Her Şey Bizim İçin…

0
66

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah?  Havalar yazdan kalma demeyeceğim, çünkü yaz bizden gitmedi bir türlü! Kasım ayının ortasında olmamıza rağmen. Yakıcı bir güneş, üşütücü bir gölge sokağa çıktığınızda sizi içine alan… Hasta olmak için gerekli ikili, eğer her şeye rağmen bir sonbahar ayında olduğunuzu unutursanız tabi. Ve bugün o günlerden biri.

Korona hanımın bütün azameti ile ortalığı kasıp kavurduğu bir zamanda sıradan bir baş ağrısı bile önemli ise üşütmek artık nasıl bir şey olur çeken bilir! Ve bu baştan çıkarıcı güneş hepimizi potansiyel bir koronalıya çevirebilir bir anda eğer ondan sağlıklı bir şekilde yararlanamasak.

Yani yazdanmış gibi görünen hava aynen kredi kartı ile alışveriş yapanların ay sonunda borcunu ödeyememesi gibi çarpıyor insanı valla. Bankalar işi var mı ödeyebilir mi borcunu hiç düşünmeden ya da düşünerek insanlara kredi kartı veriyor ve onları rahatlatma ayağı ile iyice borç batağına yuvarlıyor. İnsanlar bir ekmeği, bir krakeri bile kredi kartı ile almak durumunda kaldı artık. Kartı olan zor yiyor olmayan dileniliyor eş, dost, anne, baba. Artık kim varsa üç beş kuruş verecek.  Gençler artık iş aramaktan vazgeçti umutlar bataklıkta boğuldu.

Korona arttı ama kimin umurunda, herkes iş ve aş peşinde. Tuzu kurular devletin vereceği 1000 TL’nin peşinde ama gerçek ihtiyaç sahipleri bundan habersiz.

Ve adalet hanım ortalıktan yok oldu arayın ki bulasınız. Bu yüzden korona hanımdan korku azaldı, paranoyak hallerimiz olmasına rağmen. Ve bu ortamda her sokağa bir market, mantar gibi yerden bitiyor. Adamlar boş mekân bulmasın pat market oluyor. Ve davullu-zurnalı açılışlar, yeminle ağlayasım geliyor.

Ve yine sorunların etrafında dolaşmaya başladık. Kırk dökük kaldırımlar onarılmayı beklerken sağlam kaldırımlar sökülüyor. Şaşırtıcı mı? Hayır bilindik manzaralar ama neden yüreğimiz kavruluyor? Valla artık neden aramıyoruz? Çünkü neden niçin diye sorgulamaktan çoktan vazgeçtik.

Ve sevgili okuyucularım ne olursa olsun biz doğru bildiğimiz yolda ilerlemeye devam edelim ve duygudaşlık yapmaya… Çünkü bir tek kişi bile doğru etkileyebilirsek yaşadığımızda işte o an değer bunu unutmayalım ve korona hanıma yol geçit vermeyelim yalnızca azıcık hijyen abartmadan, maske ve mesafe artık normalimiz yaşam şeklimiz olmalı, en azından bu hanım efendiyi evimizden kovana dek.

Sağlıkla sevgiyle kalalım ayrımsız gayrım sız sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Cennet

Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi… Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar. Adam çok susamıştı, biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengârenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın… Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu: “Af edersiniz… Burası neresi?”

Kadın ona gülümsedi: “Burası Cennet, efendim”

Adam bunun üzerine sevinçle “Harika…!!!” dedi. “Peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım…”

Kadın cevap verdi: “Tabi efendim, içeri girin… İçerde dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz…”

Böylece adam köpeğine döndü, “Hadi oğlum içeri giriyoruz” diyerek kapıya yürüdü ama kadın onu birden durdurdu: “Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Hayvanları içeri almıyoruz…”

Bunun üzerine adam bir an durdu, düşündü ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular. Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı. adam sordu: “Af edersiniz… Bana biraz su verebilir misiniz?”

Dede “İçeri gel” dedi. “Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var…”

Adam sordu: “Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?”

Dede “Tabii…” dedi. “Çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kâse bulacaksın…”

Bunun üzerine adam kapıdan girdi, biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu. Adam Çeşmeden köpek de oracıktaki kâseden doya-doya içerek susuzluklarını giderdiler. Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:

“Su için çok teşekkür ederim… Peki burası neresi..?”

Dede “Burası cennet” dedi. Bunu duyan adam şaşırdı:

“Ama nasıl olur?.. Az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler…”

Dede “Şu rengârenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?” dedi. “Ama orası Cehennem…”

Adam iyice şaşırmıştı: “Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz..??”

cennet-cehennem-hikayesi | Hikaye Oku

Dede gülümsedi: “Kızmıyoruz… Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennet’ten uzak tutuyorlar… “

Varacağın yeri bilmiyorsan vardığın yerlerin hiçbir önemi yok. Altınları zamanla biriktirerek satın alabilirsiniz. Ancak zamanla biriktirdiğiniz altınları vererek geçen zamanı asla satın alamazsınız.

Günün Şiiri

Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar

bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir,

büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı

belki de,

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece

sohbetlerinin,

 

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

 

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir

ayrılık gizlendiğine

belki de, kartvizitinde “onca ayrılığın birinci

dereceden failidir” denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle

avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini

tutmak isterse…

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim

uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık

etmiş olmasalardı eğer!!

Can YÜCEL

Günün Fıkrası

Adamın biri lokantaya gitmiş ve garsona:
“-Barmen bana bir soda ama içine limon koyma” demiş.
Garson bir süre sonra geri dönmüş ve demiş ki:
“-Kusura bakmayın, limon kalmadı, portakal koymasak olur mu?”

Günün Sözü

En iyisi, sevinmeyi öğrenelim; böylece başkalarına acı vermeyi ve acıları düşünmeyi unuturuz.
Friedrich Nietzsche

Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi.
Gandi

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here