Sevgililer Günü Kutlu Olsun

0
86

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Hava cam gibi sevgili İskenderun’da… Herkes havanın güzelliğini fırsat bilip sahile akın ediyor. Ya da çarşı pazarda sevgililer gününe özel hediyeler almaya çalışıyor. Sevgililer günü yarın (bugün) 14 Şubat. Beni pek ilgilendirmiyor bugün. Bu yıl hatta kaç yıldan beri. Dünyada bunca karışıklık ve ülkemizde bunca garip olaylar gelişirken. Sevgili için hediye almak ya da özel bir şey yapmak gelmiyor içimizden. Ancak yinede bendeniz her anı sevgililer günü gibi düşünürüm ve hayatı böyle yaşmaya çalışırım. Her şeye rağmen…

Etrafa sevgiyle bakabilmek ve şefkatti duyumsamak. Ve duyumsatmak. İşte o an hediyelerin en güzelinin sahibi olmak demektir. Ama bakıyorum çok kimse almış olmak için bir şeyler alıyor ve reklamlar bunu çok güzel yansıtıyor. Yani sevgilisine ütü alan şaşkın sevgilinin konu edildiği reklam doğrusu çok hoşuma gidiyor. Ve takdir ediyorum yaratıcısını. Bir sürü sinir bozucu isyan ettirici hatta bazen inanılmaz gelen haberlerin ve programların arasından sıyrıldığında kocaman bir gülümseme kaplıyor yüzümü ve mutlu olduğumu algılıyorum. Harika bir duygu bu  ve bendenizi gülümseten her şeye teşekkür ederim her zaman ağlatana şükrettiğim gibi. Ve bu özel günleri en azından birazcık olsun piyasayı hareketlendirdikleri için destekliyorum. Eskiden olsa kapitalizm deyip karşı geliyordum. Ama şimdi  piyasa o kadar durgun, o kadar işyerleri kapanıyor ki esnaf suskun, esnaf  sıkıntılı iken siftah yapmadan dükkan kapatıyor iken birileri havadan zengin oluyorken, kayıtsız kalmıyorum tabi. Ve bu günlerin bol kazanç getirmesini diliyorum. Çünkü çevremdeki herkes ağlamıyor artık iş yok diye daha kötüsünü yapıyor sımsıkı kilitliyor ağzını konuşmuyor.

& & & & &

Ve şefkat ve sevgi ve din iman tarifleri bir garip dolambaçlar oldu çöz çözebilirsen. Dini evlerden yüreklerden çıkarıp görselleştirdiğimizden beri… Bendenizin bildiği din insanla yaratanı arasında olan bir şey. Ve bildiğim tanımladığım din. Vicdan özgürlüğüdür. İnsan sevgisidir, hayvan ve doğa sevgisidir. Yardımdır, anlayıştır, eşitliktir, kardeşliktir, paylaşımdır, kul hakkı yememektir. Neden mi, sevgililer gününde bunu yazmak gereği duydum? Herkesin bildiği gibi  telefon dolandırıcıları vardı, hala var ya ama çok şükür çoğu çökertildi. Şimdi telefonla din dersleri başladı. Dün arkadaşımı bilmediği bir numaradan aramışlar. Ve  “namaz kılmayı öğrenmek ister misiniz?” diye sormuşlar? Bir sürü anlayamadığı laf kalabalığından sonra. Arkadaşım. Kuran-ı Kerim’le birlikte dört kitabı okumuş, Arapça okuyup yazan mevlitlerde hafızlık yapan genç ve modern bir insan. Yani yanlış adres… “Teşekkür ederim, ben kendi işimle ilgileniyorum.

Aklın varsa sende kendi işinle ilgilen ve insanları onları yaratanla arasında olması gereken bir şey için rahatsız etme” deyip telefonu kapatmış. İnşallah rahatsız etmezler artık kimseyi. Ama ben olsaydım bu kadar sakin olmazdım zahar ve bir sürü sorum olurdu o telefondaki  yardımsever arkadaşa ki namazı sorgulamaya başlardı artık. Da… Zamanıma yazık olur. Dilerim bu telefonlar sürmez. Yoksa sahte doktor candan sahte imam dinden eder sözü gerçekleşir.

