Atatürk Döneminde Millileştirme ve Devletleştirme

0
111

Türkiye ekonomisinin giderek derinleşen bir kriz yaşadığı koşullarda, ekonomik kalkınmanın nasıl sağlanacağı konusu sıkça tartışılmaktadır. Bu konuda yol gösterici uygulama, Atatürk’ün millileştirmeleri ve devletleştirmeleridir. Türkiye’deki yabancı sermayeli şirket sayısı 2002 yılında 5443 idi. Bu rakam, 2018 yılında 58.954’e, 2019 yılı Haziran ayında 70.200’e yükseldi. Bugün Türkiye ekonomisinde birçok alana yabancı sermaye hâkimdir. Türkiye’nin siyasal bağımsızlığı ancak ekonomik bağımsızlığıyla pekiştirilebilir. Atatürk’ün, planlı ekonomiyle birlikte geliştirdiği millileştirme ve devletleştirme uygulamaları, ekonomik kalkınma açısından önemli bir örnek oluşturmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğunda Osmanlı İmparatorluğu’ndan her açıdan bir enkaz devralmıştı. Kanla kazanılan siyasi bağımsızlığı pekiştirmenin yolu ekonomik bağımsızlıktan geçiyordu. Ekonomik bağımsızlık da sanayileşmekle mümkündü. Diğer taraftan, Osmanlı’dan devralınan ümmeti, çağdaş bir ulusa dönüştürmek gerekiyordu. Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ve Türk aydınlanmasının önderi Mustafa Kemal Atatürk, bu görevlerin yerine getirilmesinde devlete büyük görev yükledi. Bir devlet politikası olarak uygulanan devletçilik sayesinde bir taraftan hızla güçlü bir sanayi oluştu ve ekonominin diğer alanlarında yabancı hâkimiyetine son verildi, diğer taraftan uluslaşma sürecinde önemli aşamalar gerçekleştirildi.

1923 yılından 1938 yılına kadarki dönemde, Lozan Antlaşması ile Osmanlı borçlarının bir bölümü devralındı ve düzenli olarak ödendi. Cumhuriyet düşmanı ve bölücü akımların ayaklanmalarına karşı başarıyla mücadele edildi. Yaklaştığı hissedilen İkinci Dünya Savaşı’na karşı Türk Silahlı Kuvvetleri güçlendirildi. Yabancı şirketlerin elindeki birçok işletme satın alındı, millileştirilen bu işletmeler devletleştirildi. Yeni sanayi yatırımları yapıldı. Eğitim ve sağlık alanında büyük başarılar elde edildi; günümüzde kullandığımız alfabe yerleştirildi; eğitimin kitleselleşmesi sağlandı; özellikle frengi, tüberküloz ve sıtmayla mücadelede önemli başarılar kazanıldı; koruyucu hekimlik yerleştirildi. Bu büyük başarıların tümü, 1927 tarım buhranına ve 1929 dünya buhranına rağmen, borçlanmadan, denk bütçelerle, ulusal kaynaklarla yapıldı. 1934 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanmaya başlandı. Bu dönemin önderleri devlete sahip çıktılar, devleti yağmalatmadılar. Kamu kurum ve kuruluşlarının ülkemize ve halkımıza büyük katkısı oldu. Geçmişte ithal edilen birçok ürün ülkemizde üretilmeye başlandı. Türkiye’de sanayinin temeli bu işyerlerinde atıldı. Nitelikli insan gücünün yetiştirilmesine bu işyerleri büyük katkıda bulundu.

Atatürk, devletçiliği bir hükümet politikasının ötesinde bir devlet politikası olarak kabul etti ve Anayasa’ya devletçilik ilkesini koydu. 1924 Anayasasının (Teşkilatı Esasiye Kanunu) 2. maddesi 3 Şubat 1937 gün ve 3115 sayılı Yasayla şu şekilde değiştirildi: “Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçıdır. Resmi dili Türkçedir. Başkenti Ankara şehridir.”

Atatürk’ün sağlığında çıkarılan son yasalardan biri de, 17.6.1938 gün ve 3460 sayılı Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin Teşkilatıyla İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun’du.

Atatürk’ün döneminde devlet ekonomiye kapsamlı bir biçimde müdahale etti; ülkenin ve halkın çıkarlarını ön planda tutarak sermayenin hareket sahasını daralttı, sermayeyi denetim altında tutmaya çalıştı. Ayrıca, özellikle yabancıların elinde bulunan birçok kuruluş satın alındı; millileştirildi ve devletleştirildi.

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda kamu kurum ve kuruluşlarının yönetiminde siyasi çıkarlar da etkili oldu. Ayrıca, kamu kuruluşlarının yerli sermayeyi destekleme çabalarına ağırlık verildi.

1980’li yıllardan itibaren özelleştirmeler başladı ve 2003 yılından itibaren Türkiye tarihinin en büyük özelleştirmeleri yapıldı. Atatürk döneminde kurulan veya kamu mülkiyetine geçirilen işletmelerin büyük bölümü bugün yoktur.

1980 ve sonrasında yapılan özelleştirmeler sonunda yapılan tüm çalışmalar yok edilmiş, devletin ve milletin Atatürk’ün önderliğinde kurulan tüm işletmelerin yok edilmesinde o günden buyana iktidara gelmiş tüm hükümetlerin sorumluluğu vardır. Devamındaki yazımızda bu işletmeler tek-tek ele alınacaktır. (Devamı Var)

Sadık KARAKAŞ

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here