul edebilmemiz ve bizden farklı olanlara karşı daha anlayışlı olabilmemiz için gereken gücü vermesi için Allah’a kısa bir dua edelim.

& & & & &

Gerçek Sevgi

John Blanchard oturduğu banktan kalktı, üzerindeki denizci üniformasını düzeltti ve şehrin büyük tren istasyonundaki insanları incelemeye koyuldu. Gözleri o kızı arıyordu, kalbini çok iyi bildiği, ama yüzünü hiç görmediği, yakasında gül olan o kızı. Ona olan ilgisi bundan on üç ay önce Florida’da bir kütüphanede başlamıştı. Raflardan aldığı bir kitabın içindeki yazıdan çok etkilenmişti… Kitaptan değil, sayfalardan birinin kenarında kurşun kalemle yazılmış minik notlardan… Yumuşak el yazısı düşünceli bir ruhu ve insanın içine işleyen bir karakteri yansıtıyordu. Kitabın baş sayfasında, o kitabı en son okuyan kişinin ismini gördü: Bayan Hollis Maynell. Biraz zaman ve çaba sonunda adresini buldu. Bayan Maynell New York’ta yaşıyordu. Blanchard ona kendisini tanıtan ve mektup arkadaşı olmayı teklif eden bir mektup yazdı.

Ertesi gün de İkinci Dünya Savaşı’na katılmak için Avrupa’ya doğru yola çıktı. Daha sonraki bir yıl bir ay boyunca birbirlerini mektuplarla tanıdılar. Her mektup kalplerine düşen bir sevgi tohumuydu sanki. Bir romantizm başlıyordu. Blanchard kızdan bir resmini istemişti, ama kız reddetti. Kendisini gerçekten önemsiyorsa nasıl göründüğünün ne önemi vardı. Sonunda Blanchard’ın Avrupa’dan dönüş günü geldi çattı. İlk buluşmalarını ayarladılar… New York Tren İstasyonu’nda akşam saat tam 7’de… “Beni tanıman için” diye yazmıştı kız mektubunda, “ceketimin yakasında kırmızı bir gül takılı olacak…”

İşte saat tam 7’ydi ve Blanchard yüzünü daha önce hiç görmediği, ama kalbini sevdiği o kırmızı güllü kızı arıyordu. Hikâyenin gerisini Bay Blanchard’dan dinleyelim: ” Birden genç bir kızın bana doğru yürüdüğünü farkettim. İnce ve uzun boylu, dalgalı sarı saçları o güzel kulaklarının önünden omuzlarına düşmüş… Çiçek rengi mavi gözlü… Dudaklarının ve çenesinin muntazam kıvrımları ve açık yeşil giysisiyle insana sanki baharın geldiğini müjdeleyen bir kızdı. Ben de ona doğru yürümeye başladım. O kadar etkilenmiştim ki yakasında gül olup olmadığına bakmak aklıma bile gelmedi. Ona yaklaşınca, dudaklarında hafif ve tahrik edici bir gülümsemeyle bana ‘Benimle ayni yöne mi gidiyorsun, denizci?’ diye fısıldadı.

Neredeyse kontrolsüz bir şekilde ona doğru bir adım daha attım ve o anda Hollis Maynell’i gördüm. Kızın tam arkasında duruyordu. 40’ını çoktan geçmiş, grileşmeye başlamış saçlarını şapkasının altında toplamış… Şişmana yakın, kısa boylu, kalın bilekli ayakları topuksuz ayakkabılara gömülmüş. Kafamı çevirdim, yeşil giysili kız hızla uzaklaşıyordu. Kendimi ikiye bölünmüş hissettim; arzularım kızı takip etmemi, ta içimden gelen bir istek ise ruhu bir yıldır bana eşlik eden kadınla kalmamı söylüyordu.

İşte orada öylece duruyordu. Solgun, kırışık suratı kibar ve duygulu, gri gözleri sıcaktı. Çekinmedim. Beni tanımasını sağlayacak mavi deri ciltli kitabı ona doğru tuttum. Bu aşk olamazdı, ama, mutlaka değerli, belki aşktan da güzel, çoktan beri minnettar olduğum ve olacağım bir arkadaşlık gibi bir şey olabilirdi. Kadını selâmladım, her ne kadar gizlemeye çalıştıysam da pek başaramadığım hayal kırıklığımı belli eden sesimle ‘Ben Teğmen John Blanchard, siz de Bayan Maynell olmalısınız. Sizinle buluşabildiğim için çok mutluyum. Sizi yemeğe götürebilir miyim?’ diye sordum.

Kadının yüzüne bir gülümseme yayıldı: ‘Neden bahsettiğini bilmiyorum delikanlı’ dedi, ‘ama şu az önce buradan geçen yeşil elbiseli kız bu gülü yakama takmamı rica etti benden ve eğer siz beni yemeğe davet edecek olursanız kendisinin sizi caddenin karşısındaki büyük restoranda beklediğini söylememi istedi. Dediğine göre bu bir çeşit sınavmış.”

Günün Şiiri

Ben Hep Seni Düşünürüm
Aşktan yana söz duyunca,
Ben hep seni düşünürüm.
Uçsuz hayaller boyunca,
Ben hep seni düşünürüm.

Yıldızlar kayar yüceden;
Renkler sıyrılır geceden;
Yüreğim sızlar inceden;
Ben hep seni düşünürüm.

Aklın ucu değer hiçe;
Yol ararım içten içe.
Kâinat uyur sessizce,
Ben hep seni düşünürüm.

Korkunun bittiği yerde,
Haz duyarım perde perde.
Bir mezar görsem bir yerde,
Ben hep seni düşünürüm.

Zaman hep sonsuza akar
Meyve dökülür, dal kalkar.
Çiçeklere bakar bakar,
Ben hep seni düşünürüm.

Rüzgâr eser ilden ile
Sağlıkta bitmez bu çile.
Vardan öte, Yokta bile
Ben hep seni düşünürüm.

Vur Emri

Abdurrahim KARAKOÇ

Günün Fıkrası

Yarasalar Yarışıyor

Yarasalar kendi aralarında lider seçmeye karar vermişler ve bir yarışma düzenlemişler. Aralarından en iyi üç yarasa yarışmaya katılmış, yarışmada hangi yarasa daha fazla kan içerse o lider olacakmış ve üç yarasa uçmuşlar aradan yarım saat geçmiş, bir yarasa uçarak gelmiş ve tavana asılmış sormuşlar ne yaptın. Yarasa şu karşıdaki evi görüyor musunuz? Yarasalar evet görüyoruz. Önündeki ineği görüyor musunuz? Onu da görüyoruz. İşte onun bütün kanını ben içtim demiş. Herkes alkışlamış. Yarım saat sonra diğer yarasa gelmiş tavana asılmış. Sormuşlar ne yaptın? Şu evi görüyor musunuz? Evet görüyoruz. Önünde yatan 10 tane adamı görüyor musunuz? Evet görüyoruz. İşte onların bütün kanını ben içtim demiş. Herkes alkışlamış. Aradan yarım saat sonra en son yarasa gelmiş tam tavana asılacak pat yere düşmüş. Kafası kırık, kanadı yırtık, gözü çıkık. Sormuşlar ne oldu? Şu evi görüyor musunuz? Evet görüyoruz. Üstündeki anteni görüyor musunuz? Evet görüyoruz.  İşte onu ben görmedim.

Günün Sözü

Birileri arkanızdan konuşuyorsa, onlardan öndesiniz demektir.
Anton CEHOV

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here