Hayatı Yeniden Keşfetmek

0
75

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Ne garip sanki hayatı yeniden keşfediyorum bu sabah? Aslında garip değil. Baktığımız şeyleri doğru görebiliyorsak bence her saniye yeniden hayatı keşfe çıkıyoruz demektir? (Bu satırları yazar yazmaz burun kıvırdım kendime “Yani nasıl?” kendime soruyorum ve kendimle dalga mı geçiyorum)

Çok basit hem de çok. Ömründe nar ağacı görmemiş birisine, şu an baktığım nar ağacımı gösterseniz “Aaa” der. Kuşkusuz “o kocaman narları bu incecik dallar mı taşıyor?” Çok doğaldır onun bunu sorması. Ama benim kendime sormam ve zevkten mest olmamın nedeni ne olabilir? Nar bahçelerinden geçmiş ta çocukluğundan beri onları tanıyan biri neden şimdi mest olur ki hiç görmemiş gibi? İşte giz burada zahir? Hayatı yeniden keşfe çıkmak bu olmalı. Demek bakmakla görmek arasında ki fark bu? Kocaman bir bahçe içinde yaşayabilirsin ancak ağaçları görmesen yani ağaç gibi, senin kabul ettiğin ve gördüğün gibi değil. (çünkü hepimiz kabul ederiz gördüğümüzü yani onun hakkında çok kafa patlatmayız çoğu zaman. Onları kabul ettiğimiz gibi değil de oldukları gibi görmeye başlayınca…

İşte hayat yeniden keşfe hazır oluyor diye düşünüyorum. Balkonumdaki nar ağacı örneğin… Geldiğimde kurumuştu ve onu atmışlardı bir köşeye çöpe gidecekti geldiğim gün. İlk onu aradı gözüm nerde nerede diye? Kurudu atacağız dediler.

Hemen onu aldım ve yeniden toprağa ektim. Her sabah onu baktım ve incecik hayata tutulmaya çalıştığına tanık oldum her saat. Toplu iğne başı gibi yaprakları oluşmaya başlayınca dilim dudaklarım kurumuştu. Her gün onların büyümesini izledim. Her sabah biraz daha, her sabah biraz daha… Ve şimdi inanılmaz bir tazelik içinde minnacık yapraklarla rengârenk donandı kuru dallı ufacık ağacım. Bu sabah ona bakınca dünyayı ve hayatı yeniden keşfe çıkmışım gibi algıladım kendimi.

Ve bu günlerde aslında her şeyi ilk görüyormuş gibi bakıyorum ve seviniyorum. Demek gördüklerime önceden hiç bakmamışım! Ve şimdilerde her sabah ilk işim her sabah yeniden görmüş gibi üç ağacımı seyretmek ve onları sevmek ve teşekkür etmek onlar için hepimizi yaratana. Ve her sabah hayatı yeniden keşfettiğimi sandığım için bu sanıyı veren yaradılışıma.

Ve yine İskenderun’da birçok damlarda ısı enerjileri ve antenler vardır. Bilirsiniz. Dün geç saatlere dek yukarıda çalışıyordum pencereme aniden bir ışık düştü. Başımı kaldırdım baktım karşımda hale, hale ışıklar sanki özel olarak hazırlanmış. Aaa dedim bu da ne? Dikkatli baktım. Ne biliyor musunuz? O, ısı enerjilerine düşen ışığın kırılması ile ortaya çıkan renk cümbüşüymüş! Olmaz böyle şey. Gündüz çevre kirliliği olabilecek kadar hımbıl, hantal olan o su kazanları gece renk cümbüşüne dönüyor! İşimi bıraktım elimi yüzüme dayayıp bu harikulade ışık oyunlarını izlemeye başladım. “şu su kazanları” dedim “gündüz hımbıl, kötü görünüşlü gece renk ve ahenk?” kim böyle olabileceğini düşünür ki?

Hiç gece çalışmadım mı hiç güneş enerjisi görmedim mi hatta görüntü kirliği yaptıkları için onlardan baya bir şikâyette bulunmadım mı? Hepsini yaptım. Ama hiç ışık kıran su kazanı görmedim? Göreniniz varsa çok iyi sevinirim. Ama ben ilk kez gördüm belki ilk kez görmek için baktım? Bilmiyorum ya da bu su kazanları yeni moda bir şey işte. Ancak hayatı yeniden keşfederken kilometre taşı olabiliyor bunu söyleyebilirim..!

Kediler! Yine bu günlerde yeni keşfim… El insaf demeyin her yer kedi kaynıyor? Hayır hiç kedi yok ortalıkta onları özlüyorum. Köpekleri özlemiyorum onları görüyorum sık, sık. Ancak kediler bir garip. Geçenlerde bir tane gördüm bir gözü yeşil diğeri mavi ve bir ayağı sekiyordu… Sanki daha önce hiç kedi görmemiş gibi havalandı yüreğim. Sanki kucağıma alır başını okşarmışım gibi?

