Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Teşekkür ederim ben deniz iyiyim. Ya siz? Dün yeni aldığım telefonun kapalı tuşlarını açtım ve ekranda bir yazı. “Bugün nasılsınız?” A yanlış mı okudum! Hayır doğru büyük harflerle yazılı “bugün nasılsınız?” çok hoşuma gitti ya. Gerçekten çok güzel bir şey… Yani düşünün günlerce evden dışarı çıkmadınız kimse size “bugün nasılsınız?” diye sormadı. Telefonunuzu açıyorsunuz o size bugün nasılsınız diye soruyor. Güzel değil mi? Ben bayıldım. Ne güzel düşünmüşler dedim kendi kendime sonra kim düşünmüş olabilir ki sonra hemen anladım. Canımın içi, ince düşünceli Emre telefonu alır almaz bu notu iliştirmiş olmalı. Başkası olamaz. Hemen aradım “Emre sen mi iliştirdin bu notu?” Hangisi diye soruya soruyla yanıt verdi. Önce açıklamak istemedi. Yok telefonun üzerinde vardı zaten dedi. Sonra “sen her sabah soruyorsun, düşündüm ki sana da her açtığında telefonun da sorsun nasıl olduğunu.
Canımın içi demekle az bile söylemişim değil mi? Aslında canımın ta kendisi. Tabi böyle güzel bir başlangıç yaparak güne başlayınca iyi oluyor, yüzünüz de geniş bir gülümseme ile yazıyorsunuz. Birde kendi ektiğiniz nanelerin maydanozların domateslerin ilk ürünlerini toplayıp kendinize karışık bir salata yaptıysanız -minnacık bir tabak. Çünkü hepsinden birkaç dal.- Yani ne de olsa saksı ürünleri ama doğal, üstelik elimle büyümüş sevgiyle. Sakın kocaman bir bahçem var sanmayın.
Birkaç saksı bu iş için yeterde artar bile. İnsan kendine yardım etmek istiyorsa yollardan biri de bu diye düşünüyorum. Tuhaf bir şey bundan birkaç yıl önce olsaydı hadi ya kim uğraşacak derdim… Çünkü o zamanda onları bırakıp gidiyordum şimdide bırakıp gidiyorum ama o zamanlar ben yokken onların sevgisizlikten kuruyacağını biliyordum. Şimdi ise onları en az benim kadar seven başkaları da var, yokluğumda onları koruyup sulayacak, sevecek, şımartacak… Bu yüzden şimdi onlarla olmak her sabah yapraklarını okşayıp nasılsınız diye sormak, çiçeklikten çıkıp portakal olmak için tomurcuklanan yavrulara bakıp bir annenin karnında büyüttüğü bebeğini bekler gibi büyümelerini beklemek acayip bir zevk ve doyum veriyor ben denize.
Ve şimdi düşünüyorum ve aklıma Sokrates geliyor “kendini bil” diyen filozofa bir gün öğrencilerinden biri soruyor; “Hocam bu kadar bilgiye nasıl sahip oldunuz?” Sokrates bahçede duran havuzu işaret ediyor. Git ve başını o havuzun suyuna göm diyor. Öğrenci anlayamıyor nedenini. Ne ilgisi var diyor, Sen git ve başını suya göm diyor. Sorunun yanıtını orada bulacaksın. Öğrenci söylenerek gidiyor ve başını suya daldırıyor bir an sonra can havli ile kaldırıyor. Derin soluklar alıyor ve aslında kızmıştır. Sokrates soruyor “başın suyun içinde iken neye ihtiyacın vardı? Havaya değil mi?” “Evet” diyor öğrenci. “İşte” diyor “sorunun yanıtı. Neye ihtiyacın varsa onu ararsın. Senin havaya benim de bilgiye ihtiyacımız varmış.”
Bundan yola çıkarak düşünüyorum ki benimde huzursuzluğun kölesi olan bu günlerde bir damla huzura ihtiyacım varmış ki bu ağaçlarla ilgileniyorum. Demek birkaç yıl önce bahanem vardı ama ihtiyacım yoktu. Ve sevgili okuyucularım düşünmek gerekiyor kendini bilmek için.
