Bahar Geldi  Hoş Geldi…

0
71

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Korona hanımın egemenliğinde geçirdiğimiz iki yılın sonunda her ne kadar onun hala etkisinde olsak da baharın gelişi ile  baya bir havalandık. Sanki ülke güllük gülistanlıkmış gibi kaygısızca açıldık, saçıldık. Örneğin Ramazan ayındayız, iftarlar, sahurlar maşallah tefli, şarkılı yaşanmaya başladı. Türbeler dolup boşalıyor, kimse en ufak bir korunmaya ihtiyaç duymuyor. Ne hastalıktan ne de yoksullukla savaşan insanların vebalinden… Neşelenmek, eğlenmek güzel, güzel de kardeşim ama aç açık olmayan bir ülkede yaşamıyorsunuz ki, lütfen onların varlığından bu kadar habersizmiş gibi olmayın, yani kim olursanız olun. Tabi yardım paketleri sahiplerine ulaşıyor ya da gibi!  Ancak halkın  yüzde sekseni ucuz ekmek kuyruğunda, meyve sebzeye dokunan yok artık, tane hesabı ile almaya çalışıyor vatandaş. Kahvaltılıklar aman bana uğramayın diyor yakarım valla. Savaşta insanlar ölüyor, insanlık suçları yeri göğü sarıyor, bir de bakmışsınız ki  kimsenin umuru değil. Kimsenin kimseyi düşündüğü yok. Asgari ücretli geçim derdinde, zengin zenginliği gösterip parasını artırmak derdinden, ortada kalanlar da sahilde. Adım atacak yer yok, özellikle hafta sonları çayır çimen insan açıyor börtü böcek kaçacak yer arıyor. En güzel ve ucuz eğlence sahil; çoluk çocuk, köpekler, kediler, yayılıyor çimenlere, güneşin, günün, temiz havanın – söylemeden geçememeğim bu kış  hava soğuktu ama  kirli değildi. Pencerelerimizi açtığımızda yüzümüze vuran kömür kokusu yoktu bu da sanırım insanların yakacak bir şeyler bulmamasından ya da  her zamankinden çok esen rüzgarlardan?- zevkine varıp akşam yemeğini düşünmeden birkaç saat kafa dinlemek için. Yürüyüş yaparken bazen onlara özeniyorum, nemli çimenlere şöyle sırt üstü uzanıp ellerimi ensemde kilitleyip, parlak, dumansız, ipek çarşaf gibi uzanan gökyüzüne bütün düşünceleri, kaygıları unutup dalıp gitmeyi! Of of valla yazarken bile kemiklerim çıtırdıyor. Ama bana düşen yalnızca yazmak. Ve bendeniz gibi olan ne çok insan var kim bilir? İsteyip yapamayan?

Neyse bugün herkesin yapabileceği bir şey var. İskenderun Belediyesinin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeni ile hazırladığı Bilim Şenliği ve Çocuk Kitapları Fuarı açıldı. -Bilim şenliği- takıldım bu bilim sözüne… 10 gün boyunca, çocuk oyunları, kukla ve buble  show, maskotlar, palyaço, sihirbaz gösterileri, yarışmalar, spor turnuvaları, atölye çalışmaları, zeka oyunları, ebeveyn söyleşileri, yetişkin tiyatrosu ve gezegen evi gibi pek çok etkinlik gerçekleştirilecek.

Sevgili okuyucularım tamamen parasız olan bu etkinlikler   Her gün 14.00-16.00 saatleri arasında çocuk etkinlikleri, 20.30-21.30 saatlerinde de Canlı Hacivat & Karagöz, Aşuk ile Maşuk, İllüzyon Gösterisi, Kuran-ı Kerim Tilaveti, Orta Oyunu gibi etkinlikler yapılacak. 24 Nisan günü sona erecek. Sevgili okuyucularım fuarda Boncukcan çocuklar ve yetişkinler için sizi  bekliyor olacak tabi ki ben denizde.

