Hatay Valimiz Sn. Rahmi Doğan, Denizimizi Özledik

0
84

İskenderun Körfezinde balık yakalamak mı?… Soğuttular bu sporumuzu! Bundan böyle yalnız akvaryumlarda balıkları göreceğiz! Coranavirüs denilen bu illet en zevk aldığımız duyguları kör etti. Akşam ve gündüz oltaları alıp açık denizde doğa ile kucaklaşmayı özledik. Bir teknede en fazla üç kişi, mesafelere uyularak vakit geçirmeyi özledik.

Denizin ortasında virüsün yanımızda ne işi var? AVM’ler açıldı, berberler açıldı. Esnaflar iş başında. Ama Sahilde dolaşmak yasak! Gel de çık işin içinden. Açık hava, bilim kurulunun tavsiyesi ama denizle bir türlü kucaklaşamıyoruz!

Bir zamanlar, Cumartesi ve Pazar amatör balıkçıların günüydü. O gün geldi mi anlatılamaz bir heyecan yaşanırdı. Sabah ezanı okunurken, arkadaşlar o saatte oltalarını dibe yollamış olurlardı. Misinanın tıkırdamasına odaklanmış şekilde o bekleme var ya insanı çıldırtmaya yeterdi. Aslanım çipura vurdu mu tam vururdu. Sen onu çekerken oda seni kafa vuruşlarıyla sendeletirdi. Balığın tekneye alınması sürecinde yaşanan girdap, balığı tutanı da tutmayanı da yerinden hoplatmaya yeterdi. Sonunda balık sepete düştüğünde, balığı tutan, diğer arkadaşlarına doğru şöyle dönerek bıyık altından gıcıklı gülümsemesi yok muydu? Teknedekileri deli etmeye yeterdi.

Tutulan o ilk balığın ardından, teknedekilerin kıpır-kıpır kıpırdanışlarını dur da seyret. Öfler pöfler ikinci yakalanan balığa kadar devam ederdi. Ondan sonra herkeste yeni bir heyecanın ahengi başlardı. Mırıldanmalar başlar “Tuh balık geliyor, yemi kokluyor gidiyor” demelerine gülenler çoğalıyordu. Benim en sevmediğim hareketlerin başında. Teknenin yer değiştirilmesi en başta gelirdi. Tam yerimize oturmuşken, balık yakalayamayanların fısıltılı konuşmaları başlar… “Ya burada pek fazla balık yok. Şöyle biraz derin kulaçlara gidelim” sözleri beni çileden çıkarmaya yeterdi. Çapayı zor bela çek sonra. Beyefendilerin istedikleri yere doğru git.

İki tane balık tutan haklı olarak şaşırırdı. Tepkisini anında söylediği şu sözlerle ifade ederdi: “Kardeşim bir balık tuttuk hemen buradan gidelim dediniz. Hani buraya geleli yarım saat oldu balık hiç vurdu mu?” Anlayacağınız balık tutma serüveni, akşama kadar böyle sızlanmalarla sürer giderdi.

“…Hava kararıyor hadi kardeşim toplayın misinanızı. Geç oldu ancak karaya çıkarız dendiğinde…” yine homurdanmalar başlar. “…Ya siz nasıl insansınız, akşam balığı tam vurmaya başladı, siz gidelim diyorsunuz. Bir daha sizinle balığa gelirsem şöyle olsun böyle olsun…”

Hâlbuki teknede bulunan her kişi, evine götüreceği kadar balığı avlamış. Gözleri aç olduğundan bir türlü doymak nedir bilmezlerdi.

Velhasıl geçmişte balık avcılığı kadar zevkli bir şey yoktu. Şimdi öylemi? Kesinlikle hayır. Geçmişte yaşadıklarımızın birini bugün yaşamıyoruz. Geceyi kendilerine siper eden amatörler, bereketli bir günün hayalleriyle oltaya çıkamıyor. Yasaklar ha kalktı ha kalkacak derken, balık mevsimi de kayboluyor. Kıyıya doğru güle oynaya gelmeyi unuttuk. Şimdi amatör balıkçıların suratlarından düşen bin parça.

Amatör balıkçılığa aşina olanlar, tekneyle balık tutmaya hasret kaldı. Bu işi yalnızca spor gayesiyle yapanların sayısı fazlaca! Ciğerlerimize bolca yosun havası pompalıyorduk o da elimizden alındı. Denizimizde özgürce yüzmeye de hasret kaldık.

Hatay dışında sahile sınırı olan büyük şehirlerde valilik kararıyla, amatör balıkçılık serbest bırakıldı. Hatay ili halen bekliyor da bekliyor. Her kurum olayı başka kurumlara atıyor. Tarım İl Müdürlüğü bu konuda toplantılar yapıyormuş. Her günün sabahında mışlarla-muşlarla güne başlar olduk.

Denizimizi İstiyoruz. Denizimizde Balık Yakalamak İstiyoruz. Hatay Valimiz Sn. Rahmi Doğan bu serzenişimize lütfen kayıtsız kalmayın. Evde patlamak üzereyiz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here