Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yoğun bir gün bugün benim için ve yazım yetişemedi. Bu yüzden önceden internetten, okuyup çok ilgilendiğim, eğlendiğim ve öğrendiğim şeyleri BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? Adı altında toplamışlar, bazılarını paylaşmak istedim.
Yarın Kurban Bayramı… Sağlıklı, huzurlu, barış dolu bir bayram geçirmenizi dilerim. Şimdilik sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase
BUNLARI BİLİYOR MUSUN?
Dünyanın En Derin Okyanusu
Tabi ki Pasifik! Dünyanın en derin okyanusu Pasifik okyanusudur. 4.637 metredir. Ve en derin noktası ise Marina Çukuru 11.033 metredir. Bir kilogram ağırlığındaki bir cismin okyanusun en derin noktası olan Mariana Çukuru’na ulaşması tam bir saat alıyormuş.
& & & & &
-Tavuğun ne renk yumurtlayacağını kulak memelerinin rengine bakarak anlamak mümkün! Eğer kulak memeleri beyazsa yumurtası beyaz, kırmızıysa yumurtası kahverengi oluyor.
& & & & &
-10’uncu yüzyılda İran’ın veziriazamı olan Abdul Kasım İsmail, kitaplarına çok düşkün bir adammış. Bu sıradan bir düşkünlük değil. 117000 cilt kitaptan oluşan kütüphanesini nereye giderse yanında götürüyormuş. Bu iş için develeri kullanıyormuş. Özel eğitimli 400 deve, alfabetik olarak sıralanarak vezirin kitaplarını taşıyorlarmış.
& & & & &
İkinci Dünya Savaşı’nda ABD’liler, yarasaları bomba ikmali için kullanmayı denemişler.
& & & & &
Devekuşları dünyadaki en büyük kuşlardır. Boyları bizim boyumuzdan daha uzundur. Bir devekuşu yaklaşık 2,5 metre uzunluğunda ve ortalama 120 kilo ağırlığındadır. Orta Afrika’da gruplar halinde yaşayan bu kuşlar uçma kabiliyetine sahip değildirler. Ama Allah onlara düşmanlarından kaçmaları için başka bir özellik vermiştir. Uzun bacaklarıyla çok hızlı koşarlar, o kadar hızlıdırlar ki, hiçbir insan koşarak onlara yetişemez. Devekuşu hayvanlar alemindeki en hızlı koşan kuş ve 1 saatte yaklaşık olarak 70 kilometrelik bir hıza ulaşabilmektedir. Ve şimdi size çok ilginç bir şey söyleyelim: Devekuşunun her bir ayağında sadece iki parmağı vardır, biliyor musunuz? Üstelik bu parmakların biri diğerinden çok daha büyüktür. Ve devekuşları yalnızca bu büyük parmaklarının üzerinde koşarlar.
Ayrıca, en hızlı koşan kuş devekuşları hızlı koşmalarını sağlayan uzun bacakları sayesinde usta bir dövüşçüdürler. Ayaklarıyla tekme atarlar ve pençeleriyle düşmanlarına karşı rahatça kendilerini savunurlar.
Dünyanın bu en büyük kuşunun yumurtası da kuş yumurtalarının en büyük olanıdır. Bu dev yumurtalar için kumda geniş bir çukur kazar ve buraya tüm yumurtaları yerleştirirler. Fakat 10-12 tane yumurtladıklarında çukurun büyüklüğünü de ona göre ayarlamaları gerekir. Eğer devekuşu, çukuru, kumda değil de toprakta açsaydı, bu çok zaman alırdı ve kuşun çok fazla enerji harcamasına sebep olurdu. Gerçekten de kumun taşınması, toprağa göre daha kolaydır. Kumu elinizle bile eşeleyebilirsiniz, fakat toprak için en azından bir kürek gereklidir. İşte bu nedenle, Allah’ın ilhamıyla hareket eden devekuşları kazmak için toprağı değil de en az emek harcadıkları kumu tercih ederler. Sonra da yumurtaların üzerini kolayca yine kumla örterler.
En hızlı koşan kuş devekuşları hakkındaki bir diğer ilginç bilgi de sürüdeki bütün yumurtaların bakımını tek bir dişinin üstlenmesidir. Ancak yuva belli sayıda yavruyu barındırabildiği için bu dişi önceliği kendi yumurtalarına verecektir. Devekuşları kendi yumurtalarını kabukların üzerindeki hava delikleri sayesinde ayırt ederler.
Yumurtadan çıkan yavrular savunmasızdır. Her an yırtıcı bir kuşa yem olabilirler. Ancak, yavrular bir tehlike ile karşılaştıklarında kendilerini korumak için yere yamyassı serilerek ölü taklidi yaparlar. Bu şekilde, düşmanları onların ölü olduğunu düşünerek onlara saldırmaz. Bu taklidi bütün yavrular aynı şekilde uygular.
Daha dünyaya yeni gelen bir kuşun bunu akletmesi veya öğrenmesi imkansızdır! Peki, o zaman nasıl olur da bir kuş doğar doğmaz adeta bir tiyatrocu gibi böyle bir rol yapma yeteneğine sahip olabilir? Cevap çok açıktır. Allah, “Rab” yani eğiten, öğreten sıfatıyla başka hiçbir savunmaları olmayan bu yavrucaklara böyle etkili bir korunma tekniğini öğretmiştir.
& & & & &
Pusulayı Kim İcat Etti?
