Bir Bayram Daha Geçip Gitti!

0
70

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? 30 gün süren orucun ardından Ramazan bayramını da kutladık. Doğrusu bu yıl 30 gün çok çabuk geçti. Allah kolaylık verdi çok şükür bendenize. Yoksa alerji mevsimi ve sürekli değişen hava durumu yoğun koşturma derken normalde haşat olurdum, gerçi bazı bazı oldum ya, onları saymıyorum artık.

Bayram sabah hüzünlüydüm aslında sanki bir eksiklik vardı, sanki bir 30 gün daha tutmamız gerekiyormuş gibi hissettim nedense, gerçi her şeyi yalan yanlış yapanlar, orucu açlıktan başka bir şey sanmayanlar, ömür boyu aç kalsalar ne yazar ya? Oruç aç kalmak değildir, yoksulun halinden anlamak hiç değil. Özelikle o mükellef sofralarda sokaktaki açları düşünmeden iftar yapanlar asla buna sığınmasın. Oruç bir insanlık örneğidir.

Normal bir insan yalan söylemez, hak yemez, gıybet yapmaz, çalışkandır, hazırcı değildir, elindekini paylaşır, adildir, halimdir, salimdir, gülümseyen bir yüzü vardır, girdiği ortamı da gülümseten ve işte bu insan Allah’ın bizden öncekilere farz kıldığı gibi bize de farz kıldığı İslam’ın şartlarından biri olan orucu tuttuğunda bu özeliklerinden hiç ödün vermez, aksine daha iyi olmaya, daha çok yardım yapmaya, daha çok paylaşmaya özen gösterir, kırıldığında kırmaz, üzüldüğünü de göstermez, kızdığında sabır dilenir.

İşte oruç böyle bir şeydir, bu yüzden bendenizce oruç bir ayla sınırlı değildir. Ve çoğu orucumuz kazaya kurban gitmiştir bile.

Neyse doğru yanlış, eksik, bir otuz günü geride bıraktık ve bayram yaptık, çoğumuz kıtlıktan çıkmış gibi şekere pastaya böreğe saldırdık. Aman dikkat uzmanlar uyarıyor bendeniz üzerime almıyorum çünkü oruçluyken de aynı şeyleri kararında yiyordum şimdide aynı şeyleri hatta güne dağılacağı için daha azını su içmeyi zamana böldüğüm içinde aşırı yük yüklemiyorum böbreklerime.

Ve sevgili okuyucularım mezarlık ziyaretleri birlikte yapılan kahvaltılar bayram günlerinin en güzel tarafı. Hepimizin geçmiş bayramı kutlu, mutlu, sağlıklı olsun dilerim. Biz evlerimizde güven içinde uyurken savaşan ve sayıları her gün artan şehit Mehmetçiklerimizin ruhu şad olsun. Allah sabır versin hepimize, ailelerine dayanma gücü. Ve diliyorum ki artık şehitsiz bayramlar yaşarız ilerde barış içinde hep birlikte sevgiyle, sağlıkla, saygıyla yaşarız. Yase

& & & & &

Belki Nergiz Olurum Belki Kır Çiçeği…

Bendeniz düşünceliyim ve çokkk ciddiyim. Yine sınav zamanındayım çünkü.  “hayırdır ne sınavı bu” mu “diyorsunuz. Hiç bitmeyen hayat sınavında tabi ; Hayatın kendisi sınav tamam ama şu branşlar yok mu? Örneğin bilgelik. İnsan hayat sınavında başarılı olunca mı bilge olur? Bilge olabilmek için yüz üzerinden yetmiş almak yeterli midir? Ya da bilgelik doğuştan mı gelir… Ya bilgelik nedir ki aslında? Bilge “her şeyi bildiği gibi, bildiği şeyleri de iyi ve sağlam bilen, bilgisini kendisi ve başkaları için en yararlı bir biçimde kullanabilen, iyi ahlaklı, olgun kimse? Of of of yürü ya kulum belki bir gün bilge olursun! Neyse ya vaz geçtik bilge olmaktan yüz üzerinden iki yüz bile alsak ne çare! Ama Allah için sabır sınavından iyi alıyorum, yüz üzerinden yüz. Kendimi kutluyorum! Ancak bazen  sabır başka şeylerle karıştırılıyor örneğin korkaklık, sinmiş, sindirilmiş gibi! Eh bazen bunlarda olmuyor değil yani? Bazen korkuyorsunuz tabi. Örneğin bendeniz cahilden korkarım ilk başta… Hem de kimseden korkmadığım gibi.

