Babalar Gününü Kutladık

0
40

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Sadi (Fars şâiri ve İslam âlimi) “Babanın mirasını mı istiyorsun? Bilgisini öğren. Onun parasını hemen harcayabilirsiniz” der. Bendeniz de  bu söze candan katılıyorum. Bize de rahmetli babamızın bilgeliği ve bilgelikle özdeşlen adı miras kaldı. Kardeşimle onunla zaman geçirme olanağımız olmadı. Aklımız ermeden, onu, o yaşta söylediğimiz gibi göklere yolladık yıldız olsun diye. Bu yaşa kadarda onu yıldız olarak düşündük. Hiç başımızın üzerinden eksilmedi, yağmur da, kışta, fırtınada, ne zaman onu arasak bulduk, bütün yıldızların toplamından çok daha fazla parlıyor hala bizim için. Bize parasını değil ama ondan çok daha değerli olan devasa bir kitaplık bıraktı. İçinde kaybolurduk küçükken, büyüdükçe, kitapların içeriği ile erimeye başladık.

Küçükken babamızı dışarıdan dinlerdik, şimdide onu dışarıdan dinliyoruz. Hatta bizlerden onlarca yaş küçük tanıdık tanımadık herkesten. Onlarda kendi babalarından dinlemişler, sanki onunla yaşamış gibi anlatıyorlar onu bize.

Saygıyla, sevgiyle, şefkatle, yaptıklarını, düşüncelerini ve eşsiz bilgeliğini vurgulayarak… Ne mutlu bize ışık olacak, ölümsüz bir miras bıraktı. Bu mirasla büyüdük, çalıştık çocuklarımızı da bu mirasla büyüttük. Ve biz ancak bu mirasa layık olmaya çalıştık. Üzerine bir şeyler ekledik mi? Hiç sanmıyorum. Ancak kendimize verdiğimiz değerle onun çocukları olduğumuzu unutmadık, unutturmadık. Bendeniz her zaman babamı Atatürk gibi düşünmüşümdür. Öyle bir miras bıraktı ki üzerine bir şey ekleyemiyorsun ancak onu korumaya çalışıyorsunuz. Ve o ışıkla kendinizi geliştiriyorsunuz. Bize bu mirası bırakan babamızı her zaman rahmetle saygıyla sevgiyle anıyoruz ve onunla, onu anımsayacak kadar bile zaman geçirmediğimiz halde büyük bir şefkatte seviyoruz.

“Çocukluk çağında baba korumasından daha güçlü bir ihtiyaç düşünemiyorum” demiş Sigmund Freud. Buna da katılıyorum tabi olarak ancak baba koruması yalnızca babanın beden varlığı ile olmuyor. Yani manevi olarak korunduğunuzu algılamamız gerekiyor. Ve biz bu manevi gücü o olmadan da hissederek büyüdük. Ve düşünüyorum ki ne kadar mutlu çocuklarmışız aslında. Babamızı en babalı olanlardan daha çok hissederek yaşadık, çünkü kendimizi öksüz gibi hiç algılamadık bu yüzden.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım… Pazar günü ‘Babalar Günü’ydü… Babalar günü ilk olarak 1907 yılında Amerika’da meydana gelen bir maden kazasında çoğunluğun baba olduğu 360 erkeğin ölümünün ardından her yıl onları anma günü olarak kutlanmaya başlanmış  olmasına rağmen daha sonra kazayı takip eden birkaç yıl sonra, 1910’ da Smart Dodd, Sivil Savaş Veterineri olarak çalışan ve 6 kardeşi ile birlikte kendisini tek başına büyüten babasına, tıpkı anneler günü gibi özel bir gün hediye etmek istemiş…  Bu yüzden babasının cesur ve sevgi dolu bir biçimde kendisini ve kardeşlerini büyüttüğünü tüm dünyaya duyurmak için  bir gün düzenlemiş. Çokta iyi etmiş doğrusu. Ve böylece resmi olarak ilk Babalar Günü kutlanmaya başlamış 19 Haziran 1910’da…

Bu bapta bütün babaların ve kendini baba gibi algılayanların babalar gününü kutluyorum. Sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım sevgili okuyucularım. Ve bugün ki şiirleri bütün babalara armağan ediyorum. Yase

& & & & &

Bir Babadan Evladına Nasihat

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. “Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum” demiş. Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı “Olur” demiş çekine çekine. Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. “Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana” demiş oğluna. Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş…

Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş. Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.