Pusulayı MS 100 yılında Çinliler icat etti. Manyetik bir ortamda serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği prensibinden hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti.
& & & & &
Telgraf: William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki İngiliz 1837 yılında, teller üzerinden elektrik akımı göndererek mesaj iletmeyi başardılar. Böylece ilk elektrikli telgraf makinesı ortaya çıktı. Elektrik akımı, alıcı cihazın kadranındaki bir dizi iğneyi hareket ettirerek ulaştırılacak mesajın ekranda belirmesine yardımcı oluyordu.
& & & & &
Mors Alfabesi: 1843’ te Samuel Morse, telgraf mesajlarında nokta ve çizgilerden oluşan ünlü Mors Alfabesi’ ni geliştirdi. Morse, Baltimore’ den Washington’ a uzanan 60 km’ lik bir telgraf hattı kurarak, hattı başkanlık seçimleriyle ilgili haberleri iletmek için kullandı.
Günün Şiiri
Annemin Karnında
İlk evimdi, yusyuvarlak
Acaba nasıldım diye
Sık sık sorarım kendime
Ayaklarım kalbinin üzerinde annecik
Dizlerim tam karaciğerine karşı
Ellerim kanala sıkışmış
Karnına doğru
Sırtım sarmal durumda eğri
Kulaklar dolu gözler boş
Kaskatı kıvrılmış
Başım ise neredeyse vücudundan dışarıda
Kafatasım deliğinde
Sağlığından
Kanının sıcağından
Babamın sıkıştırmalarından
Haz duyuyorum
Zaman zaman tuhaf bir ateş
Karanlık dünyamı aydınlatıyor
Kafatasıma inen bir şok beni rahatlatıyordu
Ve atılıveriyordum kalbine doğru
Dölyatağının iri kası
Beni sıkıştırıyordu o an
Ve kanınla suluyordun beni
Alnım hâlâ yumru yumru
Babamın dürtmelerinden
İzin vermek niye bunu yapmaya
Neredeyse boğazlanmaya
Ağzımı açabilseydim eğer
Seni ısırırdım
Konuşabilseydim biraz
Şöyle derdim:
Kahretsin, yaşamak istemiyorum!
Blaise CENDRARS
Gri Majör Senfoni
Deniz cıvalı, uçsuz bir cam gibi
yansıtır levhasını çinko bir gökyüzünün,
uzak kuş sürüleri kirletir
cilalı tabanını solgun grisinin.
Güneş toparlak ve donuk bir vitray gibi
hasta adımıyla yürür doruğa;
dinlenir gölgede deniz rüzgârı
yastığıdır kara trompeti.
Kurşuni karnının dalgaları salınır
iskelenin altında inlercesine.
Düşünür bir denizci, Kaf diyarının,
uzak sisli bir ülkenin sahillerini
bir halatın üstüne oturmuş, tüttürürken piposunu.
Şu ihtiyar deniz kurdu. Kavurmuş yüzünü
Brezilya güneşinin yalaz ışınları;
görmüşler içerlerken bir şişe cinini
Çin denizlerinin yaban tayfunları.
İyot ve güherçileden kökü kokan köpük
tanır öteden beri kırmızı burnunu,
kıvırcık saçlarını, atletik pazularını,
yelken bezinden kepini, pamuklu yeleğini.
Tütünden çıkan duman bulutunun ortasında
görür o ihtiyar uzaklıkları, sisli diyarı,
sıcak ve altuni bir akşam
yelkenleri salınmış çektirgeyle çıktığı.
Tropik siestası. Uyur deniz kurdu.
Ve sarıp sarmalar onu grinin tüm tonları.
Sanki yumuşak devrisi bir gölge kalemi
siler ufuğun kavisli çizgisini.
Tropik siestası. İhtiyar ağustos böceği
dener boğuk sesli, emektar gitarını
ve ses verir çekirge tekdüze bir solodan önce
kemanının tek teli üzerinde.
Rubén DARIO
Günün Fıkrası
Sabahın erken saatinde, veterinerin telefonu çaldı. Arayan yaşlı bir hanımdı. Kadıncağızın derdi de büyüktü doğrusu: “Doktor bey! Benim köpeğim komşunun köpeğine takılı kaldı, ne yapmamı tavsiye edersiniz?” Veteriner: “İkisinin de poposuna aynı anda birer tokat atın, ayrılırlar, dedi. Telefon 10 dakika sonra tekrar çaldı. “Doktor bey, dediğinizi yaptım ama ayrılmadılar.” “O zaman bir kova suyu aniden üzerlerine boşaltın.” On dakika sonra telefon üçüncü kez çaldı: “Yine olmadı doktor.” “O zaman gidin erkek köpeğe telefon çalıyor” deyin. Yaşlı kadın şaşkınlık içinde sordu: “Şaka etmiyorsunuz ya. Sahi bu işe yarar mı?” “Nasıl yaramaz hanımefendi, diye gürledi veteriner, sonunda. Nasıl yaramaz. Benim için üç kez yaradı bu sabah işte…”
Günün Sözü
Herkes insanlığı değiştirmeye çalışıyor. Kimse kendini değiştirmeyi aklından geçirmiyor.
Tolstoy
Başa kakılan bir iyilik daima hakaret yerini tutar.
Jean Baptiste RACİNE
Sahip olmadığı şeylere üzülmeyen, sahip olduklarına sevinen insan, akıllı bir insandır.
Epictetus