İSTE Rektörü Sn. Türkay Dereli

0
149

İskenderun Teknik Üniversitesine atandığınız günden beri çok değişik frekanslarla “üniversitemizin sesini” yurt genelinde olduğu gibi yurt dışında da başarıyla temsil ediyorsunuz. Her an, gündem yapıcı olumlu atılımlarla sesimiz ve kulağımsınız. Yapmacık olmayan, bilimsellik gerektiren araştırma geliştirme projelerini anında değerlendirip kamuoyumuzla paylaşıyorsunuz. Sosyal medyada çok değişik konuları gündeme getirirken, bizlerde sizlerle gurur duyuyoruz.

Bu makalemi sizle süslememin gereğini anlatırken, asıl önemli bir konunun gündeminize girmesini beklememdendir. Türkiye’mizde o kadar çok üniversiteler açıldı ki… Hepsinin bölgelerinin kalkınmasında, yetiştirdikleri genç beyinlerle bölgelerine ve genel anlamda yurdumuza katkıları var. Bu örnekler anlatılamayacak kadar çok. Mevcut hükümetimizin üstünde durduğu en önemli atılımlarından biri her ile bir üniversite kazandırmasıdır. Bundan yaklaşık yirmi beş yıl evvel sayılı üniversiteleri olan yurdumuzda, gençlerimizin okumak için ne büyük mücadeleler çektiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

Yetişmiş beyinler parmakla gösterilecek kadar azdı. Konusunda uzman bir doktor veya mühendisleri bulmak güçlüğündeydi yurdumuz. Oysa şimdi başarıyı en üst seviyede yakalayan gençlerimizle dolu ülkemiz. Türkiye’miz bu güzellikleri yaşatan gençlerimizin varlıklarıyla doldukça gururlanıyor ve geleceğimizin emin ellerde olduğunu gördükçe göğsümüz onlarla kabarıyor.

Burada en büyük unsur, masa başında oturan bir rektör değil, masanın dışında kendisini genç beyinlerin yetişmesine adayan rektör ve öğretim görevlilerin gönülden çalışmalarıyla ortaya çıkan tabloların gerçekliğidir. Tam burada, ülkemi yakinen ilgilendiren bir madenden bahsetmek istiyorum. Bu madenle ilgili devamlı yazılan yazıların bir kuruluşu bir türlü harekete geçirmediğini görüyorum.

Ülkemizde milyonlarca ton rezervi olan “BOR” madeni hala araştırma konusu! Halbuki gelişmiş devletler dediğimiz üst düzey devletler bu madenin ne olduğunu neye yaradığını biliyor ve ülkemizden çok düşük fiyatlarla alıp işleyip kendi ülkelerinin kalkınmasında önemli bir rol oynuyorlar.

Bor Madeni; deri renklendirici, böcek öldürücü, bitki öldürücüler, elektronik, rafinasyon, kozmetik, ilaç, çimento, korozyon önleyiciler, yapıştırıcılar, refrakter, dezenfekte, katalistler, naylon, gübre, yangına dirençli malzeme yapımında, nükleer yakıt teknolojisi, tıp, tekstil, antiseptikler, tıp sanayi camları, elektrik camları, borik asit üretimi, fotoğraf sanayisi, boya, sabun, kaplama, cam sanayisi gibi bilinen ve bilinmeyen yüzlerce kolda kullanmaya meyilli! Ancak bu madeni bizler daha çözemedik. Hâlbuki bu maden stratejik açıdan topraktan çıkarıldığında gerek rafine olan bor ürünleri olarak gerekse ham madde olarak, yaygın biçimde insan yaşamının her alanında kullanılabilecek olan endüstriyel madenlerin içinde önemli yer tutar. En önemlisi ise bu madenin ileride petrol yerine kullanılmasıdır. Hatta batılı ülkelerin çoğu bu madenin geliştirilmesi için yoğun faaliyet içerisindedir.

Ülkemde yüzlerce üniversitenin olduğu düşünüldüğünde, bizler bu madenin hala çok gerisindeyiz gibi… Açıklamaların çoğu yurt dışında bulunan ajanslardan geliyor. Buda inanın beni kahrediyor. Elimizde bulunan, Tanrı’nın bize armağanı olan bu madenin fazlalığıyla yoğrulmuşken, bizler yurdumuz döviz kazansın diye bedava denilecek tarzda bu madeni yurt dışına satıyoruz. İlerde bu rezervimiz eksildiği anda eyvah diyeceğiz ama iş işten geçmiş olacak.

Yurdumuzun kalkınmasında önemli yer tutacak olan bu madenin İskenderun Teknik Üniversitemizin genç beyinlerini Rektör Türkay Dereli tarafından tetikleyeceğini bildiğimden, bu makalemi haddim olmayarak yazmak zorunda kaldım. Belki bu konu gündemlerine girer umudu taşımaktayım.

Önemli Not: Ben bu makalemi yaklaşık üç gün evvel yazdım ve gazetede sıramın gelmesi için beklerken, İskenderun Teknik Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisinin (İSTE-TTO) ‘Teknoloji Sohbetleri’ programının bu haftaki konuğu Dr. Öğr. Üyesi İrem Uluışık’ın, Bor madeni ile ilgili çok güzel bilgi sunduğunu öğrendim. Önemli değil, ben makalemi yine de değiştirmeden aynen yayınlıyorum. Demek ki ‘Aklın yolu Bir!..’