Ve   sevgili okuyucularım, bahar geldi ama baharın sıkıntıları da geldi,  polenler havlarda uçuşmaya başladı ve alerji devreye girdi. Öyle ki o muhteşem doğanın muhteşem uyanışı bazılarımızın resmen karabasanı olabiliyor. Bu yüzden aman dikkat diyoruz. Elinize, dilinize, belinize,  havanıza, edanıza dikkat edin. Bel fıtığı, hapşı tıkşı yaşam kalitemizi yerle bir etmeden önlemlerimizi alalım yani nemli çimenlere uzanmak çok güzel olsa da sağlıklı değil, terlemek bronşite davetiye demek zaten, korona hanım için önlem yok o da tetikte bekliyor  bu yüzden dikkat!

Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım, ayrımsız, gayrımsız hep birlikte her zaman. Yase

& & & & &

Yoksul ve Zengin Hikâyesi

Resulü Ekrem (s.a.v.) her zamanki gibi meclisinde oturmuş ve dostları da etrafında halka şeklinde, onu bir yüzük taşı gibi ortaya almışlardı. Bu arada eski elbiseli fakir bir Müslüman kapıdan içeriye girdi. İslami adetlere göre herkes her hangi mevkide olursa olsun bir oturuma girince nerede boş yer bulursa hemen oraya oturmalıdır. “Benim canım şurasını istiyor” görüşüyle özel bir yere oturmak gerekmez. O adam etrafına bakındı ve boş bir yer buldu; gitti oraya oturdu. Tesadüfen ileri gelen zenginlerden birisinin yanına oturmuştu. Zengin adam elbisesini toplayarak ondan bir az uzaklaştı. Bu hareketleri izleyen Resulü Ekrem (s.a.v.) ona dönerek:

-Fakirliğinden sana bir şey geçer diye mi korktun?

-Hayır ya Rasulallah.

-Servetinden ona bir pay düşer diye mi korktun?

-Hayır ya Rasulallah.

-Elbiselerin kirlenir diye mi korktun?

-Hayır ya Rasulallah.

-O halde niçin yanından uzaklaşıp bir kenara çekildin?

-Yanlış bir iş yaptığımı ve hata ettiğimi itiraf ediyorum. Şimdi bu hatamın telafisi ve bu günahımın keffareti olarak servetimin yarısını bu Müslüman kardeşime vermeye hazırım dedi. Çünkü ona karşı yanlış bir hareket yaptım. Beni bağışlayın ya Rasulallah.

-Eski giyimli adam: “Fakat ben bunu kabul etmeye hazır değilim.”

-Cemaat: “Niçin?”

-”Çünkü bir gün beni de bir gururun sarmasından ve bir Müslüman kardeşime, bu gün bu şahsın bana yaptığı gibi, aynı hareketi yapmaktan korkuyorum” der.

Günün Şiiri

Desem Ki

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır

Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini

Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm

Sende tattım yemişlerin cümlesini

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin.

Desem ki…

İnan bana sevgilim inan

Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en eski şarap.

Ben sende yaşıyorum,

Sen bende hüküm sürmektesin.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi fark edemezsen

Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme müsterih ol

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede

Hatırla ki mahşer günüdür

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum

Cahit Sıtkı TARANCI

Kendi Olarak Sana Gelen

Kendi olarak, sana gelen

sana gereksinimi olmadan, seni isteyen

sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen

kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan

O, işte…

Oruç ARUOBA

Günün Fıkrası

Bizim Eve de Buyursun! 

Bir zat Ramazan’da hiç evine gelmez, boyuna davetli davetsiz iftarlara gidermiş. Bir akşam birisi evine gelerek: “-Bu akşam sizin efendiyi filan yerde iftara davet ediyoruz, buyursunlar” deyince, Evin hanımı: “-Ramazan neredeyse bitecek, efendiyi gören yok. Siz görebilirseniz söyleyin. Bir gece de kendi evinde iftara buyursun!”

Günün Sözü

Geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini şaşırmayasın!
Mevlana

Ey sahura kalkan sahur yemeği yiyen kişi!
Az konuş hatta sus!
Sus da orucu anlayanlar oruçtan söz etsinler.
Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here