Evet, işte o zamanda içimi kocaman bir öfke sarar ama öfkemi yutarım.  Ancak öfke baldan tatlıdır demiş atalarımız nasıl saçma sapan bir şey demişler ya! Öfkeyi kusmak iki saniyelik bir rahatlık verebilir ancak sonuçları  baldıran zehri. Ama gelin görün ki  şu an yapmak istediğim tek şey bu sonunda zehir olduğunu bile bile ancak yapmayacağım çünkü gücüm yok çünkü iflah olmaz bir  korkağım…

Haksızlıktan korkarım (bunlar kolay çok şükür genleriniz yardım ediyor) Önyargıdan korkarım. Kırmaktan incitmekten korkarım…

Ve sevgili okuyucularım. “kırıldıysan kırdığın içindir “der Mevlana. O zaman  bu döngü ile yaşamak kaçınılmaz. Hayatınızda tek bir kişi bile olsa bu ömrünüzün döngüsüdür. Sürekli kırılırsınız sürekli kırarsınız. Şahsen kimseyi bile isteye kırmışlığım yok ve olmaz… Ama sessizliğim ve duruşum nedense karşımdakini kırıp kırıp paramparça ediyor. Ve o parçalar sürekli yüreğime yöneltiliyor, içim kan revan oluyor, gözlerimden yaş değil sanki lav akıttırıyor! Peki, ne yapmak lazım? Nedeni ortadan kaldırmak tabi… Ya kıran yok olacak ya da kırılan. İnanmayın sevginin gücüne kuvvetine o bir yere kadardır. Gen denen şey var ya!  Ve genlerde kıskançlık dediğimiz illet baskınsa inanın sevgi saygı hak getire…

Siz en yakın yerden yok olun en iyisi; tabi yok olabiliyorsanız birde o var yani!? Ve işte hayat sizi böyle sınavdan geçiriyor durup durup. “Nedir derdin” diyorum sınav başkanına “yüz üzerinden bin mi alayım istiyorsun yoksa pencereden mi atlayım? Zavallı bir faniyim altı üstü. Ne Eyüp peygamberim, ne de nebi, nasıl bir sınav bu?” Ya sabrımı sınama artık.. Ya da yok olayım peygamber değilim. Bilge olamıyorum bari derli toplu bir ölü olayım. Ağlasın üzerime yağmurlar sel olsun, karışayım suya toprağa çiçek olayım belki nergis olurum. Belki bir kır çiçeği mutlu eder kokum bari mezarlarında sessiz yatanları… Sabır sınavını kaybetmiş olsam da dert değil artık…

 İnsanlığın Yansıması

‘Ah!’ diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla: “Sen kimsin?” diye bağırır ama aldığı tek yanıt; ‘Sen kimsin?’ olur. Çocuk bu yanıta kızar ve: “Sen bir korkaksın!” diye bağırır. Dağdan aldığı yanıt, ‘Sen bir korkaksın!’ olur. Ustasına bakar ve: “Ne oluyor?” diye sorar. “Oğlum dikkat et,” diyen bilge vadiye doğru, “Sana hayranım!” diye bağırır. Ses, ‘Sana hayranım,’ diye yanıtlar. Usta, “Sen harikasın!” diye bağırdığında, bu kez dağdan, ‘Sen harikasın!’ yanıtı gelir. Çırak şaşırmıştır. Ama hâlâ ne olduğunu anlayamamıştır. Bilge açıklar: “Oğlum, insanlar buna yankı derler; ama gerçekte yaşamın ta kendisidir. Yaşama ne verirsen, sana onu yansıtır. Yaşam senin davranışlarının aynasıdır.

