Akşam Yine Toplandı Derinde…

0
73

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bizi sorsanız çok şükür bir sıkıntı yok diyebiliriz. Ailemizin en küçük ferdi olan Berke’yi askere yolladık. Şimdi o bir asker ve biz asker annesiyiz. Ne gurur verici bir şey olduğunu bütün asker anneleri anlar tabi. A babaları unutmayalım bazen onlar bu durumlarda bir duygusal oluyorlar ki dokunsan ağlayacak durumlar yani! Neyse görmezden geliyoruz hepimiz ağlayacak durumlarımızı zaten sonra banyoda ya da yalnız kaldığımızda çağlayacak yaşlar özgürce! Bu kötü bir şey değil tabi ve herkes arada bir bunu yapmalı tavsiye ederim.

Ve sevgili okuyucularım abartmaya gerek yok hiçbir şeyi. Özellikle bulunduğumuz zamanda korona hanımın hiç gizlenmeden, sakınmadan her yerde cirit atıp dans ettiği bir ortamda. Bütün asker aileleri ve arkadaşları inşallah bizim gibi yapmışlardır. Biz oğlumuzla evde vedalaştık yalnızca yanında abisi ve dualarımız vardı otogara giderken. Tabi ki hepimiz onu uğurlamak isterdik öyle anlı şanlı yani -hoş o da nasıl oluyor ki?-  valla biz azıcık ciddi insanlarız sanırsam! Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum! Of of büyüdükçe, yaş aldıkça bilmediklerimde artıyor bu yüzden aşırı gayret sarf ediyorum bilmek, öğrenmek için. Bir elimde kitap önümde bilgisayar ayaklarımın altında bisiklet yani her taraftan hücum vaziyetteyim sağlam kafa, sağlam vücut, doğru bilgi için.

Ve korona hanımı yazmaktan bıktık artık yazmayalım diyorum ama hanımefendi başrolde olmayı sürdürüyor, ekonomik durumla yarışarak. Ve bu durum sanırım devam edecek gibi? Bizim belediye başkanımızda bu şımarık korona ya tutulmuş, tahlil sonuçları pozitifmiş, medyadan edindiğimiz bilgilere gör. En son sanırım gençlik kulübünün açık hava sinemasında gençlerle çay içmiş. Gençlik kulübünü bu arada kutluyorum bu güzel düşüncesinden dolayı. Tabi başkanı da seviyorum bu rahat hallerini, dilerim hemen sağlık durumu düzelir ve eski durumuna gelir.

Ve sevgili okuyucularım vakalar hızla artıyor. Biz kardeşimle sokağa ancak sokaklar iyice tenhalaştıktan sonra çıkıyoruz. Ve bunu sık yapmıyoruz. Maskelerimiz ve kapı, tokmak dokunmak zorunda olduğumuz her şey için bir kullanımlık mendiller taşıyoruz yanımızda, kimseyle yakınlaşmıyoruz, aynı evde bile mesafeyi korumaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğinden çoğunu uygulamaya çalışıyoruz tabloya baktıkça ve tabi sağlıkçılarımızın durumunu gördükçe. Onlara yardım etmek zorundayız yüklerini hafifletmek için.  Ancak dün gördük herkes aynı düşüncede değil gibi.

Bildiğiniz gibi dün sınav vardı. KPSS’ye katılacak öğrenciler Antakya’da toplandı. Hatay’dan ve çevresinden gelen binlerce kişi Antakya’da idi. Tabi gidemeyenler, yolda kalanlar, sınavları kaçıranlar ve sınav paraları boşa gidenler, buna ek trafik kazaları ve kaçan saatler ile nasıl toplanabildiyseler? Yani Allah aşkına bu durumda iken insanlar pıtır pıtır korona olurken, sağlıkçılar birer ikişer hayatlarını yitirirken, hastaneler dolup taşıyor iken ve en önemlisi tavsiyeler havalarda uçuşurken. Neden sınavlar bir ilde yapılır?

İskenderun ve diğer ilçelerde okul, öğretmen yok mu? Hiç olmasa bu durumda bir şeyler düşünülemez miydi? Şimdi sınavını kaçıranlar ne yapacak, belki birkaç yıldan beri bu günü bekleyenler var aralarında sınav parasını denkleştirmek için borç harç yapanlar ve ne önemlisi umutları vardı. Bütün kara tabloya rağmen umut var ve bu insanların umutları, zamanları, paraları heder oldu düşünebiliyor musunuz? Parayı verseniz, zamanı ve umudu ne yapacaksınız? Bence sınavı kendi iradeleri dışında kaçıranlara bir hak daha tanınmalı…

Ve sevgili okuyucularım sanırım artık korona hanımla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Onu yok sayıp öylece yaşayamayız, böyle bir lüksümüz ve özgürlüğümüz yok. Ve bizler birbirimizi koruyup kollamak zorundayız. Bu yüzden tedbiri elden bırakmadan yaşamayı öğrenmeliyiz. Ve çocuklarımıza örnek olup bunu öğretmeliyiz diyorum. Dilerim bu yazıları  “vay be amma günler yaşamışız” diyeceğimiz günler yakın olsun. Ve sağlıkla, sevgiyle kalalım ayrımsız, gayrımız her zaman… Yase

& & & & &

Takım Elbise

Yaşlı adam, bir konfeksiyon mağazasına ait vitrine uzun uzun baktıktan sonra, ilerideki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek: Küçüüük!… diye seslendi. Bana biraz yardımcı olur musun? Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen arkadaşlarını bırakıp geldi. 7-8 yaşlarındaydı ve üzerindeki elbiseler, “tek kelimeyle” dökülüyordu. Yaşlı adam, çocuğun saçlarını okşadıktan sonra: Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim, dedi. Bakalım üzerine uyacak mı? Çocuk, bu teklifi ilk önce şaka sandı. Ama adam son derece ciddiydi. Onunla birlikte mağazaya girerken, ilk önce rüyâda olup olmadığını, daha sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşündü.