Şöyle bir söz vardı yanlış anımsamıyorsam “dinle paranın kimde olduğu bilenmez” bu sözü de düşünsün telefondaki arkadaş ve kimse kimseyi sınamasın parasıyla ya da dini imanıyla, herkes kendine baksın. Kendi paçasını kurtarsın. Ve Mevlana “İncilerini herkesin önünde dökme” der. Bunu da bilmiyorsa öğrensin. Neyse bu konuda çokta konuşmak istemiyorum. Bütün dinlere eşit mesafede, kul hakkı yemeyen ve vicdan özgürlüğünü her şeyden üstün tutan, çocuklarına bu yönde örnek olan biri olarak. Bu konuların dışında tutuyorum kendimi. Ve sevgililer günü için yalnızca annemin ve sevgili kaybettiklerimin mezarına bir gül bırakmayı düşünüyorum.

Etrafına sevgiyle bakan herkesin bir sürü sevgilisi vardır. Ve bir bakış bir tatlı söz sevgiyle hediyelerin en büyüğüdür. O bakış gösteriş için sunulmuş bir -tek taş yüzükten- milyon kez değerlidir bence. Ve bendeniz şahsen tek kişiye yönelteceğim sevgimi evrenle paylaştığımda daha çok sevgilim oluyor ve sevgili oluyorum. Daha çok hediye alıyorum ve veriyorum.

Ve sevgili okuyucularım bu yazı geçen yıl tamda bugün yazıldı. Ancak birkaç ek yaptım ve aslında değişen bir şey yokmuş. Yoksulluğunun artmasını ve telefonda namaz modasını saymasak… Ve bugün sevgililer günü kutlu olsun diyorum. Sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım her zaman hep birlikte. Yase

& & & & &

Sevgililer günü öyle pat diye havadan düşmüş bir gün değilmiş aslında. Azıcık araştırınca ahh zavallı biz insanlar hamurumuz sevgiyle yoğrulmuş  ama bunu  bilmeyiz, en büyük acıları aşk için çekeriz? Hatta bunun için canımızdan bile vazgeçebiliriz. Bakın bugünün mimarı sayılan din adamı Valentine gibi… Valentine aşık olduğu kızdan karşılık alamayınca canına kıyar ve kalbini sevdiği kıza yollar.

Her yıl 14 Şubat’ta kutlanan  sevgililer gününün aslı Eski Roma İmparatorluğu kilisesine dayanır. İsmini Valentine adında bir din adamının isminden alır (St. Valentine Day). Zamanın Roma İmparatoru orduya asker bulmakta zorlanıyordu. Ona göre bunun sebebi erkeklerin ailelerinden ve aşklarından vazgeçemiyor oluşuydu. Bu sebeple evlilik ve nişanlanmayı yasaklamıştır. Aziz Valentine adındaki papaz ise çiftleri gizli, gizli evlendirmeye devam ediyordu. Bunun sonucunda yakalandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Tabi bu Valentine ile ilgili efsanelerden sadece biri. Tarihte inancı yüzünden 14 Şubat’ta öldürülen 3 tane Valentine olduğu düşünülüyor.

Romantik aşk ile Valentine arasındaki bağlantı ilk olarak 14. yüzyıla ait kaynaklarda görülmektedir. 1381 tarihli Parlement of Foules adlı kitaba göre, Fransa’da ve İngiltere’de 14 Şubat geleneksel olarak kuşların çiftleşme günü olarak bilinmekteydi. Günün bu özelliğinden dolayı sevgililer birbirlerine güzel sözler yazan notlar vermekteydi ve bu notlarda birbirlerine Valentine diye hitap etmekteydiler.