Eğer yaşamında daha çok sevgi istiyorsan, insanları daha çok sev. Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan, insanlara saygılı davran. Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster. Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen hoşgörülü ve sabırlı olmalısın. Oğlum, yaşamda ne ekersen, onu biçersin. Bu doğa yasası, yaşamın her yönü için geçerlidir. “İnsanların yaşamı tesadüfler sonucu oluşmaz. İnsanların yaşamı onların davranışlarının yansımasından başka bir şey değildir.” (Alıntı)

Günün Şiiri

Nen Var Kardeşim (Kırmayanın)

bir salkım üzüm bir bardak şaraba

ne kadar benzerse

bir nefes tütün bir demet yaprağa

ne kadar benzerse

nen var canim kardeşim?

her nefeste biraz daha buğulanıyor cam

hep bir buzlu camin arkasından

bakıyormuşsun gibi geliyor yüzüme

çildiracam

iki nokta bir benek gözlerim

erimiş uzanmış dökülmüş ellerim

nen var canim kardeşim?

 

hay camına camekanına büyüsüne buğusuna aldıranın

kırmak mi dedin

kırmayanın..

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Evlerimizi Takdim Ederim

Şu karşidaki delikli kutuya ev derler

İnsan, oğulları burada yer burada içer

Ve daha tuhaf, tuhaf işler görürler

Bunların çoğu ayıp şeylerdir söylenmez

Evlerimizin üstü kapalıdır

Ve bütün şairler gökyüzüne pencereden bakarlar

Halbuki kuş yuvalarının üstü açıktır

Ve kuşlar şiir yazmazlar

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Sen ve Ben

İçme, ilk yudumda zehirler seni

Bahtın kadehime döktüğü şarap.

Her akşam koynunda uyutur beni,

Her sabah alnımdan öper ızdırap.

 

Sen, yirmi yaşında bir baharsın ki

Gölgende neş’enin rüzgârı eser.

Düşünen alnımda benim her çizgi

Baharı olmayan bir kışa benzer

Sana ufuklar “Gel!” diye bağırır,

Ellerinde çiçek haykırarak

Seni gür sesiyle hayat çağırır,

Beni de çiğneyip geçtiğin toprak…

Ahmet Hamdi Tanpınar

Günün Fıkrası

Tilki’nin Orucu

Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında bir geyik budunun asılı olduğunu görür. Açtır ama şüphelenir, kontrol edince tuzağı anlar. Çünkü geyik budu iple bir bombaya bağlıdır. Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu ve yatan tilkiyi görür. Tilkiye sorar: “Napıyorsun dostum?” Tilki cevap verir: “Hiiçç…Yatıyorum.”

-Burada bir but var.

-Evet var.

-Neden yemedin?

Tilki sakince cevap verir; “Bugün oruçluyum.”

Kurt kendinden emin: “Ben yiyeyim o zaman.”

Tilki; “Buyur afiyet olsun” der.

Kurt, buta uzanır uzanmaz bir patlama ile ortalık toz duman olur. Kurt yaralı, perişan halde yatarken, tilki sakince budu yemeye başlar.

Bunu gören kurt; “Hani sen oruçluydun?” deyince tilki pişkin pişkin; “Biraz önce top patladı duymadın mı?”

Günün Sözü

İki şeye hakkım olduğuna karar verdim: Özgürlük ve ölüm. Birine sahip olamazsam ötekini isterim çünkü hiç kimse beni canlı tutsak edemez.

Harriet Tubman

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here