Oh Ya, Depresyondayım…

0
102

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Havadan, sudan, kilodan, stresten, yemekten, pastadan konuşalım mı bugün? Hayırdır nerden çıktı şimdi bu da mı diyorsunuz? Hiç azıcık depresyondayım azıcıkta havailik yapmak istiyorum o kadar. Bazen size böyle olmaz mı?

Valla havailik yapıyorum derken arkadaşımın mekânına girerken yalnız; /Yaralıyım yaralıyım ben bir gönlü karalıyım/ diye eski sokak manicileri ya da dilencileri gibi şarkı söylüyorum o kadar yani.

Havalara gelirsek; zaten havalar bendeniz havaları, kapalı, yağışlı, serin, oh ya giy yağmurluğunu çık dolaş sahilde dalgaların dertlerini dinle. Saçların özgürce savrulsun rüzgârda ateş gibi, yanan alnın ferahlasın! Dolaş, elin, ayağın, donsun, burnun kızarsın. Sonra dön gel eve yine merdivenlerde başla / yaralıyım yaralıyım ben bir gönlü karalıyım/ manisine. Nerden gelir, neden takılır diline hiç düşünme, gelmiş işte ister mani gibi söyle ister caz gibi, hiç dert değil sen söyle yeter. Ve yemek konusuna gelince sıcak bir çorba oh ne güzel…

Her gün diyette olan kadınların bin bir yemek tarifi kalori karbonhidrat, protein hesabına ve bu yüzden zayıflayacaklarına sürekli kilo alanlara inat.

Ve bendeniz / depresyondayım unutuldum / diye şarkı söylüyorum şimdi yazımı yazarken. Depresyondayım ama unutulmadım aslında depresyondayım ama değilim gibi? Havadan sudan diyorlar! /geç bunları/ diye şarkı söylüyorum.

Valla gebeliğim sona erdi. İkiz doğurdum. Her iki kitabımda basıma girdi. Ve bendeniz o kadar yoruldum, uykusuz kaldım, sıkıldım ve can sıktım, sinirlendim, sinirlendirdim, gerildim, gerdim ki her şey sona erince “hop” boşluktayım! Sinirlerim o kadar gevşedi ki gözyaşı olarak gözlerimden akıyor şimdi. Sulu gözlü oldum birden. Tahammülüm sıfır. Dünyada düşünülecek şey kalmamış gibi uzaya gönderilmek üzere hazırlanan farelere üzülüyorum. Zavallıların uzayda başlarına ne gelecek acaba?

Kaldırım kenarına bırakılan kömür torbalarını düşünüyorum. Ve ciğerlerimi. Ve ayrılıkları ve ayrılıklar yüreğimdeki çentikleri sürekli kanatan. Ve depresyonda değilim canı yanan bir kişi depresyonda olabilir mi?

Özeniyorum kalori hesabı yapanlara, dünyada başka dert yokmuş gibi uğraşıyorlar… Fareler uzayda kayıpmış / ay bir onlar mı kaldı şimdi düşünecek / diyerek yeni bir tarifin peşine düşenlere?

İşleri güçleri yokmuş gibi şarkı peşine düşmeyenlere de / Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana / bilmem söylesem mi söylemesem mi / diyen Mahzunu Şerif’e kulak vermeyenlere… “Ne olacak ki kulak versen ya da vermesen…”

Boş verin ya bugün bendeniz şarkısı yalnızca / yaralıyım yaralıyım ben bir gönlü karalıyım./ sakın devamını sormayın vallahi de tillahi de bilmiyorum. Yani isterseniz bulursunuz. Ağzıma, dilime, konuk olan bu iki tümce o kadar. Yani takılmalarının bir nedeni vardır zahar? Belki birileri avucuma bir şeyler sıkıştırır artık bundan sonra Allah rızası için yani olmaz mı?!

Oh ya depresyonda olmak ne güzelmiş. Yerel seçimler için uğraşan hayalperestleri ve hayal tacirlerini hiç kafaya takmıyorsunuz. Dünyanın düzeni değişmiş “bana ne ya” durumundasınız. Fareler uzayda kaybolursa diye düşünmüyorsunuz kuru soğan kimin umurunda? Sokakta tacize uğrayan kesilen doğan kadınlar, çocuk gelinler ve gerçekten ipe sapa gelmez acayip ötesi konuşmaları hiç görmez ve duymazsınız bile varsa yoksa diyetim, kalorilerim… Oh ya seveyim ben depresyonumu seveyimmmmm!

Ve sevgili okuyucularım bu havayla hoşça kalalım artık. Sağlıkla, sevgiyle ayrımsız gayrım sız… Yase

& & & & &

Yolumuzdaki Engeller

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer-birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.

Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı… Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.. “Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir” diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır…”

Günün Şiiri

Ayrılık Sevdaya Dahil

1.

açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın

2.

rüzgar
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan

3.

ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili

telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili

4.

yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle

5.

sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hala içimizde o yanardağ ağzı
hala kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız

Attila İLHAN

Günün Sözü

Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olamazsa, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz.
CONFUCIUS

En tatlı şarkılar en acı duyguları dile getirenlerdir.
SHELLY