Hıristiyan olduğu için öldürülmüş din adamı Valentine ile romantik aşk arasındaki ilişkiyi anlatan efsanelerin 14. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu efsanelerde geçen başlıcaları şöyledir: Valentine, öldürüleceği günden bir gün önce gardiyanın kız kardeşine ‘Valentine’ninden’ imzalı bir aşk notu vermişti. Romalı askerlerin evlenmesinin yasak olduğu dönemlerde; gizlice evlenmelerine yardım etmişti. 14 Şubat, 1800 yıllarda Amerika’lı Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari yönü çok fazla önem kazanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı gözlenmiş…

Ve sevgili okuyucularım hiç şaka yapmadan kıskanmadan hain gerçeklere aldırmadan, bu yıl ki sevgiler gününü canı yürekten kutluyorum ve diliyorum ki gelecek yılda sözün gerçek anlamı ile sevgiliniz var ise yine ilk gün ki gibi görünsün size  ve hediyelerin en güzelini ona almak isteyesiniz, sevgilisi olmayanlarda yani öyle gerçek sözün gereği olarak üzülmesin bir çiçek alsın, annesine ninesine ve  bir çocuğu sevindirsin, bir yaşlıyı ziyaret etsin, hastaneye gitsin, bir güler yüz bütün hediyelerden daha değerli olacaktır bekleyenlere inanın. Sevgiyle kalın sağlıkla ve hep sevgi dolu olarak. Yase

Günün Hikâyesi

LEYLÂ ile MECNÛN

Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen  bu macerayı Leyla’nın annesi öğrenir. Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez. Kays okulda Leyla’yı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar.

Mecnun’un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla’yı isterse de Mecnun (deli, çılgın) oldu diye Leyla’yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun’u çölde bulur. Hâlbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ’ yı tanımaz. Babası Mecnûn’u iyileşmesi için Kâbe’ye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allah’ü Tealâ’ya dua eder: “Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl aşina beni bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni.” Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar. Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir.

Bir zaman sonra ailesi, Leylâ’ yı İbn-i Selâm isimli zengin ve itibarlı birine verir. Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm’ı vuslatından uzak tutmayı başarır.

Mecnûn, çölde, Leylâ’ nın evlendiğini arkadaşı Zeyd’den işitince çok üzülür. Leyla’ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leyla da durumunu bir mektupla Mecnûn’a anlatır. Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder. Bir müddet sonra Mecnûn’un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner. Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn’u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ’nın maddî varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûn’u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz.

Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn, Leylâ’nın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler; “Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez” Der, kabri kucaklayarak ölür.

Bir müddet sonra Mecnûn’un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki: “Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ’ dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular.”

Günün Şiiri

LEYLA ve MECNUN

Ey Rabbim! Aşk belasıyla beni tanıştır
Beni bir an bile olsa; aşk belasından ayırma!

Dertlilerden yardımını uzak tutma.
Yani beni daha çok belalara müptela eyle!

Ben var oldukça, beladan, isteğimi uzaklaştırma!
Ben belayı isterim, çünkü bela da beni ister.

Sevgi belasıyla ağırbaşlılığımı gevşetme!
Ta ki dostlar beni kınayıp vefasız demesinler!

Gidip geldikçe, sevgilimin güzelliğini arttır,
Sevgilimin derdine beni daha çok müptela et.

Ben nerede, mevki ve itibar kazanma nerede?
Bana yoksulluk ve yokluk ulaşma kabiliyeti ver

Senden ayrıyken, bedenimi öyle zayıf kıl ki,
Bahar yeli beni sana kavuştursun.

Fuzûlî’ nin nasibi gibi beni gururlandırıp,
Ey Rabbim, asla beni bana bağlı kılma!

Sonunda yar, ağlayıp inlememize acıdı ve
Bugün hüzünler evimize ayakbastı.

Gözyaşı yağmurum, demek, öyle tesir etti ki,
Gül bahçemizde taze bir gül dalı düşürdü.

Ah ateşinin bizi yaktığı,
Ayrılık gecesini aydınlatan meşaleden bellidir.

Eğer ağlayan gözümüzde uyku olsaydı,
Bu kavuşma uyku halinde görülen bir rüya demek mümkün olurdu.

Gördüğümüz bir hayal mi?
Yoksa sevgilinin yanımıza geleceği aklımıza bile gelmezdi.

Ey can ve gönül! Sevgili, misafirimiz oldu!
Neyimiz varsa, misafirimizin ayaklarına dökelim.

Ey Fuzûlî! Sevgilinin kasdı, canımızı almakmış.
Gel.. Güzel uğruna can vermeyi kendimize bir borç bilelim.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here