Dün bir arkadaşımla karşılaştım çok iyiyim dedi. Allah-Allah dedim harika bir dokun bin dinle durumları yaşanan bu günlerde çok iyiyim demek lüks gibi gelmeye başlamıştı. Evet dedi neden olmayım ki sevdiğim işimi yapıyorum, dokunulmamış bir cennette yaşıyorum, düşünüyorum, yazıyorum ve çiziyorum neden iyi olmayım ki? Çok sevindim. Sonra ilave etti bu benim yaşantım yaşantımı seviyorum… Ama dünyaya bakınca çokta mutlu algılamıyorum kendimi. Kaldırımda söyleşimiz derinleşti. Ve bu sabah hem düşünmeye hem de mutlu olmaya ihtiyacım varmış ve bitkilerimden yaptığım doğal salata çok iyi geldi. Aslında mutlu ya da huzurlu olduğunuzda diğer olumsuzluklar yok olmuyor tabi ama onlara karşı koyma gücümüz pekişiyor böylece. Aslında biz şanslı insanlarız arayışımız bitmiyor.
Ve sevgili okuyucularım İskenderun gazetesinde yazmaya başlayalı tam on yıl olacak gazetemizin doğum gününde. Bir bebeğim olsaydı şimdi on yaşında olacaktı. Ancak benim bir bebeğim değil binlerce bebeğim oldu. Aniden gelen bir dürtü ile uyandım. Bu sabah onları bir kitapta toplamak dürtüsü artık bebeklerimi kucağıma almak istiyorum buna ihtiyacım var.
Oysa yıllardır söylenir şu yazılarını toparla diye ama hiç umurumda olmazdı zamanı şimdiymiş. Demek aslında ne tembeldim ne de umarsız. Yalnızca zamanını bekliyormuşum.
Ve toparlamak öyle kolay bir iş değil. Gecemi gündüze katıp çalışmam gerekiyor. Tabi yine şanslıyım. Öyle yalnızlıklara inzivalara çekilmek zorunda değilim. Her yerde her zaman çalışabilirim. Hayatın bana sunduğu güzelliklerden hatta kıyaklardan biride bu. Daha ne isteyebilirim ki? Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım, hep birlikte diyerek yazıma son veriyorum. Yase
Günün Şiiri
Tabiat Odam
Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.
İstemem başımın üzerinde dam,
Tabiat odam.
İstemem topraktan başka bir yatak,
Kehkeşanlar tak.
Kuşlardan savrulan bir incecik tüy,
Üstümde örtü.
Ve aydan kırpılan bütün yıldızlar,
Rüyamda kızlar.
Her sabah neşeyle uyanan bir eş,
Koynumda güneş.
Dallarda ötüşen kuşlar kabilem,
Bilmezler elem.
Ağlarsak bizimle beraber olur,
Hemşirem yağmur.
Sızlarsak bizimle beraber sızlar,
Kardeşim rüzgâr.
İsteyen toplasın binlerce arşın,
Karlardan kışın.
Mutlaka öptürür bağlarda temmuz,
Çıplak bir omuz.
Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.
Ölürsem istemem ne yas, ne kefen,
Ne başka bir fen.
Üstümden kalkmasın çimen, çiy, yosun,
Ruhum uyusun.
Ahmet Kutsi TECER
Aşka Türlü Bir Şey
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka…
Can YÜCEL
Büyük Can Dedi Ki
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
Can YÜCEL
Günün Fıkrası
Nasrettin Hoca göl kıyısında karısı ile çamaşır yıkıyormuş. Yanlarına simsiyah bir karga yaklaşmış. Karga sabunu alıp kaçmış. Nasrettin Hoca’nın karısı telaşla yaygarayı basmış hoca efendi yetiş karga sabunu kaptı!… Nasrettin hoca yerinden bile kıpırdamadan hatun görüyorsun karganın üstü başı bizden daha kara. Birazda o yıkansın…
Günün Sözü
Arkamda yürüme, öncün olmayabilirim, önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece eşit oluruz.
Ute Kabilesi