Genellikle ailedeki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen giyecekler, elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardeşe kalır, birkaç sene sonra da dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette kendisine yamanırdı. Ama “her zaman hasta” dedikleri babasının ne kadar zor para kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemişti. Şimdi ise, ilk defa yeni bir elbisesi olacaktı. Üstelik de bayrama üç gün kala… Çocuk, yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde, büyümüş olduğunu ilk defa fark etti.

Çizgili kadifeden yapılmış pantolon, bacaklarının ne kadar uzun olduğunu ortaya koyarken, yeni ceketi de omuzlarını iyice geniş göstermişti. Fakat hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkaydı ve artık üşümeyecekti. Çocuk, biraz önce kazandığı misketleri onun cebine bıraktığında, iyice keyiflendi. İrili ufaklı misketler, gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştı. Demek ki her bir cep, en az elli misket alabilirdi. Yaşlı adam, çocuğu sağa sola döndürdükten sonra, elbiselerin paketlenmesini istedi. Ve iş tamamlandığında, tezgâhtara dönerek: Elbiseleri torunuma alıyorum, dedi. Kendisine sürpriz yapacağım için, onları bu çocuğun üzerinde denedim. İkisinin de boyu falan aynı da…

Misket Oynayan Çocuklar | Misketler, Çocuk

Çocuk, bir anda beyninden vurulmuşa döndü ve ne diyeceğini bilemedi. Ama artık büyüdüğüne göre, bir şey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa baktıktan sonra, üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara fırlattığı eskileri giydi. Adam, elbiselerin torununa uyacağından emindi. Yaptığı hizmet için çocuğa bir ciklet parası vermek istediğinde, onu yanında göremedi. Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmıştı.

Çocuk, arkadaşlarının yanına döndüğünde, bir kenara çekilerek onları seyretmeye koyuldu. Ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmadı. Arkadaşları: Niçin oynamıyorsun? diye sordular. En güzel misketleri sen kazanmıştın. Çocuk, inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışırken: Misketlerim, bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi, dedi. Bu yüzden onları, bayramlık kabanımın cebine sakladım.

Günün Şiiri

Akşam Yine Toplandı Derinde 

Canan gülüyor eski yerinde

Canan ki gündüzleri gelmez

Akşam görünür havuz üzerinde,

Mehtab, kemer taze belinde

Üstünde sema, gizli bir örtü

Yıldızlar, onun gülüdür elinde…

Ahmet HAŞİM

İnsan

….en küçük bir sarsıntının ,

en ufak bir darbenin

paramparça edeceği bir araç… Zarif ve narin

Bir beden, çıplak doğal halinde korumasız

başkalarının yardımına muhtaç ve kader ın tüm sillelerine açık.

Seneca Stoacı filozof

Ve yine ınsan

Merhametin kalbi insan kalbidir,

Acımanın yüzü insan yüzü;

Sevgi insan biçimin kutsallığı,

Barış insanın giysisidir.

Wılliam BLAKE 

İlk Aşkım

Şimdi geçmişinden bir nakış olmuş,
Benim ilk aşkımın yüzünde hüzün.
Anladım, içimde sönmeden kalmış,
Yıllar sonra gördüm, hatırladım dün.

Almış omzuna yılları bir bir,
Ne savrulan saçlar, ne de o kibir..
Beni esir alıp bağlayan sihir,
Düşündüm de şimdi, nerede bugün.

Saçı bağlamıştı bir kement olup,
Kalbimin en ince telini bulup,
Ben severken onu, yanıp kül olup,
O küller savrulup bitti o güzün.

Yürüyordu eşinin eli elinde,
Ne vardı bilmem ki bana zulümde!
Ne buldun ilk aşkım bu sevgilinde?
Sormadım, anlamı yoktu bu sözün.

Baktım arkasından yürüdü gitti,
Beni anılarla sürüdü gitti,
Hatırası kaldı, o çoktan yitti,
Elinde kayboldu kaprisin, nazın.

Kenan ERZURUM

Günün Fıkrası

Bu Daktilo Bozuk

Temel bir gün önce aldığı daktiloyu bozuk diye satıcıya götürdü. Dükkan sahibi, “Neresi bozuk, dün aldığında sağlamdı. Bak denedim, sapasağlam. Nesi bozuk?” dedi. Temel gayet sakin, “İki tane “A” yok, saat yazacam yazamıyorum.”

Günün Sözü

Bugün, dün endişeyle beklediğimiz yarındı. Yarın başka bir gündür.

& & & & &

Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here