Ne haber kedi dedim ona doğru eğilip. Hiç takmadı bile, çekti gitti bir ayağı aksayarak ardına bile bakmadan, gülümsedim ardından. (Şimdide gülümsüyorum yazarken.)  Ama hayatımın kuşların havalandırmak için çıktı karşıma?

Valla bu günlerde kıyak geçiyor ben denize yaşam. Yeni bir kitap değişik bir sözcük… Kısacık bir şiirle… Yeniden kuru bir nar ağacı gibi hayat bulup yeşerdiğimi algılıyorum. Bu bir kıyak değil mi yani?

Ve yeniden keşfe çıkmak hayatı, yeniden yaşamak istiyorum, kana, kana bu hayatı demektir zahir? Her adı ne olursa olsun. Hayatı yaşamak özel bir şeydir yeniden doğmuş gibi… Yeni konuşmayı sökmüş yeni adımları atmaya başlamış gibi.

Hayat yeniliyor bizi her sabah güneşin yeniden doğması gibi. Aslında bu gerçek bir şeydir ve gören gözlerden ırak değildir… Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Minik Kuşun Öğüdü

Avcının yakaladığı küçük kuş birden konuşmaya başladı: “Ben minicik bir kuşum dedi, etim, dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Eğer serbest bırakırsan işine yarayacak üç öğüt veririm. Dinle, birinci öğüdüm şu: Olmayacak bir söz duyarsan, asla inanma!”

Avcı şaşırmıştı. İkinci öğüdü isteyince küçük kuş: “Beni bırak, ikinci öğüdümü şu damın üstünde vereceğim” dedi.

Avcı kuşu bıraktı. Bir lahzada dama konan kuş: “Dinle dedi. Geçip gitmiş şeyler için asla üzülme. Olan olmuş, biten bitmiştir çünkü. Bak, benim karnımda on dirhem ağırlığında bir inci vardı. Çok kıymetli bir inciydi bu. Ne yazık ki elinden kaçırdın…”

Avcı daha çok şaşırmış, kuşu serbest bıraktığına pişman olmuştu. Ah vah etmeye, saçını başını yolmaya başladı.

Kuş: “Ne oldu? diye sordu. Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana olmayacak söze asla inanma dememiş miydim? Sen karnımda inci olduğunu duyunca bu öğüdü hemen unuttun. Kendisi üç dirhem gelmeyen kuşun karnında on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öğüdümü de unutmuşa benziyorsun. Hani elden kaçırdığın şeyler için asla üzülmeyecektin!”

Avcı utanmış başını yere eğmişti. “Üçüncü öğüdünü ver bari” diye inledi. Küçük kuş damdan kalkıp yüksekçe bir ağacın dalına kondu ve oradan gökyüzünün boşluğuna doğru süzülürken şöyle bağırdı: “Behey sersem avcı, sen verdiğim ilk iki öğüdü tuttun mu ki üçüncüsünü istiyorsun?”

Günün Şiiri

Bahara Rağmen

Bahar geldi

Bahar geldi, gördünüz mü?

sokağa, evlerin balkonuna,

kapıdan, pencereden içerde şimdi.

her yere, her yere gelmiş,

taşa, toprağa, böceğe karıncaya

gözünüzün uzandığı her yere!!

ama yüreklere?

Yoook hiç görünmüyor!?

Sesiz bir isyan var sadece

“neden şimdi bu bahar?”

neden şimdi bu bahar?

Günler uzun,

gönüller suskun ,

bir uyku hali var aslında

tembellikte,

kolunu kaldırmak istemez insan.

Düşünmekte,bir söze katlanmakta,

diken üzerinde başka alemlerde?

ne kadar zor

“günaydın “demek birine.

Erik ağaçları çiçek açmış,

gelinlikler bayrak renginde,

toprak yeşilin her ton yeşilinde

neşesinde.

Göz görür,

Görürde

neden yürek isyanda?

Oysa göze,” gör” diyen yürek değil mi

Aslında bahar neşe demek

Aşk demek hayat demek değil mi?

Değil mi?

Yase

Neyi Yaşamak istiyorsan Onu Yaşa
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum, okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki ” söz ver kendine”
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı istiyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan,
Anladım…
Nietzsche

Günün Sözü

Güçlük kolaylıkla beraberdir, kendine gel, ümidi bırakma! Akıllı insan bilir ki, ölümün arkasında bile daha güçlü bir hayat beklemektedir.
MEVLANA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here