Sonra oğluna dönüp sormuş: “Ne görüyorsun?” Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış. “Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış. Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler..”

Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: “Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.

Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu. “Asıl ders bu değil!” dedi baba. Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi. “Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak… İkisinde de bir tat yok ”

Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı. “İçmek istersin herhalde” dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü. “Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi… Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar.”

& & & & &

Baba Nasihatleri

İsmet Onar ve Bir Baba’nın çocuğuna öğütleri ile devam ediyoruz. Çoğumuza iyi geleceğini ve unuttuğumuz, bazen kulak arkası ettiğimiz öğütleri yeniden duymak her zaman her yaşta iyi olur diye düşünüyorum.

-Oğlum! Cesaretli ol! Hayatına geri baktığın zaman yaptıkların için değil, yapmadıkların için üzüleceksin.

-İyi bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu sakın unutma: Birincisi doğru insanı bulmak, ikincisi doğru insan olmak. Kaplumbağa bile başını çıkarıp önünü görmeden ilerlemez, sen de daima önünü görerek yürü.

-Mutluluk arayan kadın, boynundaki elmasından çok, masadaki güllere bakar. Herkese karşı “Teşekkür ederim” ve “Lütfen” sözcüklerini çok kullan. Eğer hayatında hiç başarısızlık yoksa hiç risk almıyorsun demektir.

-İyi bir arkadaş senin kendine verebileceğin en değerli hediyedir. Arkadaşının alnındaki sineği öldürmek için tabanca kullanma. Eskiyebilirsin, bu doğaldır, ama sakın köhneleşme, paslanma. Bir mesleğin hilelerini öğrenmek yerine, o mesleği iyi öğren. Çocukların, adalet sözcüğünü duyduğunda seni hatırlasın.

-Güç, sahip olduğun mallarla ilgili değildir, unutma! Çocuklarla oyun oynarken kazanmalarına izin ver. Sadece gözden çıkardığın kitapları emanet ver. İyilik dolu bir sözü ve iyiliğin etkisini unutma. Kaybedecek şeyleri olmayan insanlardan kork.

Günün Şiiri
Baba!
Baba!
Her yılbaşında
Sana söyleyecek bir tek
Sözüm var!
‘Seni ne kadar çok seversem’
O kadar
Çok olsun ömrümden geçen yıllar…’

Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
Başımı eğmez!
Yalnız senin elini öpmek için
Eğilir başım
Babam, ağabeyim, kardeşim
Arkadaşım ….
Nazım HİKMET

Baba… Oy Baba

Baba seni düşde gördüm.
Yaz-baharın kışda gördüm.
Bir el verdim, tutamadın,
Yüreğini yasda gördüm..

Oy baba…oy baba…
Gölgen düşmüş göğe baba.
Erenler safında durmuş,
Gök serilmiş yere baba…

Baba seni darda gördüm.
Yolunu çıkmazda gördüm.
Bir ses verdim duyamadın,
Kirpiklerin yaşda gördüm..

Oy baba…oy baba…
O nasıl tebessüm baba.
Türküler selama durmuş,
Sazın öksüz kalmış baba…
A.Ekber ÇİÇEK

Günün Fıkrası

Dul Kadın

Temel’e bir gün sormuşlar: “Ula Temel ne zaman evleneceysun?” Temel de: “Evleneceğum hem de dul bir kadınla evleneceğum.”

Aradan belli bir zaman geçmiş ama hala bizim Temel evlenmiyor.  Ahali Temel’e dalgacı bir üslupla yine sormuş: “Ula Temel hani evleniyudun ne oldu senin dul hatuna” demişler.

Temel de; “Ben sözümden vazgeçmiş değilum. Evleneceğum da o dulla. Kocasinun ölmesini bekliyrum.”

Günün Sözü

-Biri seni kucakladığında ilk bırakan sen olma.
-Başkalarını suçlamak yerine sorumluluk al.
-Her gün altı bardak suyunu içmeyi unutma.
-Kendini ve başkalarını bağışlamasını bil.
-Sevinçlerini ve müjdelerini erteleme.
-Olumsuz insanlardan uzak dur.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here